bugün

oğuz atay'ın kaleme aldığı tiyatro oyunu. en son 1999 yılında şehir tiyatroları'nda sahnelenmişti.
trt'nin tiyatro uyarlamaları projesi kapsamında iki bölümlük bir film haline getirilen ve başrollerini Nihat ileri, Mustafa Uğurlu, ve selda özer'in paylaştığı oğuz atay imzalı bir oyundur.
bir adet sims2 yuklenir ve kendinizi yaratip bir eve yerlesirsiniz akabinde hersey gelisir.
oğuz atay'ın shakespeare oyunlarına göndermelerle dolu leziz tiyatro oyunu
(bkz: tehlikeli oyunlar)
devlet veya şehir tiyatrolarında sahnelenmesini dört gözle beklediğim, oğuz atay'ın yazdığı tek tiyatro metni.
kişiler; emekli tarih öğretmeni coşkun ermiş, eşi cemile, oğlu ümit, cemile'nin annesi saadet nine, coşkun'un tiyatrocu * arkadaşları saffet ve emel ile tiyatro sahibi servet'tir.

--spoiler--
coşkun yerli oyunlar yazmak ister, saffet ona yardımcı olur, servet de tiyatrosunda sahnelemek niyetindedir.. coşkun eşi cemile'ye aşık değildir, çalışmadığı için iyi geçinemezler, ümit haylaz ve tembeldir, saadet nine ise bunak... coşkun evden kaçışı oyunlarda bulur, türk milleti için yerli oyunlar yazmak tek hayalidir. bu arada onu anlayabilecek bir kadın olarak emel'i seçer ve onu sever de... bir gün evi terk etmeye karar verir ancak giderken merdivenlerde düşer, artık iyi değildir. emel'e gider, oradan de tiyatroya.. ve saffet ile son oyununu oynayıp ölür.
--spoiler--
(bkz: football manager)
(bkz: cm)
oyun içinde oyun tekniğiyle yazılmış harikulade oyundur. türk tiyatrosu'nu bambaşka bir yere taşımıştır.
tutunamayanlar adlı romanla çakıştığı aydın olgusu çok önemli bir yer tutar. zira türk aydınının hayata tutunamamasının sahne üzerinde dile kavuşması bu oyun sayesinde hayata ulaşır.
korkak türk aydını ile uğruna düşüncelerinin sözcülüğünü yaptığı dününden ve bugününden habersiz türk halkı arasındaki gerçek ve oyun arasındaki çelişkileri ortaya koyan, coşkun ermiş'in umutsuz çabasını anlatan oğuz atay eseri.
oyun * ilk olarak boğaziçi üniversitesi'nde sahnelenmişti.
(bkz: #5115031)
oyunun kişileri
coşkun ermiş: emekli tarih öğretmeni, 45-50 yaşlarında
cemile: karısı, aynı yaşta
ümit: oğlu, 16 yaşında
saffet söylemezoğlu: tiyatro oyuncusu, 30 yaşlarında
servet duygulu:tiyatro sahibi ve oyuncusu, 50 yaşlarında
emel sevinir: tiyatro oyuncusu, 25 yaşlarında
saadet nine: cemile'nin annesi
komşu kadın, garsonlar, müzik hocası, komiser, icra memuru
not: garsonlar, müzik hocası, komiser ve icra memuru'nu aynı oyuncu canlandırır.
olay büyük şehirde geçer.

'hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.' (bkz: oğuz atay)
türkçe sahnelenmiş en iyi oyundur. ayrıca trt tarafından televizyon için de çekilmiştir. yönetmeni de erdal özkan'dı.

ikincisi ise behiç ak'ın yazdığı ayrılık adlı oyundur.

düzeltme: harf eksikliği.*
tiyatrosunu gözlerimle izlediğimi söyleyemem fakat okurken zihnimde izledim bu eseri. beni ilgilendiren tiyatrodan daha çok yazılanlardı. bu eserinde oğuz atay diğer romanlarında dolaylı yoldan anlattığı halktan kopmuş burjuva aydınları, bu kez doğrudan eleştirmiştir, çokta etkileyici ve yerinde sözlerle yapmıştır bunu. sonunda ise tipik bir oğuz atay bitirişi yapmıştır.
--spoiler--
"ey nefer-i bihaber! muharebe-i azamin bu sedit lahzasinda bu denlü gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde ne halt ediyorsun" "düsman topcusunu gozluyom pasam." "bu cahil nefer pasanin sözlerini nasil anladi?" " fakire yalniz son iki kelimesi yetti. okumus yazmis takimi genellikle halkin anlayacagi birkac söz ederler nutuklarinin sonunda. halkla aramizda diyalog kurulsun diye."
--spoiler--
"her şey hiçbir şeydir, anladım," der atay bu kitabında. her şeyin peşine düşen bir avuç insanın sonunda hiçbir şey elde edememesi anlatılır büyük bir yetkinlikle. tiyatro oyunundaki kahramanlar hep bir arayış içindedir, tıpkı atay gibi. yeni bir şeyler ararlar, bulamazlar. yeni diye bir şey yoktur aslında. her şey daha önceden yaşanmıştır. ölmek hariç. bernard shaw ölüm için "benim için yeni bir deneyim olacak," der. kırküç yaşında "çok düşünmekten ölen" atay için de böyle mi olmuştur? belki de atay türkiye'nin ruhunu ölerek yazmıştır.
içimizde yaşayanlardır. Birçoğumuzdur belki de.

http://oznurdogan.com/201...asayanlar-oyuna-gelenler/
"Ey zavallı milletim dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. işte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz."

cümlelerini de içerisinde barındıran oğuz atay kitabı.
"hiç kimse kendi ülkesinde peygamber olamaz." gibi çok önemli bir repliği olan, farklı okuma disiplinlerine göre yeniden okunması gereken, gözümüzün önünde olduğu halde dikkatimizi çekmeyen ama aslında önemli olan ince tespitlerin yapıldığı, komiği, ironisi ve iletisi bol olan oğuz atay'ın tek tiyatro oyunudur.
Oyunlarla yaşamadım da yaşlandım aga.
oyun, ahh ! hayatla oynanan oyun, geçiciler dünyasında kalıcılığı oynayanların oyunu.
insanların kahpeliği arasında kaybolmaktansa, kendi yarattığımız dünyada yaşayıp bu aptallık ve saçmalık silsilesinden kurtulmak her zaman en iyi çözümdür de bunu fark edecek insan sayısı öyle çok değildir. Bu fikre katılmayabilirsiniz veya karşı çıkabilirsiniz ama bunun en güzeli olduğunu eğer farketmişseniz, şu hayatta bazı sorunlarınız var demektir.
işte bundandır ki, o dünyaya insanlar ayak bassın istemezsiniz.
dünyanız kirlensin istemez kendi savunma sisteminizi devreye sokarsınız.
kimi zaman kötü, kimi zaman aptal taklidi yaparsınız.
benim de var böyle bir yöntemim.
küfür etmek.
mesela:

benim dünyama girebilmek için küfürlerin ardını görebilmek gerekir amk.
Birden senin bir sözün geldi aklıma ve birden ölüm filan anlamını kaybetti. Birden senin yanında olmak istedim. Yalnız bunu istedim. Ben de ölümcül bir hastalığa tutulsam dedim, bu hastalığa tutulduğumu bilsem dedim, bu ölümcül hastalık yüzünden her şey birden önemini kaybetse dedim, korkularımdan bile kurtulsam dedim...

Ve artık her şey bana vız gelse dedim, hemen ona gitsem dedim...