bugün

Uludağ sözlükde sanat diye arattığınız zaman ilk olarak karşınıza elma isimli yazarın (#18204) numaralı entrysi çıkmaktadır.

"sanat, kişinin içindekileri ruh, zeka, duygu ile dışarı yansıtmasıdır..."

Yine Uludağ sözlük'de heykel diye arattığınızda ferrole isimli yazarın (#26690) numaralı entrysi 7. sıradadır.

"görsel bir sanat"

Buraya kadar bir sorun yok. Ancak sorun şimdi başlıyor.

Bazı örümcek kafalı; ruh, zeka ve duygudan yoksun, bir türlü dışa yansayamamış insanlar, yapılan heykeli "put", yapanı ve destekleyeni de "putperest" ilan etmişlerdir.

Günümüz dünyasında özgürlük ve demokrasi kavramlarına sığınarak kapital düzene hizmet ve kulluk etmeğe çalışanların tek dokunamadıkları yer hala insanın iç dünyası kaldı. Bu iç dünyada da ruh, zeka ve duygudan başka hiçbir şey yok, olmasın da zaten.

Kimi insanlar bu içdünyalarını dışarıya yansıtmak isterler ve başarırlar. işte biz, bu insanlara sanatçı deriz. Eserlerinde kendimizi buluruz. Bu, Belki "insanlar çift yaratılmıştır" sözüne inandığımızdan belki de tam tersine inanmadığımızdan dolayı şaşırmamıza, dolayısıyla sanat eserlerine karşı ilgi duymamızı sağlar. Lakin bu, en yalnıza bile yalnızlığını unutturan, en kalabalığa bile yalnızmış gibi hissettiren neticede istediğimiz duyguyu yaşamamıza neden olan, insanlar arasındaki köprüler biraz önce belirttiğim; Bazı örümcek kafalı; ruh, zeka ve duygu yoksunu insanlar tarafından yıkılmaya çalışıyor.

Diyeceksiniz ki bu insanlar nerede?
Bu insanlar her yerde. Bu sözlükte yazar olabilirler, belki aşağıdaki kahvede oturuyor olabilirler, TBMM'de olabilirler, Tv'de olabilirler, gazetede olabilirler, hastanede olabilirler, hükümet konağında olabilirler, belediye sarayında olabilirler, içki içtiğin barda olabilirler, çişini yapıtığın kenefde olabilirler, yemek yediğin lokanta onların olabilir...

(bkz: heykel yıktıran başbakan)

(#10719715)

(#10719727)