bugün

kişi başına milli gelir isterse 50 bin dolar olsun, en son model araba, en güzel ev, en bilmemne bilmemnesi...

tamam ekonomi önemli, tamam maddi durumun yoksa keyif yok, dert çok, imkansızlıklar eli kolu bağlamış. ama adalet yok, bilim yok, estetik yok, akıl yok, özgürlük yok: ne sikim hayattır bu? bunlar olmazsa kişiler ve toplumlar ekonomik ve sosyal zincirlerini nasıl kıracak? nasıl kendisini daha çok "insan" hissedecek?

"üretim" dendiğinde "solculuk, komünistlik yapılıyor" gibi genel bir izlenim var malesef. oysa "üretim" birkaç metanın sanayide paketlenip pazara konmasından ibaret değil: üretim, içerisinde belli bir medeniyet, kültür ve ilişkiler ağı barındıran, belli bir eğitim, kurumsallaşma, adil kontrol mekanizması, özgür ifade ve girişim özgüveni, ve daha bir ton sosyal birikimin yansımasıdır. o yüzden "gelişmiş" olarak adlandırılan toplumların markaları her sektörde dünya lideridir; yine aynı ülkeler hemen her konuda bir çekim merkezi ve standart belirleyici bir konumdadır. bu bir tesadüf değil:

"para kazanma" daha derin ve insani bir düzenin sadece bir yansıması, ama "iyi yaşam = para" değil. hani "iyi giyinen insan = sağlıklı yaşam" diye bir tesadüf olabilir, ancak bu "giysi = sağlık" diye bir denklem yok; giyimine dikkat eden insan aynı zamanda kendisini her yönden geliştiren ve kendisine her yönden dikkat eden bir insan olabilir. herkes giysiye bakıyor ama bu insan iyi giyinemese dahi büyük mesele yok; hayatı o giysilerden daha ötede.

özetle insanlık para pul kıyafet veya gösterişten daha mühim bir kavram, ve insan olabilmek için paranın satın alamayacağı, ekonomiye indirgenemeyecek değerlere ihtiyaç var.