bugün

insanlık tarihinin en büyük bilgelerinden biri. ben oyum kitabı, tüm dünyada milyonlar satmışken, bu zamana kadar uludağ sözlükte görememek şaşırtmıştır.
sevgi.

üstadın altına sadece sevgi yazdım, entry nerde diye hata mesajı geldi.
oysa maharajı, onun inacını her şeyi anlatan tek kelime buydu. bütün bu
evren gibi bu girinin geri kalanıda sadece bir görüntü.

şimdi ekle deyince olacak sanırım.

yıllar sonra gelen bir ek:

maharaj ve onun ben o yum adlı kitabı hakkında bilgisi olmayanlar için bir kaç açıklama ekleyim:
sri nisargadatta maharaj 1897 - 1981 yılları arasında hindistanda yaşamıştır. yaşadığı dönemde
kendisini ziyarete gelen insanlarla görüşmeleri teyp kasetleri ile kaydedilmiştir. kitap soru ve cevap
şeklinde maharaj ile yapılan sohbet kayıtlarının yazıya aktarılmasından oluşmaktadır. kitap da soran
sadece bir kişi olmayıp avrupadan, amerikadan dünyanın bir çok ülkesinden gelmiş insanlardır.
bu insanlar genelde psikoloji, felsefe, sosyoloji konularına ilgi duyan psikiyatrist, gazeteci vb. bir çok
meslek sahibinden oluşmaktadır.

maharaj ın inanç sistemi bir anlamda mevlana, yunus emre de olduğu gibi vahdet i vücud öğretisine benzer.
maharaj a göre tanrı ve insan bildiğimiz anlamda ayrı varlıklar değildir. adına ne derseniz deyin varlık bir bütündür.
maharaj kişi gerçek değildir derken kesinlikle kişinin bildiğimiz anlamda gerçek olmadığını söylemiyor. kişinin bellek
ile oluştuğunu ve bir görüntü olduğunu söylerek kişinin arkasındaki asıl güçden bahsediyor.

nasıl olurda kişi özne olmayabilir. hem bir olabilir hem de çok un parçası olabilir gibi sorular için aşağıda
linkini verdiğim ted in sitesinde güzel ve populer bir video var. ingilizcem doğrudan izlemeye yeterli olmadığı
için sitedeki türkçe altyazısı (subtitles içinde ) ile izledim.

http://www.ted.com/talks/...owerful_stroke_of_insight

ben o yum kitabından
gnani adlı bölüm

soran: tanrı nın gücü olmadıkça hiçbir şey yapılamaz. o olmasa, siz bile burada oturup bizimle konuşuyor olamazdınız.

maharaj: hepsi o'nun işidir, kuşku yok. ben bir şey istemediğime göre, bundan bana ne? tanrı bana ne verebilir ve benden ne alabilir? benim olan benimdir, hatta tanrı yokken bile benimdi. kuşkusuz, "ben-im" duygusu, olma durumu, o çok küçücük bir şey, bir ufacık noktadır. işte bu benim kendi yerimdir, onu bana kimse vermedi. dünya benimdir; onun üstünde yetişenler ise tanrı'nın.

s: tanrı dünyayı sizden mi kiraladı?

m: tanrı kendini bana adamıştır ve bütün bunları benim için yapmıştır.

s: sizden ayrı bir tanrı yok mudur?

m: nasıl olabilir? kök "ben-im", tanrı ağaçtır. kime ve ne için tapmam gerekiyor?

s: siz kendini adayan mı, yoksa kendisine adanılan mısınız?

m: hiçbiri, ben adanmışlığın kendisiyim.

s: dünyada yeterince adanmışlık yok.

m: siz hep dünyayı ıslah etme, düzeltme peşindesiniz. dünyanın sizin tarafınızdan kurtarılmayı beklediğine gerçekten inanıyor musunuz?

s: dünya için ne kadar bir şey yapabileceğimi bilemiyorum. bütün yapabileceğim ise denemektir. benden yapmamı isteyeceğiniz başka bir şey var mı?

m: sizsiz bir dünya var mıdır? dünya hakkında her şeyi biliyorsunuz ama kendiniz hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. işinizi yapmanız için alet kendinizsiniz; başka aletiniz yok. işinizi düşünmeden önce niçin aletlerinizle meşgul olmuyorsunuz?

s: ben bekleyebilirim ama dünya bekleyemez.

m: araştırıp incelememeniz yüzünden siz dünyayı bekletiyorsunuz.

s: ne için bekliyor?

m: onu kurtaracak biri için.

s: tanrı dünyayı yönetiyor, onu tanrı kurtaracak.

m: bunu siz söylüyorsunuz! tanrı gelip de size dünyayı, sizin değil, o'nun yarattığını ve bunun o'nun işi (meselesi) olduğunu mu söyledi?

s: bu neden benim tek işim olsun?

m: düşünün. içinde yaşadığınız dünyayı başka kim biliyor?

s: siz biliyorsunuz. herkes biliyor.

m: sizin dünyanızın dışından biri geldi de bunu söyledi mi? ben ve diğer herkes sizin dünyanızda görünüp kaybolurlar, biz hepimiz sizin merhametinize kalmışız.

s: bu pek o kadar kötü bir şey olamaz! siz benim dünyamda var olduğunuz gibi, ben de sizin dünyanızda var oluyorum.

m: benim dünyam hakkında bir kanıtınız yok. siz kendi kurduğunuz bir dünya ile tamamen sarılıp sarmalanmış haldesiniz.

s: anlıyorum. tamamen, ama - umutsuzca mı?

m: kendi dünyanızın hapishanesinde bir adam beliriyor, sizin yarattığınız acı verici çelişkiler dünyasının sürekli ve kalıcı
olmadığını ve onun bir yanlış anlamaya dayandığını söylüyor. o size, o hapishaneden -oraya nasıl girdiyseniz aynı
yolla- dışarı çıkmanız için rica ediyor. siz oraya ne olduğunuzu unuttuğunuz için girdiniz ve kendinizi olduğunuz gibi
idrak ederek oradan çıkacaksınız.

s: bu, dünyayı nasıl etkiler?

m: siz dünyadan kurtulmuş (bağımsız) olduğunuz zaman onunla ilgili bir şeyler yapabilirsiniz. siz onun tutsağı olmakta devam ettiğiniz sürece onu değiştirmekten aciz kalırsınız. tam tersine, yaptığınız her şey durumu daha da ağırlaştıracaktır.

s: tanrı yardım eder.

m: tanrı'nın size yardım etmesi için sizin varlığınızı, var olduğunuzu bilmesi gerek. fakat siz ve dünyanız rüya halleridir. rüyada türlü azap çekebilirsiniz. onları kimse bilmez ve size kimse yardım edemez.

s: öyleyse bütün sorularım, araştırmalarım ve incelemelerim yararsız.

m: bunlar uykudan yorulan bir insanın kımıltılarıdır sadece. onlar uyanışın nedenleri değil, fakat onun ilk işaretleridir. fakat yanıtlarını zaten bildiğiniz boş sorular sormamalısınız.

s: doğru bir yanıtı nasıl alabilirim?

m: doğru bir soru sorarak - sözcüklerle değil fakat ışığınıza sadık bir biçimde yaşamaya cesaret ederek. gerçek uğruna ölmeye gönüllü olan bir insan onu alacaktır.

s: bir başka soru: kişi var. kişiyi bilen var. tanık var. bilen ile tanık aynı mıdır, yoksa ikisi ayrı haller midir?

m: bilen ile tanık iki mi yoksa bir midir? bilen bilinenden ayrı görüldüğünde tanık yalnız durur. bilen ile bilinen bir olarak görülürse tanık da onlarla bir olur.

s: hangisi gnani'dir? tanık mı, en yüce mi?

m: gnani hem en yücedir hem de tanıktır. o hem varlıktır, hem de farkındalıktır. bilinçle ilişkili olarak, o farkındalıktır. evrenle ilişkili olarak o saf varlıktır (varoluştur).

s: peki, kişi için nasıl? hangisi önde gelir, kişi mi yoksa bilen mi?

m: kişi çok küçük bir şeydir. aslında o bir bileşiktir, kendi başına var olamaz. o yalnızca zihnin gölgesi, anıların
toplamıdır. saf varlık zihnin aynasında biliş olarak yansır. bilinen, belleğe ve alışkanlıklara dayandırılan bir kişi
olarak şekillenir. o sadece bir gölgedir ya da bilen in zihin perdesine yansıyan projeksiyonudur.

s: ayna var, yansıyan akis var, peki güneş nerede?

m: en yüce olan, güneştir.

S: o bilinçli olmalı.

M: o ne bilinçli ne de bilinçsizdir. onu bilinç ve bilinçsizlik kavramları içinde düşünmeyin. o, her ikisini de kapsayan
ve her ikisinin de ötesi olan hayattır.

s: hayat çok zekidir. o nasıl bilinçsiz olur?

m: siz bellekte bir kesinti olduğu zaman buna bilinçsizlik diyorsunuz. gerçekte sadece bilinç vardır. tüm hayat
bilinçlidir; tüm bilinç - canlıdır.

s: taşlar bile mi?

m: taşlar bile bilinçli ve canlıdır.

s: benim üzücü yanım şu: hayal edemediğim, imgeleyemediğim şeyi yadsıma, reddetme eğilimindeyim.

m: hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca olurdu. hayal edilendir gerçek olmayan.

s: hayal edilebilir olanların hepsi gerçek-dışı mıdır?

m: anılara dayandırılan imgeleme gerçek-dışıdır. gelecek büsbütün gerçek-dışı değildir.

g: Geleceğin hangi bölümü gerçek, hangi bölümü gerçek-dışıdır?

m: beklenmeyen ve tahmin edilemez olan gerçektir.