bugün

Ergenekon operasyonu için yargıya güvenmeliyiz der, akp' ye açılan kapatma davası için kin kusar.
edit: demedi mi. off kulaklarım...
ergenekon destanını baştan yazmaya kalkışmış birey, şahıs, zat i muhterem. bugüne kadar sıfatını hiç görmeyenler için ;
http://img227.imageshack.us/img227/2041/rte2ri9.jpg
tahammül sınırlarını zorlayan şahıs. ülkesini pazarlayan, babalar gibi satan , gerginlik üstüne gerginlik yaratarak yaptıklarını örtbas etme eğiliminde olanların pek bir güvendikleri kişi.
türkiye'nin son dönemde görüp görebileceği en iyi başbakan.

2002'de milli gelir: 200 milyar dolar

2008 hedefi: 900 milyar dolar

6 yılda alınan yol ortada. bakın gayet obejektifim, taraflı değilim. rakamlar yalan söylemez.
iktidara geldiği günden beri tıpkı partisinin ambleminde yer alan "ampul" ikonu gibi ülkeyi aydınlatan(!) devlet adamıdır.
tabi bahsi geçen o "ampul" çok önceleri planlar dahilinde var edildi ve deyim yerindeyse ülke içi tüm kamu alanlarına bir bir itina ile yerleştirildi. gerçi biz buna kısaca büyük ortadoğu projesi diyoruz, o ayrı.
bu mütemadiyen bizi aydınlatan "ampulün" üstünde de şey yazıyordur büyük ihtimalle;

made in abd

olabilir mi ?
pekala olabilir, evet.
peki niye ?
e, aydınlanalım diye.
cidden aydınlanıyoruz, orası ayrı. eğer türkiye'de yitip giden şeyin laik hukuk devleti normları olduğunu varsayarsak yoğun bir ışık eşliğinde ziyadesiyle yitiriyoruz, evet.

hadisenin belki de en vahim tarafı şu; eskiden, çok eskiden altı ehemmiyetle çizilen şeylerin şimdi üstünü çiziyolarlar bir bir...
tıpkı denildiği gibi; durmak yok, yola devam tabi.
mantık bu.
ve evet, bu defa fena aydınlattılar. zira bu yoğun aydınlatma eşliğinde artık birbirimizi göremiyoruz bile. duymuyoruz, anlamıyoruz.
oysa acilen her yere yayılan şu ışıktan korunmak, gölgede sabitlenmek gerekir gibi.

o değil de her şeyden evvel kavramların mevcut anlamlarını bile değiştirdiler yahu. eskiden olsa "aydınlık" nelere tekabül edendi. şimdi ise her şey altüst.
ve evet, klasik bir deyiş olacaktır belki ama; edison bile pişman mıdır ?
belki, olabilir.

yani velhasıl-ı kelam; mütemadiyen aydınlanıyoruz, ne güzel...

edit: durmak yok, eksilemeye devam.
darbe meraklısı başbakan...
son dönemde türkiye'nin görüp görebileceği en kötü başbakan.

öncelikle milli gelir mevzusuna bir açıklık getirelim, mart ayında bu hedef 600 milyar dolardı tabi eski hesap. bugünün formülü ile hesaplamalamaya göre 5500 dolar olan kişi başına düşen milli gelir -bu kişi başına düşen milli gelir olayı da kocaman bir yalandır- 9300 dolara çıktı. velhasıl, o 200 milyar dolarlık 2002 de yeni formülle hesaplanırsa 340 milyar dolara falan denk geliyor.

2002'de iç-dış borç toplamı 221 milyar dolarken,

2008'in bu günlerinde 480 milyar doları aşmış durumda. tüm dünyaya savaş açan müthiş gideri olan abd'nin iç-dış borç toplamı yaklaşık 600 milyar dolar.

2002'de cari açık; 20 milyar dolar -1923-2002-

sadece 2008'in ilk 5 aylık dönemindeki cari açık 40 milyar doların üzerinde varın gerisini siz hesap edin.

bunun yanında ne kadar kâr eden kurum ve kuruluş varsa satılmış, limanlar yabancılara neredeyse peşkeş çekilmiş, özellikle kıyı bölgelerinde çok geniş araziler satılmış, işsizlik artmış, kayıtdışı ekonomiye zerre dokunulmamış.

6 yılda alınan yol ortada. bakın gayet obejektifim, taraflı değilim. rakamlar yalan söylemez. ben üstüne bir de somut örnekler verdim sadece.
turkiye cumhuriyetinin su ana kadar gelmis en halktan basbakanlarindan biridir. yaptigi bircok hata var tabi, ama su son 10 senede ulkemizin basina gelmis en durust insandir. halka bazi seylerin aciklamasini yapiyor, suleyman demirel dinozoru gibi, yollar yurumekle bitmez demiyor. ayrica turkiye deki en iyi hatiplerden biridir, kim ne derse desin super siir okuyor, karizmasinin ve oylarinin bircogu bu hatiplik ozelliginden dolayi geldigini bildigi icin bol bol konusmalar yapiyor. kendisine yoneltilen elestiriler ise bence haddini cokdan asti, elestiri yapiciligini kaybettikten sonra fayda yerine zarar vermeye baslar. elestirinin yoneltildigi insanlar artik is yapmakdan ziyade kendilerini temize cikarma dertlerine dusuyorlar. maalesef bugunlerde basbakanin yapmaya mecbur oldugu icin yaptigi tek sey kendini savunmak, eylem yok.
ayrica kim ne derse desin, refah partisiyle beraber belediyeciligi en iyi yapan partilerden birinin baskanidir.
uykusuz dergisine bu hafta kapak değil priz olmuş başbakan...

http://www.uykusuzdergi.com/kapak/2008/07/2
ergenekon davasından sonra vezirmi rezilmi olacağı belli olacak olan türkiye cumhuriyeti başbakanı.
şusıra yerüstünde heryer tozduman haldeyken inmiş başbakan kömür madenine hemen arkasında bilal efendi tabi,kömür çıkarıyorlar filan işçilerle beraber (o kadar halktandır kendisi!* çiftçisine küfrederken madencisiyle yemeğini paylaşır filan öyle de doğaldır kendileri. *) .
öyle, ağaçlar kuşlar v.b. modunda şuara.
tanım;
aklı, saltanatın babadan oğula geçtiği dönemlerde kalan türkiye cumhuriyeti başbakanı.
(bkz: kod adı tehlike)*
dine, siyasete, insanlığa bakış açımı yerle bir etmiş boş bakan.
partisinin kapanacak olmasının verdiği kuyruk acısıyla, birilerini de kendisiyle birlikte dibe sürüklemeye çalışan başbakan, savcı, avukat, kadı, şerif.
umarım, görüp göreceği en büyük mutluluk o sahte seçim afişlerindeki kadar olur. photoshop'suz kalasıca başbakandır.
(bkz: bütün kötülüklerin anası)

ah, pardon babası.

iskele babası..
rahmi koç'un "sakallı, bıyıklı adam katiyen almam. kirli sakal da sevmem. her gün tıraş olacak bir kere. cote d'azur'e gider gibi gelinmez. blucin de giyilmez. kadınlar da mini giyemez. buranın da kendine göre bir ciddiyeti var." cümlesinin içinden sadece "sakallı, bıyıklı adam katiyen almam" cümlesini cımbızla alarak " Ben işyerime asla sakallı ve bıyıklı adam asla almam, diyenlerden yana olmadık" şeklinde değerlendirme yapabilen yılmaz demokrat(!).

rahmi koç ne demiş özet olarak, "sakallı, bıyıklı, kot pantolonlu, mini etekli kişi istemem, buranın kendine göre bir ciddiyeti var." e be tayyip erdoğan madem bu kadar kılık kıyafet mevzusunda demokratsın hani ötüryorsun ya çok acayip robotum, şöyle demokratım, böyle demokratım diye, adamsan -bak adam değilsin demiyorum- blucin ve mini etekle işe gitmek isteyenlerin haklarını da savunsana? hani kendince sosyolojik konuşmusun ya, "Kendi insanları arasında böyle bir ayrımcılığı yapmanın sosyolojik anlamda bir tanımı olabilir mi? insana bakışın böyle bir tanımı olabilir mi?" rahmi koç hem sakallıyı almam demiş, hem mini etekliyi, orada bir ayrımcılık yok sınıfsal olarak, ama sen sakallıya sahip çıkıp, mini etekliye sahip çıkmayarak sosyolojik anlamda bir tanıma ulaşabildin mi? şimdi rahmi koç'un açıklaması mı ayrımcılık, yoksa senin cımbızla 2 kelimeyi alıp onun üzerinden demokratçılık oynaman mı ayrımcılık?

necip türk milleti de rahmi koç'un açıklamasını tam vermeden taraflı yayın yapan medyanın gazıyla tayyip'i, rahmi koç'a ayar verdi zanneder, alkışlar "ulan ne demokrat başbakanımız var, nasıl posta koymuş koskoca koç'a" diye.

aferin 1 metre çapı olan demokrasi meteoru, bilmesek kendini yıldız diye yutturmaya devam ececeksin.
boyundan cok büyük islere hakki olmadan kalkisan adamcagiz. Adamcagiz cünkü 1-2 ay sonra iceri girdikten sonra aciyacagiz. Yandin sen yandin.
Yalnizca egitimsiz olup bir boktan haberi olmayanlar ile dinden beyni bulanmis gerileri kandirabilecek din pazarlayicisi.
zamanında "neyi özelleştirirseniz özelleştirin, ama asla iletişimi ve haberleşmeyi devletin elinden çıkarmayın" diyen * atatürk e gıcık gitmek için mi yoksa gerçekten bilerek ve bunu amaç edinerek mi bilemiyorum, elimizde haberleşme ve iletişimden sadece ptt yi bırakandır. o da yakında çıkar elimizden, kesindir. biri durak vermezse çıkar, eminimdir. sattığı kuruluşların parasını yeyip bitirdiğinde devlette para göstermek için yeni yeni yerler satandır. böylece millet uyumaya devam edecektir, o da yurt dışındaki dostlarının amaçlarını gerçekleştirmeyi sakince sürdürecektir.

efendiler! eğer bir savaş çıkarsa, bu iletişim ve haberleşme devletin elinden çıkmayı geçti, yabancıların kontrolünde! sevdiklerimizle özlem gidermemizin parasını yurt dışına, el aleme vermemizi geçiyorum artık, bir savaş olsa, bir ters gidiş olsa tüm iletişim kontrolümüz yabancıların elinde!

böyle şey mi olur efendiler! osmanlı döneminde de bir ara durum böyleydi....
ailecek severek küfrettiğimiz yüzyılın lideri(!).
"ne sunniyim ne siiyim, ben muslumanim" sozuyle itikadi konumlamasini yapmistir. allah akil fikir versin hem kendine hem sevenlerine.
(bkz: tayyip iyi de cevresi kotu)
cici bir partinin, cici genel başkanı.

(bkz: partimiz cici kapatilmasin)*
(bkz: cift isimli erkek potansiyel gaydir)

aman diyim.
uludağ sözlüğün moderatörleri de yazarlarının bir çoğu gibi anti-demokratikse benim asla çaylaklıktan çıkıp yazarlık yapamayacağımı anladığım başlık.

bu ne yaa...? bu adam sonuçta halk oyu ile seçilmiş bir başbakan, sevmesek te istemesek te kabullenmek zorundayız. tabi ben demokrat değilim diyen varsa buyursun hakaretlere devam etsin.
demokratik bir sistemde "halka rağmen" bir şeyler dayatma olmaz. zamanında hobbes'in söylediği gibi insan insanın kurdur (bkz: homo hominu lupus) sözü sadece dikta rejimler için geçerlidir, yani insanlar her zaman sağlıklı karar veremez, onların yerine bunu yapacak olanlar gereklidire gelir bu söz. günümüzde de hatırlarsınız; baykal seçimlerin hemen akabinde "halkımız yanlış yaptı" gibisinden bi kaç kelam etmişti. aslında demek istediği "halk aptal, cahil , gitti elin yobazına verdi oyu" gibisinden bişeylerdi. ancak! eğer demokrasi ile belirlemişsek yönetim sistemimizi,bunu benimsemeliyiz. cahil olan halk da olsa oyunu veren saygı göstermeliyiz.
eleştirecek birşey bulamıyacak kadar cahil olan ama ne hikmetse bu sözklükte yazarlık mertebesine gelmiş bir takım insanoğlu gibi, "iki isimli adam gaydir" şeklinde beyanlar asla karşındakini yıpratmaz. bunu diyen arkadaş bilmelidir ki , bu eleştiri değildir ve sadece kendi kalitesini ortaya koymaktadır. eleştirecekse ben söylüyeyim, sadece şu an aklıma gelen onlarca noktayı.
aman diyim!