bugün

kendimi bildim bileli var bende. istemsiz olarak sayıların çarpanlarını tespit etmeye çalışıyorum. Herhangi bir yapının boyutlarını orantılama, yollardaki kilometre taşı mesafelerinden aracın anlık hızını hesaplama gibi şeylerle uğraşıyorum. Eğer zihnimi meşgul eden bir iş yoksa ve boştaysam ağırlık, hareket, konum, mesafe tahmin etmeye çalışmak; herhangi bir nesnenin gölgelenme biçimi, farklı cephelerden görünümünü tahayyül etme gibi engel olamadığım düşünceler sürekli beynimde uçuşuyor.
bu nedenle Yavaş konuşan, konuşurken arada uzun es veren insanlara karşı istemsiz bir öfke duyuyorum ve çok uzun süre tahammül edemiyorum.
(bkz: obsesso)
(bkz: serbest çağrışım)
Kafanızın içindeki obsesif düşünceleri adam yerine koyup onlarla sohbet etmeye falan kalkmayın. Ne kadar şiddetli konuşurlarsa konuşsunlar, ne kadar huysuzlanırlarsa huysuzlansınlar onları görmezden gelmeye çalışın, başka bir işe yönelin. Eğer bağırmak tepinmek istediğinin olmasına izin vermiyorsa tepinip bağırmanın da bir anlamı kalmaz, bırakın tepinsinler bağırsınlar. Sesleri giderek kısılacaktır ve sonunda susacaklardır. Yeter ki obsesif düşüncelerinizi beslemeyi bırakın.
Aklimdan atamadığım düşüncelerim var.

Güzel bir parfüm adı.
https://youtu.be/-daewMWruBU

allaaaaahııım hüloooooo diye çığıraasım geliyor.

not:boş kafayla.
https://www.youtube.com/watch?v=zNmO233OztQ
aşırı otokontrol ile kontrolsuzlugü ayni şiddette yaşatan, tek bedende buluşturan kişilik bozuklugu.
Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile def edilemeyen, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak tanımlanır.
Aha benim için o bu.
ağır bir türünü barındırdığım takıntı hali.
kafadaki tilkilerle koyunlarin birlikte halay cekmesidir ellaam.
şöyle düşünün kafanızın içinde bir düşünce var sürekli içinizi kemiriyor saçma olduğunu bilseniz bile. işte obsesyon böyle bir şey.
Bir arkadaşımda çok ciddi ilerlemiş versiyonu olan hastalık.

Onunki düşünce sistemi ile ilgili. Herhangi bir iş ile meşgul olurken aklına kötü bir şey gelirse iyi bir şey düşünerek o işi yapana kadar tekrar ediyor yaptığı işi.

Öyle ki, diyelim duş alıyor. Şampuanı eline döktüğü anda aklına kötü bir şey geliyor (mesela annem şimdi ölecek gibi); avucundaki şampuanı kullanmıyor, elini yıkıyor. Sonra bir daha döküyor şampuanı ve yine aynı şey.
Böyle böyle kaç kez tek seferde bir şişe şampuanı bitirdiği olmuş.

Veya, sigara yakarken... Aklına kötü bir şey gelirse o sigarayı içemiyor. Çözümü sigarayı bir başkasına yaktırmakta bulmuştu.

Üstünü giyinmesi de bir dert. Dışarı çıkacak mesela. Giyinirken aklına kötü bir şey geliyor; defalarca çıkarıp giyiyor o kıyafeti. Bazen de bu işlemi yapmaktan sıkılıp dışarı çıkmaktan vazgeçiyor.

Makyaj yaparken de keza öyle. Defalarca silip tekrar yapıyor. Saçını yaparken de...

Bir yerden çıkarken veya bir yere girerken... Defalarca geri dönüp bu işlemleri tekrarlayabiliyor. Millet çakmasın diye de bir şey unutmuş veya bir şeye bakıyor gibi yapıyor.

Bir şeyler yerken, içerken vs vs. Tam bir illet yani. Normal bir yaşam sürmenizi imkansızlaştırıyor.
acınası yavşakların havalı ve kültürlü görünmek için kullandıkları yabancı kelime . takıntı veya saplantı dururken bunu kullananlar gösteriş budalasıdır ve batıya domalan geri zekalılardır .

(bkz: ay artistiğim geldi)
öss den beri yakalandığım illet hastalık.Öldürmez ama yaşam kalitesini söndürür,yaşayan bilir bunu arkadaşım,varsa böyle yazarlar veya psikiyatr arkadaşlar yardım beklediğim hastalıktır ayrıca.
Güzelim canım Türkçem ; takıntı saplantı kelimelerini bulmuşken bazı sığırlar tarafından hâlâ kullanılan ingilizce kelime.
düşük özgüvenli bir bireyin özgüvenine göre daha yüksek ideallere sahip olması durumunda da ortaya çıkabilecek düşünce bozukluğudur. idealleri gerçekleştirme amacıyla hayata geçirilen eylemlerin başarıya ulaşma olasılığı, kişinin özgüveniyle doğru orantılı olacak şekilde, kişinin algısında değişime uğrayarak*, kişinin o eylem hakkındaki düşünce-davranış biçimini belirler*. hal böyle olunca düşük özgüvenli kişilerde zaten varolan karamsarlık dürtüsüyle, kişi eylemin gerçekleşmeme olasılığı üzerine odaklanır ve bu obsesyona dönüşerek dramatik bir şekilde zihinde sadece eylemin gerçekleşmeme yollarının hayal edilmesine sebep olur. kişinin o an işi nasıl daha iyi halledeceğini düşünmesi gerekirken, o, nasıl halledemeyeceğini düşünür. ne yazık ki bu durumda iş kalitesindeki düşüş kaçınılmazdır.
edit:
(bkz: obsesyon kelimesini tanımlama obsesyonu)
(bkz: bir beynin kendisine tecavüz etmesi)
çok istemenin psikopatcası.
obsesif kişiler çoğu zaman bir savunma mekanizması olarak obsesyonlarını eyleme dökerek bunun kompulsiyona dönüşmesine sebep olurlar. bu durum her ne kadar o an için zihni rahatlatsa da sonradan bir alışkanlığa dönüşür ve obsesyonun uzaklaştırılması için artık hep somut bir sebep gerekmeye başlar. somut sebepler bulunamadıkça obsesyonlar daha da şiddetlenir. sonuç olarak hem kompulsif hem de eskisinden daha obsesif bir birey olursunuz. bu yüzden kompulsiyona dönüştürmeden bu düşünce bozukluğunun önüne geçmekte büyük yarar var.
obsesyon kısaca takıntıdır. hayatınızı ve insan ilişkilerinizi çekilmez hale getirir. öldürmez ancak hayat kalitenizi çok düşürür. örneğin kendinize hakim olamama, çıldırma, dersin ortasında ana avrat düz gitme, otobüsteki kadının saçlarını elinize dolama, eşcinsel olma, şizofren olma gibi korkular yaşarsınız. ancak bu takıntıların hiç biri eyleme dönüşmeyecektir. çünkü hayatınızın içine eden o korku aynı zamanda bir emniyet subabı görevi görür. şizofren olmaktan korkan bir insan asla şizofren olamaz mesela. hatta bir şizofrene şizofren olduğunu kabul ettiremezsiniz. obsesyonla şizofreni, paranoya gibi hastalıklar birbirinden çok farklıdır. obsesyon şizofreniye dönüşmez. obsesyon sadece hayatınızın içine sıçmakla yetinir. (bkz: bu benim)
obsesyon derecesinde obsesif kişilerin yaşadığı durum. tanıma gel amk.
Evham, kendi kendine hayali kurgular, vesvese gibi dalları ilan bir hastalık galiba. Sıkıntı veriyor durduk yere insana. Lakin tedavi edilip iyileşme daglanmasi şart olan bir hastalık.
Herhangi bir olguyu tekrarlayabilir insan, diline doladığı bir söz, aklına takılan bir düşünce, istem dışı el, kol hareketleri...vs.

ilaç tedavisinin olumlu sonuç verdiği söyleniyor, zaten bu antidepressanlar mükemmel ilaçlar, şehir suyuna karıştırsalar şehre huzur gelir diye düşünüyorum.

ilaç tedavisinin haricinde, hobi edinerek kendini boş bırakmamak, sosyalleşmek dikkatini birşeylere yöneltmek ve stresle başa çıkmayı öğrenmek faydalı olabilir...
bir de tam evden çıkacakken çanta kontrolü vardır ki delirtir.
- cüzdan, telefon, anahtar. tamam her şey.
tam ayakkabıyı giyecekken:
- dur bi daha bakayım bişe unutmuş olmayayım. hmm, tamam hepsi burada.
merdivenlerden inip dış kapıyı kapatmadan son kontrol:
- anahtar, cüzdan, telefon. off tamam işte.
ve durağa vardığında genel olarak otobüs kaçmış, gitmiş olur.
örneklerle anlatmış oldum.
emin olmama halinde de ortaya çıkabilir.
bidi: üstümü değiştircem, perde kapalı mı?
bidi: evet, kapalı.
bidi: ya değilse, bi daha bakayım.
bidi: tamam kapalı.
bidi: tamam, bu kez eminim, tekrar bakmayacağım. (...) uff kapalı di mi bu? annee, gelsene bi.
Anne: noldu?
bidi: perde kapalı mı?
anne: kızım manyak mısın, kapalı işte.
bidi: tamam git üstümü değiştircem ben.
bende böyle.