bugün

keşke sana namusum demeseydim çünkü, sen beni hiç haketmedin

tım tıs tımm.
keşke beni sevmekten bu kadar kolay vazgeçmeseydin.
eski sevgili; benim için sorun yok önemli olan bizim anlaşmamız.

eski sevgilinin annesi ; biz kendi mezhebimizden olmayanlara kız vermeyiz. kızım orhan gencebayın bir şarkısı var vazgeç gönlüm sen bu aşktan..

evet çok ciddiyim tam olarak bu cümleyi kurdu karşımda. oysa ki aşkın dini yoktur, ki bende öyle din iman bir adam değilim zaten. ama şu önyargılar yokmu, kör olsun at gözlüğüyle bakan gözler.
keşke o gün bana değilde başkasına yazsaydın !
içime işleyen titrek sesi ile...
-gitme!
-bugün günlerden lady in rose ve saat lady in rose'u lady in rose geçior....
la bi siktir git.
ilk defa bu sözü bukadar ciddiye alıp gerçektende gitmiştim.
otomasyonda fli not görünce seni düşünerek çalıştığım sınavlar geliyor aklıma.
zaman unuttursa seni, zamansız ölürüm demişti. öyle de yaptı. hala unutmam. unutamam.
(bkz: benden adam olmaz)
cidden ilk defa doğru bir şey söyledi ve gitti. hak verdim haliyle.
"hırsından korkuyorum."
"seni herkesten her şeyden çok seviyorum" *
yüzünü ellerimle çizmişim gibi sanki.
açıklama: hıı ben anlamak istediğimi anladım,belki resmim kötüdür demekte istiyor olabilir.
sana sarılınca dünya duruyor..demiş ve sonra benim dünyamı durdurup gitmişti..
- aşkım benim için galatasaraylı olur musun?

eminim o da cevabımı unutmamıştır.
senden nefret ediyorum, iğreniyorum.
otobüsü kaçırıcam.
özür dilerim..
ben seni rabia gibi seviyorum!

1.50 boyunda, 96 kilo civarında, burma bıyıklı, dünyalar tatlısı bir kızdı rabia. ironi olsun diye söylemiyorum; dünyanın en iyi insanıydı, benimkinin kankasıydı. bunları birbirlerinden ayırmak için sekiz kere cerrahi müdahalede bulunuldu, fakat nafile... modern tıp bile çaresiz kaldı. hiç ayrılmadılar, her zaman her yerde birlikte.

benim hatunun dudaklarını ilk kez tattığımda, arkadaki banktan duyulan 'ohaaaa ohaaa aile var bürrrsss' uyarısı rabia'dan geliyordu.
ilk kez gittiğimiz sinemanın loşluğundan faydalanıp, kaşla göz arasında kavradığım el de hz. rabia'ya aitti. elime yedi kilo civarı bir el aldığımı anladığımda artık çok geç idi.
attığım aşk dolu mesajlara karşılık veren kişinin rabia olduğunu, çok sonra öğrendim. ama götümün sol lobunda armudu anımsatan bir leke olduğundan da, rabia'nın haberdar olduğunu, o güne kadar bilmiyordum mesela.
çok severdi rabia'yı, her şeyini anlatırdı ona, her şeyini onunla paylaşırdı.

zaten tek tesellim de bu oldu, o ıslak ve soğuk ankara akşamında...

ismi lazım değil: ben seni rabia gibi seviyorum milli
milli: nasıl yani ya?
i: ya işte.. üfff... yani seni rabia'yı sevdiğim gibi seviyorum, senin beni sevdiğin gibi sevemiyorum
m: hmmm
i: üzgünüm
m: hele diyorum, 5 yıldır bu kızda bişey var ama ne...
i: ...
m: insan 5 yıl üzgün gezer mi bitanem? söyleseydin ya
i: milli... yapma!
m: tabii sözü falan da kendi aramızda yaptığımız için bi anlamı yok, dimi?
i: ...
m: allah'tan yüzük müzük olayına girmedik ha, bisürü para, gereksiz masraf
i: yapma dedim!
m: e yapmadık işte, ben de onu diyorum, iyi ki yapmadık hayatım
i: milli lütfen!
m: aa bak kazı kazan'cı, alalım mı birer tane?
rabia: milli yete..
m: sen karışma!
i: gerçekten çok özür dilerim, ne desen hakl..
m: hı hı, haklıyım. ömrümün 5 yılını sana verdim. anamı babamı, eşimi dostumu.. herkesi senin için karşıma aldım
i: ...
m: sudan sebeplerle defalarca terk ettin
i: ...
m: köpekler gibi sevdiğimi bildiğin için de, kafana estikçe geri döndün, hep açıktı kapı ne de olsa
i: ...
m: kapalı olsa ne yazar? anahtarı sendin o kapının, değil mi? istediğin zaman girip çıkabilirdin
i: ...
m: bu mu yani? 'ben seni rabia gibi seviyorum'... 5 yılımızın özeti bu mudur?
i: özür dileri...
m: dileme, sakın benden bir şey dileme. seni şu an bile deli gibi seviyorum, benden dileyeceğin her şey sana ait zaten
i: ...
m: bunu anlasan yeterdi
i: ...
m: hoşçakal...

ben de, böyle sıradan, herkesinki gibi, tıpkısının aynısı, saçma sapan, abuk subuk, anlamsız ve sönük bir finalle tamamladım hayatımın aşkını.
ve içine içine ağlayıp, içine içine kanamakla ve her halukarda son çare susup kalmakla geçen, sancılı bir dönemin sonrasında, her şey sıradanlaştı, garip gönül buna da alıştı.
6 yıl geçti üstünden, kaç ten değdi tenime, kaç ayrı dudakta nefes buldum, kaç kere değişti mevsim, kaç farklı şehir gezdim.. bilmiyorum.

o sıradan, kirli ve soğuk ankara akşamının yaş sokaklarından beri, adım adım, hece hece... bir tek o cümle kaldı aklımda;

ben seni rabia gibi seviyorum...
'eğer 2 seçeneğin varsa, sevdiğini seç. ama sadece tek bir seçeneğin varsa, seçtiğini sev.' evet bunu söyledi herif bana.
paşam derdi hep bana. Hiç unutamıyorum yahu.
bi sigara parası çıkmaz mı? (çok kötü bir hataydı).
zukerbergim benim, beni facebooktan eklesene.
seni bir daha görmek istemiyorum.
kız ermişti ondan eminim bir daha hiç görmedim hakket nerde bu kız.
seni bir daha görmek istemiyorum.
önüme çıkan ilk erkekle evleneceğim. *