bugün

avrupa' da türk çehov olarak ta bilinmektedir. (bkz: anton çehov)

modern hikayeciliğimizin öncülerindendir. eserlerinde genellikle sıradan insanları işlemiştir. günlük konuşma dilini çokça kullanmıştır.

3-4 kitabını okudum. cumhuriyet dönemi türk edebiyatını sevenler için birebir.
Her şey bir yana aklıma bir kızın “Evet sırada ne varmış? Seçme Hikayeler; Sait Faik’ in Abasıyanık kitabı” videosu geldi. Komik bir durum.

https://youtu.be/IgAJ-mvB7QE
nefes almanın zorlaştığı cumhuriyet yıllarında edebiyatımıza çelik ciğer olmuş efsane yazarlarımızdandır. mekanı cennet olsun. hikayeleri doyumsuzdur.
okuduğum tek kitabın yazarı.
Çağdaş Türk hikayeciliginin önde gelenlerindendir.
Çehov tarzı hikayeciligin öncüsudur.

Küçük insanlarin dunyasini, burgazadayi ve balikcilari islemistir.

Hikaye: semaver, sarnıç, şahmerdan, lüzumsuz adam, mahalle kahvesi, alemdagda var bir yılan, havada bulut, kumpanya, havuz başı...

Roman: medari maişet motoru, kayıp aranıyor.

Mektup-röportaj: açık hava oteli
Hikayelerinde insan, hayvan, doğa sevgisini işlemiş, istanbul’ u ustalıkla betimlemiş, “ yazmazsam çıldıracaktım “ demiş, Türk edebiyatının değerli kalemi.
Sait faik 'in abasıyanık kitabı diyen kızı aklımıza getirten başlık.
taze bir enceredir insanlığa açılan.
Onun kitaplarını okumayı o kadar çok seviyorum ki bazen kitaplarına sarılasım geliyor. “Yazmasam deli olacaktım.” Demişti, iyi ki yazmışsın samimiyetini sevdiğim adam.
şişirilmiş 1 balon.
Sait mait derken abayı yaktık.
homoseksüel olduğu iddiaları mevcut.
Bu adamı okuyun dayı. Bu adam çok farklı.
en sevdiğim kitabı 'abasıyanık'tır.
görsel
sait faik abasıyanık bir çeşit istanbuldur.
liseden beri duymadığım isim.
Sana koşuyorum bir vapurun içinde
Ölmemek, delirmemek için.
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak...

Hayır değil, değil sıcak
Dudakların hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.

Dünyada büyük fırtınaların koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam onsuz edemem.

Bana su, bana ekmek, bana zehir;
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım.
Sensiz edemem.
Her öyküsünde, bize farklı bir hayat sunan yazar. Sait Faik öykülerinde bir kalabalığa girersiniz ve o o anda o kalabalığa değil de o kalabalığın içinde ama onun tarafından dışlanmış birini görürsünüz. Yalnızlığı ne kadar güzel öğretiyorsa, uyumsuzluğu da o kadar güzel anlatır.
(bkz: eşcinsel türk yazarlar)
Hepimiz, sırtlarımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk?
nasıl bilsem
nasıl etsem
nasıl yapsam da
meydanlarda bağırsam
sokak başlarında sazımı çalsam
anlatsam sana şu kiraz mevsiminin
para kazanmak mevsimi değil
sevişme vakti olduğunu.

sait faik

"Hikaye nedir, nasıl yazılır?"sorusunun cevabı.
annen var mı senin?
- var tabiî.
- ne iş yapar?
- çamaşıra gidiyor.
- sen ne olacaksın büyüyünce? - ben mi? dedi. gözlerini gözüme kaldırdı. ikimiz de mavi mavi baktık. -ben, dedi, boyacı olacağım.
- ne boyacısı?
- kundura boyacısı.
- neden kundura boyacısı?
- ya ne olayım? - doktor ol, dedim. - olmam, dedi. - neden ?
- olmam işte. - neden ama? - doktoru sevmem ki. - olur mu ya? bak, dedim. doktor sevilmez olur mu ?
- tabiî sevmem, dedi. annem hasta oldu. evimize geldi. kumbaramızı kırdık. bütün yirmi beşlikleri ona verdik. sonra çeyrekler kaldı. onlarla da reçeteyi yaptırdık. o da zorlan.
- ama annen iyileşti.
- annem iyileşti ama paramız gitti. iki gün, yemek yemedim ben.
- peki, dedim, öğretmen ol. - ben mektebe gitmiyorum ki. - neden?
- öğretmen beni dövüyor. - neden?
- yaramazlık ediyorum da ondan.
- sen de yaramazlık yapma.
- ben yaramazlık ne demek bilmiyorum ki.
- öğretmenin yapma dediği şey, dedim.
- belli olmuyor ki!.. bir gün arkadaşımın biri “çamaşırcının piçi” dedi. ben de dövdüm onu. öğretmen de beni dövdü. ondan sonra hep çamaşırcının piçi diye çağırdılar. hiç kimseyi dövmedim. yaramazlıkmış diye. bir kaç gün sonra yanımdaki arkadaşın iki kalemi vardı. birini aldım. hırsızsın sen diye dövdüler. benim kalemim yoktu aldım. sonra o da yaramazlıkmış, hem de çok fena bir şeymiş. bir daha kimsenin kalemini almam dedim. defterini aldım. bu sefer hem dövdüler, hem mektepten kovdular.
- çok fena yapmışsın.
- fena yaptım. ben adam olmak istemiyorum ki. - ne olmak istiyorsun ya?
- boyacı olacağım dedim ya.
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizlerden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.

Hişt hişt.
çok akılda kalıcı isimler ve soyisme sahip kişi.

severiz, sayarız kendilerini.