bugün

rainbow six siege oyunundaki ofansif yöndeki operatörlerden biridir.
avustralya yapımı doktor dizisi. ana karakterimiz frankie diye dayaklık bi hatun ve iki tane de dayaklık arkadaşı var. bunlar asistan doktor tarzı bir şeyler. şimdi bu hatun böbrek nakli geçirmiş ve doktor olmaya karar vermiş başkalarına da yardımcı olmak için. tam bir doğrucu davut yani. en yakın arkadaşı olan hatun ilk günden yanında stajyerlik yaptığı doktorla sevişiyor. diğer kankası da hintli bi eleman ki soyadı patel. sanırım ismi ya raj olmalı ya da soyadı patel bu bütün hintli karakterlerin. neyse bu eleman da espri yapmasın lütfen. sonra bi de ego manyağı doktorlar filan var olmazsa olmaz. rekabet vs filan. ben her şekilde suat'lı, levent'li, zenan'lı doktorlar'ı buna tercih ederim. ha bu arada liam mcintyre da oynuyor dizide.
gossling'in inanılmaz şarkısı.
high hopes da orjinali de kadar güzel çalınmıştır.
sam brown'in stop sarkisindan sonra hayatinda yaptigi en guzel en dogru istir. Yoksa stop'tan daha mi oncedir?
türçesi Nabız dır.
en iyi pink floyd konseri, adamlar uğraşmış uçak sokmuşlar konser salonuna, efendim sondaki top mevzuu falan çok güzel şeyler. tüm şarkılarda dehşet güzel performans sergilemişler, özellikle sondaki comfortably numb'un solosu adamın ağzına sıçan cinsten birşey olmuş. run like hell'da credits kısmı gibi olmuş.
-----spoiler-----
dabbenin amerikan versiyonu olan film uygun bir tanım olur herhalde pulse için. ama dabbeden daha başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. filmi izlerken mesela hafiften bir gerilim ve karanlık hava yakalıyorsunuz ama yine de korkmuyorsunuz. hatta filmi geceyarısı izlememe rağmen korkmadım.
film kısaca diğer dünyadaki kötü ruhların bu dünyaya gelip hayat kazanmak istemesi ve bunu birkaç hacker dallamasının sayesinde yapabilmeleri anlatıyor. bu hayaletler herhangi bir teknolojik donanımı (telsiz,bilgisayar,telefon vb.) kullanarak hareket edebiliyorlar. yani teknolojinin olmadığı yerlere gidemiyorlar. ve teknolojiyi kullanarak insanların ruhlarını ele geçiriyorlar. ruhları ele geçirilen insanların yaşam isteği kalmıyor. ya intihar ediyorlar ya da bu ruhları ele geçirilen insanların bedenleri önce siyah renkteki tatoo benzeri şeylere dönüşüyor bu siyah iz giderek bütün vücudu kaplayıp o insanı küle çeviriyor. sonra onlarda hayalete dönüşüp başka insanlara musallat oluyorlar. özellikle de ya sevmediklerine ya da aradıkları şeylere.
neyse film yine genç bir grup üzerinden gidiyor. tabiiki başroldeki hatun mattie (kristen bell) ve yakışıklı genç dexter (ıan somerhalder - ki kendisi aynı zamanda lost'da boone karakterini canlandırıyor) en sona kalan isimler. ayrıca filmde the last house on the left filmindeki psikopat rolünden tanıdığımız riki lindhome de (filmde çamaşırhane sahnesinde yeralmakta) oynamaktadır.
filmde birçok saçma nokta var çoğu amerikan korku filminde olduğu gibi! mesela filmin sonunda kız kaçsın diye dexter kapıyı tutar. fakat bildiğim kadarıyla bu hayaletleri durduran tek şey kırmızı. yani kapı duvar pek işlemiyor. ama buna rağmen hayaletler kapıdan geçemez. burdan yola çıkarak hayaletin yumruk yemesi, önlerindeki kapı tutularak geçmelerinin engellenmesi ya da bu hayaletlerin araba camını kırarak arabanın içine girmeye çalışması saçma oluyor. aynı zamanda bazen iğrençliği kullanmalrı da hiç hoş olmamış. iğrençlikle sadece mide bulandırabileceklerini, insanları korkutamayacaklarını ne zaman anlayacak bu hollywood bilmiyorum. filmdeki tek güzel şey arasıra karşımıza çıkan görsel efektler ve ses efektleri. bunlar haricinde hep klişe şeyler...
sözün özü izleseniz de olur izlemeseniz de.

"do you want to meet a ghost?"

-----spoiler-----
yüz yılın konseridir bana göre. konserdeki comfortably numb solosuda harikadır ayrıca.
ayrıca izlememiş olanlar tnt'ye bakabilirler şu an.
ing. sinyal
varolabilecek en nadide sanat eseridir her saniyesi ile.
elektronikte yarım periyota 'pulse' adı verilir. bir periyotta biri pozitif diğeri negatif olmak üzere iki adet 'pulse' vardır.
korku filmi diye izlediğim daha doğrusu izlemeye çalıştığımbir filmdir.gece 3 te taktım DVD ye başlarken wes craven ismini görünce daha bir korktum ama filmin 20. dakikasından sonra kapattım ve uyudum.yani bu kadar kötü film.
o değil de gilmour gitarı masaya yatırıp kanun gibi çalarken gözlerim doldu desem yeridir sevgili sözlük. nispet olsun diye mi yaratılıyor bu adamlar ?
ing. kontör.
Uyur yazar olduğundan şüphe ettiğim şahsiyet.
(bkz: zk ttmk)
küfür etmemesini acı bir şekilde öğrenmiş silik yazar. bu ona bir ders olsun bir daha yapmaz. * *
(bkz: dinime küfreden müslüman olsa)
(bkz: post-modern gerici)
"islamın mükemmelliğinden şüphe eden geri zekalı" seviyorum seni uludağ sözlük..
büyük ihtimalle lost ile kafayı bozmuş yazar.
"converse" kelimesinde oldugu gibi tam karsiligi, sozlugumuzde uzun bir sure verilmeyen kelime. ingilizcede; titremek, nabiz atmak, nabiz, sinyal anlamlarina gelir.

ayrica bugun farkettigim yazar, gec de olsa diyeyim; hosgelmis.
dördüncü nesil yazar... *
35 liranın tamamını hak etmiş manyak dvd. o ne ses o ne kayıt. blue ray'De cıksın onu da alalım tuketelim yeter ki kulagımız muzikle sevissin. opuyorum kendisini.
dabbenin çakmasıdır.
yalnız o berbat filmi taklit eden amerikalılara da yazık be abi.
hadi türk korku sineması bitmişti ya da hep bitikti diyelim,amerikan korku sinemasının da mı sonu geliyor nedir.