bugün

pkk avcısı generalimiz hulusi bey için söylenmiş övgü sözü.
Erkani harp vekaletini titizlikle icra eden generalimiz.
Su zaten uyumaz. Sü uyur. E Hulusi akar'da bir sü olduğuna göre abesle iştigal bir deyiştir.
(bkz: sü uyur düşman uyumaz)
(bkz: mahmut tuncer)
" Nasıl ki Necdet Özel'in ardından adlı yazımda onu aklamaya çalışmadıysam, bu yazımda da Hulusi Akar'ı övmeye çalışmıyorum.

Bilginize...

Necdet Özel, 1 yıl uzatılmış görev süresini yaş haddinden dolayı 30 ağustos törenini dahi bekleyemeden 18 Ağustos 2015’te apar topar ardılı Hulusi Akar’a devretti.

Günler öncesinde hakkında başlayan tartışmalar, bu ani karar ile birden alevlendi. Kimine göre rte’nin uzun yıllar askeri danışmanı olarak çalıştığından dolayı akp paşasıydı. Kimine göre Türk bile değildi. Fakat hakkında en çok söylenen şey abd’nin çuvalcı generalinden madalya bile almış, natocu Amerikancı kukla olduğuydu.

O günlerde beni takip edenler bilir. Haziran 2015’ten beri sürekli bazı şeyleri yapmak istemese de işleyen süreç yüzünden yapmak zorunda kalacağını, kendisine hain diyeceksek bunu zaten sürecin göstereceğini onun için acele etmemek gerektiğini söyleyip durmuştum.

Örnek olarak da Pearl Harbor baskınından sonra Tokyo hava saldırısını düzenleyen general Doolittle’ın japonya’dan aldığı madalyayı bombaya takmasını vermiş, ypg eliyle güçlenen pkk iç karışıklık çıkarırken nato madalyası almış bu paşa’nın da doolittle gibi olup olmayacağını göreceğiz, konuşmak için erken demiştim.
Tabi birileri lafı götünden anlayıp yazdığımı kopyalayarak natocu köpek dedi, o ayrı. Oysa ben en başından beri bugünleri kastetmiştim.

Sonuç olarak Güneydoğu’ya yaptığı gezilerden birinde abd generalinden aldığı madalyayı bir bomba üzerine taktı mı bilemeyiz ama daha 10 ağustos 2015’te abd büyükelçisi john bass’ın kekolar ile yaptığı toplantıdaki açıklamalarına bakarsak, temmuz ayında kandil’e beklenmeyen hava operasyonu, ilerleyen dönemlerde neler yaşanacağının habercisi niteliğindeydi ve büyük elçi yaşananlara karşı sadece sabredin, ikna edeceğiz diyordu.
hava operasyonuna dair detayı Necdet özel’in ardından adlı notumda yazmıştım.

20 ağustos itibariyle pkk’nın açılım sürecinde ülke içinde baskınlarını biliyoruz. Her gün yaşanan çatışmalar ve ardarda gelen şehit haberleri milleti adeta çıldırtmıştı.
TSK bu sefer 90'lara döneceğiz diye korkuya kapılmış iktidarın direktifleri yüzünden operasyon izinleri alamıyordu. şehit haberlerinin gelmesiyle iktidara karşı protestolar haddini aşmış, bunun ardından iktidarın sahadaki yandaşları da şehit cenazelerindeki kitleleri aklı sıra yönlendirmeye kalkıştı.

Bu adiliği en açık Şırnak'ta şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesinde yani 28 Ağustos 2015'te gördük. Abisi Jandarma Yarbay Mehmet Alkan'ın cenazede kardeşinin tabutu başında feryat etmesi sadece feryat değil tüm yaşananlara bir isyan niteliğindeydi.

Cenaze ertesinde yarbaya önce pkk sevicisi sonra cemaatçi dediler. Oysa yarbayın sicili hepsini susturacak nitelikteydi.

Yeni Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar soruşturma açılacak mı? sorularına, soruşturmaya neden olacak bir şey yok deyip bu meseleyi kapattı.

Daha sonra yıllarca asker düşmanlığı etmekten geri kalmayan yurdum kalemşorları onun 30 ağustos mesajında defalarca Türk kelimesi kullanmasından rahatsız olacaklardı.

Hatta ülkenin uyanık mandacı yazarlarından Ertuğrul Özkök, ertesi gün yazdığı yazıda mesajın tam 14 yerinde Türk kelimesinin söylendiğini belirtiyordu ve yazının sorunda şu soruyu soruyordu;

Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanı olup, savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir. Şimdi Zafer Bayramı mesajında kullanılan "başkomutan" ifadesini nasıl değerlendireceğiz?
ilan edilmemiş, fiili bir savaştayız da, başkomutanlık Genelkurmay Başkanı'na mı geçti? Diyordu.

Bir sonraki gün de şöyle bir düzeltmede bulundu.
"Hiç kıvırtmadan söyleyeyim. Büyük ve affedilmez bir dikkatsizlik yapmışım" dedi. "Hulusi Akar, o sözleri Atatürk'ün yaptığı konuşmadan aktarmış" diyen Özkök, "Yani o cümle kendisine değil Atatürk'e ait. Ah şu gazetecilik heyecanı… insanı vezir de eder, sefil de... Bugün beni sefil etti. Kadere bakın... Sıfırı hak ettim. Hulusi Akar gibi çok iyi yetişmiş bir komutanın böyle bir hata yapmayacağını da düşünmem lazımdı. O yüzden kendi kendime, kırmızı kart gösteriyor, 2 gün yazmama cezası veriyorum"
Kendisi gibi herkes, mesajda ne dendiğini açıkta görüyordu. Özkök, benim düşünceme göre birileri tarafından böyle bir düzeltmeye zorlandı. Bana göre o gün o düzeltmeyi yaptıranlar, malum akit gazetesi yazarı öldüğünde de gazeteci üzerinden benzer bir zorlamaya kalkışacaktı.

30 Ağustos törenlerindeki tutumu da dikkatlerden kaçmadı Hulusi Akar’ın. Çünkü Necdet Özel’den siyasi ve hukuki açıdan aklanmış bir dönem devralsa da saha açısından zor bir döneme gireceğini biliyordu.

Bizler o sıkıntıların ne olduğunu 12 Eylül 2015’teki NATO Askeri Komite Genelkurmay Başkanları Konferansı istanbul’da öğrenecektik.

Konuşmasında Türkiye’nin PKK terör örgütüyle olan mücadelesinin devam edeceğini ifade eden Genelkurmay Başkanı Akar, "PKK terör örgütü bölgesel güvenliğe de bir tehdit teşkil etmektedir. Suriye ve Irak’taki durumdan faydalanan PKK, uluslararası camianın gözünde meşruiyet kazanmaya çalışmaktadır. Ama bu esnada yaşlı, kadın, erkek ve çocukları öldürmeye, acımasız saldırılar düzenlemeye, masum insanların hayatını almaya devam etmektedir" diye belirterek, Türk ordusunun öncelikli hedefinin pkk olduğunu vurguladı.
Oysa o günlerde herkes Türk ordusundan ışid’e karşı kara operasyonuna girişmesini bekliyordu.

Toplantının ardından, ülkede yeniden pkk saldırıları baş gösterdi. Her gün bir yerlerde saldırı oluyor, şehit haberleriyle yürekler dağlanıyordu.

Herkes bir anda gözler yeniden ona çevirmişti. Askeri ne diye kışlada bekletiyordu? Ardından kara propaganda yeniden başladı. Bu da diğerleri gibi Amerikancıydı ve hiçbir şey yapmayacaktı.
Bugün bile siyasilerin ilk fırsatta silahla bu iş olmuyor demelerini hatırlayınız. O günlerde de sosyal medya üzerinde özellikle emekli askerlerin hesaplarından yayılan askerin operasyon yetkisi yok, validen izin almak gerek söylentisi üzerine Hürriyet yazarı Uğur Ergan çıkıp, 2014 yılında Türk askeri 300e yakın operasyon izni istemesine rağmen, verilmediğini yazdı. Bu operasyon taleplerinin 200’den fazlası kalkışmanın yaşandığı Şırnak ve Hakkâri’ye aitti.
TSK taleplerini, hangi ilde, nereye, hangi saatte ve hangi amaçla operasyon yapmak istediğini en ince ayrıntısına kadar yazılı olarak valiliğe bildirdi. Bu bildirimler, bölgedeki tugay komutanlıkları, tugayların bağlı olduğu kolordu komutanlığı ve Genelkurmay Harekât Başkanlığı’nca bildirimin yapıldığı saat itibariyle tek tek kayıt altına alındığı ve yazılı talep kayıtlarının Genelkurmay’da gizlilik hassasiyetiyle korunduğu öğrenildi.

Eylül ayı sonuna kadar pek çok emekli general, benzer bilgiler ile gazetecilere gidip isim vermeden açıklamalarda bulundular.
efgan ala ise çıkıp bunlara karşı sadece ‘’böyle bir şey yok, asker validen izin almadan da operasyon’’ diyebildi.

Bu açıklama yapan gizli kaynaklara göre verilen operasyon izni sayısı 8’dir ve kimilerine göre izin, olması gereken saatten çok sonra verildiği için verilme nedenini kaybetmiştir.

Sizler de google’a operasyon izni yazarak benzer haberleri okuyabilirsiniz.

Ekim ayı başında nihayet müjdeli haber geldi.

7. ve 8. Kolorduya jandarma yetkisi verilmişti.

Böylece, askerin yeniden ‘alan hakimiyeti’nin yolu açıldı. Hemen ardından da bölgeye büyük bir sevkıyat başladı. Herkes Türk ordusu ışid’e mi girecek diye bekliyordu.

Fakat bu günlerde neredeyse her gün şehit haberi aldığımız, teröristlerden büyük ölçüde temizlenmiş Silopi, Cizre, idil, Sur güzergâhında olaylı protesto diye haberlerde gösterilenlerin, protestodan çok bir kalkışmaya döndüğü görülecekti.

Böylece Kobani süreci neticesinde, bölgeden gelen yaralı teröristlerin tedavisi bahanesiyle militan, şehir savaşı sonrası hdp belediyelerinin araçları ile de mühimmat sokulduğu anlaşıldı.
Kobani’de pkk’nın kazandığı zafer sonrasında Davutoğlu’nun selam yolladıklarıyla Türk Ordusu savaşmak durumunda kalmıştı.
Sevkiyatın hızla devam ettiği günlerde malum Rus uçağı krizini yaşadık. ilginçtir o Rus uçağı krizinde ruslar deli gibi sorumlu arasa da olayla adı en az geçen kişilerden biri Hulusi Akar’dır. Medya, belirli aralıklarla kendilerine sunum yapan ilker Başbuğ ve Necdet Özel’den sonra sürekli askeri birlik ziyareti ve misafir ağırlayan bu komutanın medyaya karşı soğuk duruşunu hep yadırgamaktadır. Bu olayda dahi kendisi televizyon karşısına çıkıp bir açıklama yapmadığı gibi sadece radar verileri ertesinde Genelkurmay’ın resmi açıklaması ile yetinildi.

Olaylar ertesinde ruslar ayrı telden çalarken, bizler iç güvenlik meselelerine hızla gömüldük ve ardı ardına operasyon haberlerini takibe koyulduk.

Ben her zaman, artık dolaylı abd – Türkiye savaşının başladığını, bu savaşa da rusya’nın abd yanında destekçi olarak katıldığını Ukrayna benzeri bir senaryo ile Türkiye’den otonomi kopartmaya çalıştıklarını söyledim ve yine General Doolittle örneğini verdim.
Aldığı madalyayı bombaya mı takacak? Yoksa istifasını verip sorumluluktan mı kaçacak?

Yeni yılın ilk ayını geride bırakmaya hazırlandığımız şu günlerde, bölgede örtülü abd ve Türkiye savaşı olduğunu deliller sayesinde daha net görüyoruz. hala bu orduya amerikancı diyen varsa gitsin rusya'ya iltica etsin hatta vatan partisine katılmış komutanlar gibi de diyalogçuluk etsin.

Bu delillerden en bariz örneği, birkaç gün önce Silopi’de hdpli belediyenin çöp poşeti içinde ele geçirilen, abd ordusunda 1000 adet bulunan, tanesi 250 bin dolar olan RQ -20A model insansız hava aracıdır. Bu hava aracını askeri yapılar haricinde hiçbir yerden temin edemezsiniz, çalarsanız da peşinize düşerler. RQ -20A adlı hava aracı haber alma ve keşif maksadıyla kullanılan bir alettir. Tabi bizim medya bu haberi sanki 1000 liralık eurocopter gibi verdi ama mesele o kadar basit değil.

Bugün, yine yaşadığımız acıya rağmen büyük ölçüde kalkışmanın olduğu yerlerde yıkım büyük olsa da emniyet hızla sağlanıyor. Bu işin başında da yine göreve gelmesi oldukça konuşulan Hulusi Akar var.

Kendisi istifa edebilirdi ya da emekliliğini isteyebilirdi. Şimdilik mücadele etmeyi seçti.

Bize de topyekûn bir savaşa hazır olmak düşer.

Eğer birilerinin yaydığı fotoğraflarda söylenildiği gibi sıcak yemek sorunu söz konusu olmuşsa ve olmaktaysa, bu ordunun lojistik sıkıntısı var demektir ve bunu bir kör bile görebilir.

Bunun öz eleştirisini yapamayacak kurmayların tarihteki mağluplar arasındaki yerini alacağını da bilmekteyiz. Çünkü ilerleyen günlerde Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak merkezde de operasyonlar başlayacak ve önümüzdeki yaz aylarında şüphesiz bölge adeta yanacak.

20-22 Ocak Nato Nato Genelkurmay Başkanları toplantısı neticesinde, pkk ile mücadele konusunda bu sefer kimsenin ses edemeyeceği ortada. Çünkü Avrupa farkına vardı ki Türkiye’de askeri istikrar bozulursa, bu ülke otomatikman cihadçı yuvasına dönecek ve olaylar kesinlikle önüne geçilmez bir hal alacak.
Bununla birlikte Nato’nun Rusya’yı da iyice tehdit olarak belirlemesi, yeni olaylara gebe. Özellikle Ukrayna ve Polonya öncülüğünde doğu avrupa’da fazlasıyla hareket bekliyorum. Rusya’da müstemleke gücü üzerinden Ukrayna ve Moldova’yı hatta yılbaşı itibariyle AB bölgesinde serbest dolaşım alan Gürcistan’ı bile tehdit edecek bir hale gelebilir.

Bu ortamda da elbette Türkiye’den özellikle Türk Ordusundan net kararlar bekleyeceklerdir. Bu ortamda Hulusi Akar’ın yaptıkları akp siyasetinden daha etkili olmaya devam edecek.

Belki de dilimize yerleşecek sloganlaşmış bir özdeyiş sahibi olacağız.

‘’Su uyur Hulusi Akar.’’

Şimdilik Hulusi Akar hakkında diyeceklerim bunlar.

TheBoss"

https://www.facebook.com/...03&id=459801460858604
Ne olur okumamı bekleme benden, çok şey istemiyorum senden.

Tepemdeki mübareğe ithafen.
15 temmuz günü baya akmıştır cidden. Esir alınırken filan...
bakın burada büyük bir cehalet var, pkk ile olan mücadeleden sonra bu sözün söylendiğini iddia edenler var, bu söz söyleneli neredeyse 50 yıl olacak.

bu sözü ilk olarak yavuz selim demirağ tiyatrodan yaklaşık 15 ay önce basılan kitabında kullanmıştır.

(bkz: imamların öcü)

"akar, harbiye’de öğrencilerin sosyal etkinliklerini ve özel hayatlarını mercek altına almıştı. askeri okulların kültüründe en büyük suç sayılan ispiyonculuk neredeyse teşvik edilir hale geldi. akar öylesine seri çalışıyordu ki öğrenciler aralarında 'su uyur, hulusi akar' diye şakalaşıyorlardı"

kimdir bu sözü söyleyen yavuz selim demirağ, hulusi akar'ın öz akrabasıdır.

azıcık okuyun da yorum yapın.
Onu bunu bilmem ama bu adamın milli savunma bakanı olması ve üniformayı çıkarması beni çok sevindirmiştir.
Boş laf. Hulusi de baya akar yalnız ha :Dd
"akar, harbiye’de öğrencilerin sosyal etkinliklerini ve özel hayatlarını mercek altına almıştı. askeri okulların kültüründe en büyük suç sayılan 'ispiyonculuk' neredeyse teşvik edilir hale geldi. akar öylesine 'seri' çalışıyordu ki öğrenciler aralarında 'su uyur, hulusi akar' diye şakalaşıyorlardı"

(bkz: imamların öcü)
billur tuz reklamı geldi aklıma:

https://www.milliyet.com....reklamlar-7-video-3502494