bugün

öncelikle bir kısım insanı yazacaklarımın dışında bırakmak boynumun borcudur. siz lütfen meclisin içinde kalın çünkü ben meclisin dışına biraz yükleneceğim.

evet kendimce adını "postmodern vefası" koydum bu durumun. her gün düzinelerce örneğine reel hayatlarımızda ya da sanal paylaşımlarda rastlasak da bir örnek üzerinden gitmek konuyu toparlama unsuru olacağı için ben de öyle yapacağım sevgili yazarlar.
örneğimiz de yaşar kemal olacak.

kızıyorum sözlük bu duruma çok kızıyorum. balık hafızalıyız. canımızı sıkan bir duruma en fazla 3 gün kükreyip hayıflanıyoruz. sonra niyeyse esamesi bile okunmuyor. geçmişten birçok örnekle gelebilmek üzere berkin elvan' dan başlayıp özgecan aslan' a ne bileyim müzeyyen senar' dan yaşar kemal' e gelene kadar devam edebiliriz. yarın belki bir başkasıyla... yaşar kemal üzerinden gidersek; daha ömründe adamcağızın bir kitabını okumayanlar sağda solda "edebiyat dünyası büyük ustayı kaybetti" benzeri paylaşımlarla ortalığı inletiyorlar sanki uykudan gözünü açar açmaz yaşar kemal' den bir iki sayfa okuyormuşcasına. yarın hatırlayacaklar mı sanki rahmetliyi? tabi ki hayır! açacaklar power türk' ü hadise' den prensesler gibiydim ben baba evinde dinleyecekler.

oysa özgecan' a da çok üzülmüştük değil mi? berkin öldüğünde dünya başımıza yıkılmıştı sahi!

peki o zaman şu anda bilmem kaç kıza yem atan delikanlılar ya da sevgililerini hatta potansiyel sevgili adaylarını hatta ve hatta eski sevgililerini çekiştiren kızlar kimler?

kabul edelim postmodern vefası bizimkisi. hepsi göstermelik, hepsi etiket.

sadece ölüm olması da şart değil. birçok konuda kızıyoruz ama sonra bir kabulleniş vuku buluyor.

yazının sonuna kadar sabredip okuyabildiysen yazar kardeşim soruyorum şimdi sana: meclisin içinden misin dışından mı?