bugün

flashback kullandı diye malların ezel'e benzettiği dizidir.

Kardeşim bana içeriğiyle ilgili bir şey söyleyin de anlayayım.
Nedir benzeyen? Yiğit Özşener ve Berrak Tüzünataç oynuyor, o mu?
O zaman Çağan Irmak sürekli aynı filmi çekiyor demektir. Biri dürtsün onu.

Benzerlik şu ki, o da iyi çekiliyor.
Şerbetimi bahçeye getirin.
bir şeylerin bittiğini açıklayan kelime. ha "her son bi başlangıçtır" onu da ikinci bölümde tartışıcaz.
Bitişin getirmiş olduğu bir başlangıçtır aslında kimi zaman.
bir dizi hem güzel olup hem ezele benzeyebilir.
birçok insan zaten bu farkındalık içinde. rahat rahat izleyiniz. böyle sikko bulgularla canınızı sıkmayınız.
nehir erdoğan'ın döktürdüğü dizidir.
2013, 1998, 1995, 1999, 2010, 2011 yillari arasinda mekik dokuyarak beynimi hallac pamugu gibi bir o yana, bir yana attiran dizi. bu arada nehir erdogan guzel bir uyku cekmis anlasilan. gecen bolum cok bariz sekilde nerdeyse yanaklarina kadar sarkmis olan goz torbalari bu bolumde gozukmuyor. ya da iyi kapatmislar.
hergün bir son yaşıyorum, sonu gelmeyen sonlar. kimi zaman gerçekten bitmesini istiyorum, bu son diyorum, son mesaj, son bakış, son gülüş belkide...

ve bir türlü bitmiyor nedense, her son yeniden başlıyor kalbimde, her acı yeniden başlıyor, her ümit yeniden yeşeriyor. her bitiş yeniden başlıyor. başlamasın diyorum ama yinede başlıyor...

acılarıma ellerini uzatmaya korkuyorsun sen, ben yanında oldukça sen uzaklara, çok uzaklara gitmek istiyorsun, seviyor mu? sevmiyor mu? arasının ne kadar kısa bir mesafe olduğunu sen daha görememişsin, ben seni arıyorum sense bende olmayanları, senin olamayacakları, üç günlük işleri...

evet ellerin yanar uzakdur benden, yaklaşma, isteme, sorma, konuşma, bakma, acıma, sevme, hissetme, her küçümsemen bende bir büyüklük, her aşık oluşunda bende bir mutluluk oldu ama bu son bu kez gerçekten son...

son defa belkide gerçekten son defa seni sevmeye çabaladım ama sen kimbilir yine ne gördün. belki de alacakların bitmiştir bende, celse kapanmış, cenaze gömülmüş, yaraların iyileşmiştir. alacaklarını aldınya o da sana benden bir hatıra olsun benden daha güzel şeylerde alabilirdin ama bu son oldu...

kalmadı. ucuza gitmekde acıtmıyor değil ama yinde gururum ayaklar altında seni bekliyor ezmeni, sevmeni...

sen... sen... sen... bir kerede sevdin mi adam gibi sev beklentilerini geleceğini boş ver zaten olacaklar olur kader diye bir şey duymadın mı sen. istemek ve vermek hepsini elinde tutmaya devam et vazgeçmedikçe onlarda bir gün senden gidecekler. ve son...

hergünüm son olsa sen son olsan ben de sol olsam yinede birmiyor işte...

razıydım değişmeye...

razıydım sevilmeden sevmeye...

razıydım sadece gözlerine bakmaya...

ama sen hem geliyorsun hemde gelmiyor, hem gidiyorsun hemde gitmiyor, hem seviyorsun hemde sevmiyor...

ve yine bir son daha, başlamaz umarımla biten bir son daha...
--spoiler--
1. bölümde hava alanında izlediği ekranda 25 yazarken, 2. bölümde ali nin karısının hastane kapısında 24 yazarak kalan bölüm sayısını gösteriyor. Ayrıca girişte uçak bileti 22 sep f class 1605 gösterirken ofisteki haberlerde Türkiye saatiyle 14 sularında düşen uçaktan bahsediyor. Bilet thy na ait, ancak tk269 ist-kiv (kişnev) uçuşudur. Bu adam Almanya'ya gidiyorsa bu bilet nedir?
--spoiler--
ilk bölümüyle bir çok soru işaretini beraberinde getirmiş olan pazartesi dizisidir.

ilk sahnede gözleri bağlı olan ve taaki aynaya bakana kadar berrak tüzünataç olan karakter, aynada nehir erdoğan olarak görünüyor ve çok şaşırtıyor.
^edit: benzetilmiş, aslında berrak değilmiş.

dizideki halil karakterinin tüm olan bitenden haberi olduğunu düşünmüyor değilim. hatta havalimanında selim'i alan aracı kullananın da halil olduğunu düşünüyorum. çünkü aylin ile selim havalimanına doğru yola çıkmadan çok önce halil evden çıkmıştı ancak aylin iş yerine geldikten çok sonra halil geliyor ve geç kalışı özellikle vurgulanıyor.
^edit: değilmiş.

tarihi eserler olayini, komiser ali'nin 2 numara olmasi olayiyla birlikte pek cakabilmis degilim. ilerleyen bolumlerde cakabilmeyi umuyorum.

uluc bayraktar yine tarzini konusturmus ve ezel'in verdigi tadı, hazzı tekrar vermiştir ancak yine bir intro skandalı ile karşılaşacağız gibime geliyor keza başka bir sözlükte belirtildiği üzre jenerik, rubicon (http://www.youtube.com/watch?v=6ZVPM88m-58) dizisinden araklandigi ima edilmis.

sonuc: muthis.
bağlantıların yavaş yavaş ortaya çıktığı dizi. sanırım 5-6 farklı yılın arasında gitti geldi. aşırı gizem dolu lan. şimdiden bir sonraki bölümü iple çekmekteyim. ezel'in yokluğunda pazartesi akşamlarını dolduracak gibi gözüküyor. ezel'in kalitesine ne kadar yaklaşır bilemem ama yarısına bile gelse bu dizi türkiye standartlarının üzerinde kalır. ayrıca çekimler vs. uluç bayraktar'ın varlığını hissettiriyor.

bu arada sadece bir reklamla izlemek ne güzel oluyormuş ya, aynı film izler gibi.


--spoiler--

iran'da o kadını arayan türk elemanı falan geçtim, kan veren herif ne ayak lan?

--spoiler--
havalimanındaki kadının bölüm başındaki nehir erdoğan'ın filistin'de gözünü açmasına bağlayarak hedef şaşırtmak için kullanıldığını düşündürten dizidir. yani öldü süsü verilmek istenilen bir adamın bu kadar kolay izinin bulunması çok saçma olurdu. olay basit bir aldatılma olarak lanse edilecek yiğit özşener hedef şaşırtarak yoluna devam edecek.

bu benim öngörüm. senaristlerde böyle düşünmüşlerde %100 olarak bence ezel vol.2 ile karşı karşıyayız.
an itibariyle aylar sonra ezel kadar kaliteli senaryosu olan bir dizi ile karşı karşıya olduğum için beni haklı bir sevince boğan dizidir. oyunculuk ve teknik açıdan kaliteye girmiyorum..

şimdi karakterlerin isimlerini daha ezberleyemedim o yüzden gerçek isimlerle hitap edeceğim. yiğit özşener'in bölüm başındaki o filistin bilmem neyi ile bizzat bağlantısı kesin. uçak kazası ise bana göre planlanmayan bir şey. yiğit özşener'in çevirdiği iş her ne ise planına taş koymuş gibi gözüküyor. ezel'deki kaya karakterindeki adamın -ismi ne lan bunun- olayı da yine yiğit özşener'in olayı ile ilgili bir bağlantısı var.

berrak tüzünataç'ın olayını çözemedim. nehir erdoğan çılgın atıyor.

sonradan gelen düşünce: bu arada yaklaşık olarak 90 dakikadır reklam vermeyerek beni önümde tabağımla bırakakalmış dizidir.
karakterlerin an itibariyle yavaş yavaş ne kim nasıl bişey olduğunu gösteren dizidir. senaryoyu bilmem ama teknik ve oyunculuk an itibariyle tavan. diğerlerini zaten biliyoruz ama nehir erdoğan'nın oyunculuğu gelişmiş. ayrıyetten bana cansu dere'yi andırıyor. makyöz değişmemiş herhal.
ters koseden ziyade suan o kadar karisik ve detayli bir diziki atv dizi iyi anlasilsin diye 60 dakikadir reklam vermedi. en sonunda mola aldilar anasini satiyim.
an itibariyle bildigimiz su; herkesin birbiriyle baglantisi var.
tam bir hayalkırıklığı. sırf yiğit özşener için katlandım bu eziyete; ilginçtir en az o gözüktü. final bölümünde bari bir şaşırtmaca, ters köşe olur dedim; olmadı. dizinin anafikri: her ne yaşamış olursanız olun karınızı aldatmayın; bir sürü alakalı-alakasız insan pisi pisine ölebilir.

kadro falan çok sağlamdı ama senaryo çok tutarsız ve kötüydü. bir sürü gereksiz bağlantılarla, flashback lerle gizem katılmaya çalışılmıştı. hatta katıldı da. zira ilk bölümlerde epey merak ettik ama olaylar yavaş yavaş çözülünce çok gereksiz olduğunu anlamış olduk. aklımda kalan tek şey, nehir erdoğan'ın güldüğünde ne kadar güzel olabildiğiydi. aklımda kalan şeye bak lan! düşün yani dizinin ne kadar tırt olduğunu.. neyse bitti de kurtulduk.

ay yapım'a da ders olmuştur sanırım. dizinin reytingleri yerlerde sürünüyordu. bir ezel daha lazım bu izleyiciye...