bugün

efsane kadrosu şu şekilde olan edebi tür;

Cervantes (1547-1616)
Balzac (1799-1850)
Flaubert (1821-1880)
Zola (18840-1902)
Dickens (1812-1870)
Dostoyevski (1822 - 1881)
Tolstoy (1882 -1910)
Steinbeck (1902)
Hemingway(1898 - 1961)
romanlara destek amaçlı yazılmış serçem şakıması.
çok beğendiğim, düzenlemesi mithat can özer ve arto tunçboyacıyan'a ait olan sezen aksu şarkısı.nedense müziği bana feci bir şekilde goran bregoviç'i* anımsatıyor.aferin mithat can.
insanı insandan ayıranı kayıranı
Sen ıslah et aşka yasak buyuranı
Hak ya hak

Tepeden bakanı zulüm yapanı
Ruhunu çula çaputa hak diye satanı
Yak mevlam yak .... dizelerine aynen katıldığım , adeti batsın emi.... isyanına da bayıldığım Serçe' nin son albümünden bir parça.
1980 yılında nişantaşı'nda ilk mağazasını açmış olan hazır giyim markasıdır.moda sektöründe tercih edilen firmadır.tarzı ve konseptiyle fark yaratmıştır.
iyi bir bilimsel altyapı ile daha güzel yazılan kitap.
her hangisi olursa olsun; allah kulu olması hasebiyle taştan olanının dahi "ille de" istenildiği hareketli ırk.
(bkz: kim olursan ol yine gel)
(bkz: kibariye)
ruscada kullanilan bir erkek ismi.
türk halkının %87,3'ünün hayatı.

(bkz: hayatımı yazsam roman olurdu)
gtaIV isimli oyunda bir karakter.
(bkz: roman bellic)
uzun hikaye ile karıştırılamaması gerekendir. çünkü roman karakter tahlili gibi bir görevi yazarının sırtına yükleyen bir yazın çeşididir.
"bi şarkıda duymuştum buna benzer bir şeyi..."
"okursun sen, okur kal", "soyun" dedi "yazmaya çalıştıklarını!"

"lan..." dedim " hakkaten ha! haddini bilmek lazım galiba, doğrusun." "afferin" dedi. "amma...şimdilik!" dedim. ses etmedi. soloya girdi. bir sigara yaktım. radyonun sesini açtım. " yol, yani yolda olmak, yani bir yere varmaktansa seyir halinde olmak; ne kadar güzel bir şey değil mi? aslolan bu olmalı, değil mi?" diye kendi kendime sormadım. insana, kendi kendine konuşurken, bu tarz samimiyetsiz cümleler kurdurmamak gerektiğini dandik romanlardan öğrenmiştim çünkü. "vay bee, manzaraya bak anasını satiim" dedim. gazı kökledim.
funda arar'ı severek dinleme sebeplerinden olan, hayatın içinden, hayallerin en kırılgan olduğu yerden bir şarkı.

"acılara gülümseyen anılarım
arsız duygularım var
evet hayat hep son sözü söyler ama
benim de cümlelerim var..."
bir kadın giyim markasıdır...bu markanın halkla ilişkiler personeli şikayetimizden dolayı sizi sık sık arayarak problemi kendi istekleri doğrultusunda çözmeye çalışırlar...sık sık aradıklarından dolayı da kendilerince pek güzel müşteri memnuniyeti sağlarlar...senin müşteri olarak haklarını pek umursamazlar...suçu da sana yüklemeye çalışırlar...bir daha roman mı...allah korusun...
100 liraya satın alınabilecek insan tipi. başbakanımız yüzer lira dağıtmış hepsine, "atamız, babamız" falan diyorlardı.
benzetmelere fazlasıyla yer veren bir yazım türüdür. sürükleyiciliği buradan gelmektedir. iyi bir roman okurken hikayeyi gözünüzde canlandırır.
çingene kelimesine yüklenen tüm olumsuz anlamlardan sıyrılmak isteyen çingenelerin, "a be roman' ız" diyerek kullandığı bir terimdir.
aylak efendilerin hoş vakit geçirmesine yarayan edebiyat türü.
huet on yedinci asırda şöyle demiş: "roman, okuyucu eğlensin ve bilgisini arttırsın diye sanatkârane bir tarzda kaleme alınan sevda serüvenleridir, aylak efendilerin hoş vakit geçirmesine yarar." hayatının bir bölümünde roman yazmak için büyük bir çaba göstermiş olan cemil meriç aktarıyor bu sözleri.
aylak efendiler kavramı ile hiç şüphesiz, gençler yani henüz olgunluğa erişmemiş kimseler kastedilmektedir. peki neden romanın muhatapları olarak aylak efendiler gösterilmiş?
balzac' dan, dostoyevski'den bu yana romanın gelişim gösterdiğini söylemek mümkün değil. roman giderek, şöhret için edebiyat dünyasına adım atan bezirganların ve bu bezirganlar aracılığıyla kâr elde etmeyi uman tufeyli sürüsünün elinde bir araç haline gelmiştir. klasik eserlerin yazarları arasında da geçim derdiyle kalem oynatanlar vardır. ancak büyük eser vermenin vazgeçilmez şartı olan fikir çilesi, bu yazarların eserlerinin en önemli parçası haline gelmiştir. günümüzde ilk kitabı henüz raflardaki yerini almamışken, ikinci romanını bitiren yazarlara rastlamak mümkündür. roman ne kadar kolay yazılırsa, o kadar kolay okunur ve ne kadar kolay okunursa, o kadar ilgi çeker. eğer hâlen, tutunamayanlar' ı okumadı isem, bunun en önemli nedeni anlaşılmasının zor olduğunu söyleyen bir arkadaşımın bu sözlerinden etkilenmiş olmamdır.
roman günümüzde kolay yazılıyor, kolay okunuyor ve bu durum aylak efendileri cezbediyor..
cemil meriç romanın öleceğini söylemiş. roman bir edebiyat türü olarak popülerliğini koruyor. ancak gerçek romanların ve yazarlarının halen yaşadığı fikrini bizde uyandıracak örneklere rastlamak giderek zorlaşıyor.
funda arar'ın gözümde tartışmasız en iyi parçasıdır. arkadaki gitar riffleri, sözleri de arkasına alarak insanı coşturmaya meylederken yaylılar arkada gazı vermekten geri kalmaz.

yok ağladım diye değişir mi sonu
kendi acılarını kendin çekmelisin

http://fizy.com/s/1ajdfd
Her biri doğuştan birer müzik dehası olan ırkın evlatları. nasıl bir yetenektir anlam veremiyorum ama enstrüman konusunda adamlar olayı aşmış. 3 yaşında ki çocuk keman çalıyor yahu. çalmak dediysem baya, bildiğin yaylı konçertolardan çalıyor hem de.
funda arar şarkısı. bu şarkı bir bütün olarak pek güzel olmasa bile, dizeler yada ikilikler ayrı ayrı üzerine düşünüldüğünde çok güzel sözler var içinde
--spoiler--
çok sevildim, öyle sandım...

evet hayat hep son sözü söyler ama
benimde cümlelelerim var

çok ağladım diye sevdiğim o filmi,
yine yeni baştan izlemek gibisin...
--spoiler--
garip bir kaynaktan öğrendiğim kadarıyla anlamı insan olan kelime *. bu durumda çingeneler tüm zamanların en masal karakterli insanları olsa gerek.
(bkz: arsen lüpen)
harika bir sezen aksu şarkısı ve sevdiğim renkli insanlar.
edebiyatın en geniş kolu. şu sıralar kitap denince akla gelen ilk tür.
roman gerçekten olayları ya da olayların içindeki dramatik anları saptayıp olabildiğince duygulandırarak anlatma sanatı mıdır ?
hayır !

çok iyi biliyoruz ki dünya romanlarının baş yapıtları ''savaş ve barış''ın, ''goriot baba''nın, ''anna karenina''nın ve daha nicelerinin anlattığı olayları uzun uzun özetlemek anlamsızdır, gereksizdir..
bunları üç beş satırla özetlemek mümkündür. çünkü onlarda olay sadece bir araçtır..