bugün

--spoiler--
-filmi izlemeden önce filmin tamamen fetullah gülen çevresinde döneceğini düşünüyordum. haluk bilginer onu temsil ediyor falan. işte filmin başında o kurtlar vadisi'ndeki eleman bir iki ağlıyor. orada bir benzetme. onun dışında tamamen beklediğimden alakasızdı.
-filmin ilk aksiyon sahneleri gerçekten güzeldi. bir an call of duty 6'ya benzettim.
-fırat cemaate karışıyor. cemaatin en ön safında yer alıyor. ama ilginçtir, komiser olduğu hiçbir şekilde anlaşılmıyor.
-harbi o fragmandaki ülkücü yemininin ne gereği vardı? tamamen ilgi çekmek amacıyla yapılmış. zaten 1-2 dakika sürüp bitti.
-fırat uzun süredir cemaate karışmış ise diğer eleman onu nasıl tanımıyor da tersliyor en başta?
-hacı kaçırılırken kapıya bomba yerleştiriliyor. bomba patlıyor, bir efekt. ama kapıda çizik yok. fazlasıyla yapmacık.
-hacı ilk tutuklandığında öyle saçma sapan davranıyor ki adam zaten baştan potansiyel suçluya benziyor.
-yahu unuttum ismini. diğer genç komiser. mustafa sandal yani. gidip amerikan komisere durduk yere dikleniyor. saçma sapan tartışmalara giriyor. sonra dışlanınca da kem küm. gereksiz buldum.
-ve yabancı oyunculara ve o oyuncularla diyaloglarda hangi mantıkla dublaj kullanıyorlar anlamadım. ikisi de türkçe konuşuyor. fırat anlamadım yahu diyor. mesela kürtçe konuşmaların alt yazı olması mükemmel olurdu.
--spoiler--
öööf... sıkıldım eleştirmekten. genel anlamda güzel filmdi. sadece yanlış şekilde reklam edildiğini düşünüyorum. güzel filmdi. izleyin. ama sinemada izleyin.
türk filmleri arasında en güzel 5 film arasında.

genel manada kaliteli.

amerika sahneleri güzeldi.

evet sinema cahiliyim.
filmi izlemis bir kisi olarak pek tatmin olmadigimi belirtmek zorundayim, belki de bunun nedeni bu filmden cok sey beklememdi. Bir Turk yapimina gore oldukca iyi ancak Mahsun beklentileri karsilayamamis bu sefer.

Filmde bircok guzel sahne vardi, ozellikle zikir, baskin ve New York cekimleri ancak konu olarak biraz ici bos kalmis ve acele bir son yapilmis.

ha ayrica Mustafa Sandal sen neymissin be abi..
filmi dün seyrettim ve tamamiyle kendi fikrimdir ;

beyaz melek filminden sonra tayip erdoganın bu filmden inanılmaz derecede etkilenmesi ve beyaz melek yasasını çıkartması aslında mahsun kırmızıgül'e bir nevi de yaptıgı işi takdir etme eylemiydi ve tahminimce fetullah'in aklanması hakkında da kendisinden bir film talep etti..

film tamami ile fetullah gülen'i anlatan sonunda ise yok canım biz onu anlatmadık şeklinde bitirilen ilginc bir çalışmaydı.. genel olarak güzel bir filmdi fakat içerisinde gerek fbı gerek türk polisi hacı'nın suçunu bir türlü söyleyemediler yani hani olsa söylerdik imajı yarattılar ki madem derinine bir film yapıldı bu sorunun da cevabı verilmeliydi..

hacı : çok özledim türkiyeyi

mahsun : neden hacı neden ırak'a, iran'a malezyaya gittin de türkiyeye gelmedin, özlediysen niye gelmedin..?

hacı : durgun suların bulanmasını istemedim..!!
bakış açısına göre degişen bir yapım. ilk başta fettullah gibi gösterilip yok lan bu degil kan davası cart curt olayına baglanan film. yani bir kan davası tribi yüzünde ulusal bir problem doguruyor mahsun abimiz. film başlarken oww fena diyor insan. sonrasında gerçekten de klasik türk filmi gibi bitiyor. yani insan çok büyük umutla gidince agzı yamuk olarak dışarı çıkabiliyor. gitmeyenler kendini buna göre hazırlasın. izlenir mi evet izlenir. filmde anlatılmak istenenler garip anlatılmış. acele davranılmış çok yerde. daha güzel işlenebilir ve daha güzel anlatılabilirdi. mahsunun rolünün hakkını hiç ama hiç verememiş. haluk usta her şekilde ortaya koymuş filmi kurtarmış lehçe ve oyunculugu ile. yinede izlenesi film güzel diyaloglar mevcut.
haftaya filmin oyuncu ekibi beyaz'a konuktur.
bugün gösterime girecektir, merakla bekliyorum. ilk fırsatta gitmek nasip olur inşallah.
şöyle bir yorum yapabilirim.

film başlarken aha diyosunuz patlamalı çatlamalı kaliteli bir aksiyon geliyor. hani mustafa sandal call of dutyden mac tavish sanki. çarşafın içinden fırlamalar falan. sonra bildiğiniz türk filmine dünüyor. şahsen new yorka kadar gidipte bir çatışma sahnesi olmamasına üzüldüm ama oda bok gibi para istiyor haliyle. fırat karakterinin kan davalısını bulmak için bütün devleti kandırması çok uçuk bir fikir. new yorktaki bir sahnede zencilerin eline düşmeleri çok güzel bir sahneydi ama daha çok aksiyon gerekirdi. yani işin özeti fragmanlarda aksiyon filmde ise dram izledik. çok hızlı gitti film bi ara yetişemedim. peki beğendim mi? evet beğendim. eksik olmasına rağmen.
--spoiler--
vermek istediği mesajları genelde insanın gözüne sokmayı seven mahsun kırmızıgül'ün bu sefer kafamıza vura vura bizleri mesaj manyağı yaptığı filmdir. Şöyle ki:

1- ülkede irtica var.
2- bununla mücadele eden bir polis teşkilatı var.
3- abd ırak'a petrol için girdi*.
4- kan davası kötüdür.
5- kan davası için koca türk polis teşkilatını kullanmak daha da kötüdür.
--spoiler--
velhasılı kelam gerek yok arkadaşım böyle filmlere. insanlarımız aptal değiller; siyaseti, devlet politikalarını bu kadar alenen eleştirme çabasında olan, gereksiz pohpohlamalara boğulmuş filmleri izlememeli insanlar. yazıktır, günahtır.
senaryoyu sinan çetin yazsın, rejide de asistanlar otursun ama filmin kahramanı mahsun olsun. oh ne âlâ memleket.

işte bu yüzden bu emek hırsızı, 21. yy sanat kalpazanının filmine gitmiyorum.

bir mahsun kırmızıgül filmi imiş. hadi oradan! federico fellini sanıyor kendini davlumbaz.
"sarı sarı kimin yarı?" diye soran saftorik arabeskcinin çekmiş olduğu filmdir. * *
kötü bir filmdir. güneşi gördüm daha iyiydi.

sen git hollywooda o kadar aktör, aktrist oynat sonra bunu çek. hayır ne bilim en azından bi kurgu oluştursaydın, neyi niçin yaptıgını bılseydık hanı. sonuna kadar hıc bırsey anlamadan izledik.

birde filmi izlediğim lanet salon türkçe dublajlı verıyormus filmi şok üstüne şok.
şimdi buradaki yazıları okuyarak filme gitmeyi düşünüyosan gitme.. burdan yazı okuayarak film mi izlenir amk..

ben galasına gittim.. gittigimde filmi anlatmadım ama bakıyorum ki burdan herkes filmi anlatıyor..

şimdi size film güzel ama 10. dakikada '' bana oglum deme '' ve binlerce kişinin katili olarak aranan adama '' hiç mi kimseyi öldürmedin '' bi kişiyi bile öldürmedin mi der gibi bir soru sormasından sonra filmi çözdüm !!

filim güzel mi güzel.. ama gelişmeye ihtiyacı yok mu var.. 2 gizli kelimeyle filmi çözemeyecegimizi sanan mahsun yanılıyor !!
(bkz: #9828174)

ayrıca ;

mahsun yaşadıgı bildigi şeylerden midir bilmiyorum hep kürt sorunu, yaşlıların sorunu ve şimdi de kan davası sorunu ile filmler cekti.. insanların duygularını mı somuruyor yoksa sadece bu konuları bildigi için mi bu konuları işliyor tam karar veremedim ama oyuncu degil olamamışta..

haaa bu kadar sömürgecilige ragmen ben yılmaz güney gibi olmak istiyorum cumlelerini duydum.. o adam gibi olmak için ulkenin dışında yıllarca yaşaman,imralıda yatman hatta oradan kaçman !! sonra inancını kaybetmeyip varlıgın için yine bir film çekmen gerekicek.. gerci bunları yapsan bile çirkin kralolamazsın... senden olsa olsa tipsiz kralolur..
sinema filmleri elbette bazı mesajlar verirler ama sonuçta her biri, yazarların hayal gücüne dayalı olarak gelişen hikayeler ve bu hikayelerin filme uyarlamalarını yapan senaristlerin oluşturduğu senaryolardır.

mahsun kırmızıgül'ü bir film senaristi ya da yönetmeni olarak kökten ret edenler haricinde eleştirilere baktığımızda, çoğunlukla senaryo üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz. kurtlar vadisi'nin müptelası olmuş ve sürekli olarak ülke meselelerini izlediği filmle özdeşleştirme eğiliminde olan kişiler, bu filmi de aynı mantık çerçevesinde ve aynı bakış açısı ile değerlendirmekte, bir filmin iyi ya da kötü sayılabilmesi için gerekli; görsel efektler, ışık kullanımı, çekim açıları, akıcılık, oyuncuların kapasitesi ve hikaye karakterlerini yansıtabilme becerilerini gözardı etmekteler.

sinema filmlerinden az-çok anlayan biri olarak, filmin genel itibarı ile başarılı bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. özel olarak da haluk bilginer'in üstün performansını kutlamamak elde değil. komedi, trajedi ya da dram hiç fark etmiyor. adam adeta bir bukalemun, at ormana yeşil olsun! o derece yani.
Amerikan filmi tadında türk filmidir. farklı olmuştur. ama olağanüstü olamamıştır.
Birbiriyle çelişen çokça durumu senaryosunda barındıran kötü bir film.
doyurucu bulmadım. konular koşturmaca hızıyla akarken yetişmeye çalışıyorsunuz anlamak için ama hep birşey eksik. senaryo üzerinde biraz daha çalışılmalıydı. hani insanın anlatacağı çok şey olduğunda biraz ondan biraz bundan anlatması gibiydi. ilk yarı bittiğinde ikinci yarıyı merakla bekleten bir tad yoktu.
düzyatanın polisleri zencilere getirdiği sahne güzeldi. ama devamı güzel değildi. aksiyonlu ve eğlenceli bir şekilde sonraki sahneye bağlanabilirdi mesela.
ayrıca kırmızıgülün mimik konusunda eğitim alması gerekiyor oyunculuğun yanında.çok donuk. bir yüz ifadesiyle çok şey anlatabilen haluk bilginer yardımcı olabilir bence.
tek dokunan tarafı, oğluna yeniden kavuştuğu gün ebediyen kaybeden annenin sahnesiydi. oyunculuk orda vardı işte.
kısaca sabun köpüğü. biraz daha çalışılıp sonra piyasaya sürülseymiş daha iyi olurmuş.
Filmi izlememiş sadece fragmanlarını izlemiş biri olarak, Mahsun'un katiyetle oyuncu olmaması gerektiği fikrimin perçinlenmesine vesile olmuş filmdir.

-Bu adam laik cumhuriyetin düşmanı, bu adam terorist!!

derken mahsun neresiyle rol yapıyor ya da yapmaya çalışıyor anlamış değilim. Ve Mahsunun üzerine yapışmış doğulu imajıyla o kadar uyumsuz bir rol ki buram buram iğretilik kokuyor. Rolüde geçtim Mahsun Kırmızıgül kadar hard arabesk , güllü dallı bir isim örneği yokken ,Mahsunun boyle bir rolü kendine pay etmesi absürd ötesi.

Film diye bakarsak bir ara izlemek isterim , ama Mahsunun oynadığı sahnelerdeki o iğretilik duygusundan kolay kolay kurtulamam. Hala gözlerini koca koca açarak arabesk modda oyunculuk yapıyorken, hala kaş eğimi güneydoğudan öteye geçememişken, filmi amerikaya taşıyan oyunculukları iğretileme hakkı Mahsun'a verilmemeli.
haluk bilginer'dir öncelikle. oyunculuk zirvelerinden biridir.

içerik fena değildi. sonunda bir eksiklik hissediyorsun, hani yıllardır görmediğin arkadaşınla kısa bir görüşme yapmış hissiyatına kapılıyorsun. çünkü senaryo akışında çok boş bırakılan alanlar var. örneğin ilk bölümde ağlayarak sohbet veren hoca, onların ülkü ocaklarından yardım talep etmesi havada kalıyor. yalnızca orada fırat karakteri olduğunu görüyorsun.

filme ön yargılarla gitmedim dersem yalan olur. fragmanını izlemek beni itti bu atmosfere. türk sinemasında hep karşımıza çıkan "sosyal mesaj" zorlaması fragmana sıkıştırılmış gibiydi. bu olgu filmin temasını oluşturan fikrin üzerine baharat tadında serpiştirilirse başarılı olabilir. ancak bizim gibi ideolojik yaklaşmayı seven, hatta renkleri bu boyadan akıtan insanlara itici geliyor. çünkü bir "karşı" oluşturuyor bu durum. misal usta filmi. akışında güzelce giderken usta karakterinin eşinin ailesinde bir yemek sahnesi vardır. orada filmle bağlantısı olmayan ve "cemaatlerin kadrolaşması" gibi bir argümandan hareketle oluşturulmuş diyaloglar geçmektedir. bu akıntının önüne konulan bir taştır aslında senaryo açısından. filmimize geri dönecek olursak; fragmanda geçen ülkü yemini, zikir sahneleri, mevlevi derviş sahnesi, hatta imamın ağlama sahnesi beni bu düşünceye itmişti. bu noktada kıstas olarak aldığım "usta" filmindeki o sahne kadar başarısız olmasa da misal; polis koleji mezuniyet sahnesi havadan inmiş gibiydi. içerisinde filmin temasına göz kırpan tek söz "din ayrımı olmadan insanları koruyacaksınız"dı belki.

teknik açıdan ilk kıstası mahsun kırmızıgül'ün diğer filmleriyle kıyaslarsak başarılıdır. ancak istenen o açı ve sahne geçişleri başarısızdır. örneğin ilk kısımdaki aksiyon sahneleri gözleri çok yormuştur ki aksiyon sahnelerini yapışarak izleyen bir seyirciyim. kıyaslamak abesle iştigal olsa da iki gün önce bilgisayardan tekrar inception izleyen biri olarak diyebilirim ki şu teknik meseleleri aşmamız gerekiyor. bu farkı en kısa sürede kapatmamız gerekiyor.

filmde gol atılamayan çok asist vardı aslında. ilk aklıma gelenler; hacı'ya eşinin sorduğu neler oluyor bölümünde karakterin beslendiği bir mevlana'dan kıssa anlatılabilirdi, sonra fırat karakteri amerika'ya girdiğinde bişeyler söyleyebilirdi. bunlar da aksiyon-dram çıkmazında araya gitti.

bilerek mi yapıldı bilmiyorum; türk-amerikan yapısı birbirine girdi bir ara. fbi yetkilisi sorgulama sırasında kart bırakıyor, ince bir görüntü ama namaz kılınan yerlere pata küte giriyor. bizim polisler hacı karakterinin yakınının işlettiği lokantanın köşesinde kafasını kenardan çıkararak çıkmasını bekliyor. en azından arabada bekleyen ajan klişesi kullanılabilirdi. bir de kilise evliliğinde görüntülü konuşma oluyor, telefonların tümü takipte olmasına rağmen, fbi yetkilisi araç takip ederek aradıkları kişiye ulaşmaya çalışıyor.

filmde bir de dublaj olayı vardı. mahsun fransız kalıyor olaylara, biz türk kalıyoruz.* burada altyazı kullanılsa veya mahsun da katılsaydı konuşmalara daha çekici olabilirdi. fazla üstünde durmasak ta olabilir.

şu da var; sonlara doğru yakalanan "deccal" karakteri de yarım bırakılmış gibiydi. en azından elemanın abd bağlantısı arada gösterilebilirdi, filmi oraya taşımışsınız zaten değinmeden geçmelerini de son "sürpriz" meselesini abartmalarına bağlıyorum. polislerin bu yapıya soktuğu polisin katledildiği video'da okunan yazı da garipti. mesele "laik sistemi yıkmak" gibi sunuldu, el-kaide'nin bu videolarında hedef genelde amerika-israil olur. ki burada amerika'nın "kendi yönlendirdikleri tehdit, kendi yönlendirdikleri halk, kendi yönlendirdikleri terörist" zemini oluşturulabilirdi. tercih ettikleri şey de sinema'ya yakışmayan "nabza göre şerbet" kaçtı biraz.

senaryonun son bölümündeki "sürpriz" için son bölümler oraya odaklı işliyor.

bir de herkesin aklına fethullah gülen gelmiştir sanırım. ilk karakterin ağlayarak sohbet yapması çağrışım olarak benzeşiyor, fakat cemaat'in toplu yaptığı şey zikir değil tesbihattır. orada yapılan halka zikri rufai tarikatının yaptığı zikre yakındı. "hacı" karakterinin ise mesajları yakındı. bitlis'li olması ve amerika'da yaşaması, said nursi'den alıntı yapması, hepimiz aynı allah'a inanıyoruz diyerek dinler arası diyaloğa gönderme yapması ve bitlis'e dönüklerinde fırat karakterinin neden buraya gelmedin sorusuna "suları bulandırmamak istedim" demesi akla ister istemez getiriyor. bilinçli olarak mı yapıldı bilmiyoruz.

son sahnede ses sisteminin de azizliğiyle pek çok şeyi kaçırdık ama güzel bitti;

-ana dediğinden anlamaz gavurdur!
+olsun yavrum insandır.

ekleme: uyarı için 146taksim1'e teşekkürler.
gittik , izledik , izlerken yanımızdaki koltuktaki kızı kestik geldik. he beğendik mi? fena değildi.
http://www.facebook.com/K...deo.php?v=138880992829549

bu şarkıyı duymak istedim film bitene kadar.. ama kulagımda o kadar cınladı ki filmi izleyemedim.
bu kadar parça olaylardan film senaryosu yazan başka bi yönetmen* yoktur dünya üzerinde galiba.
şöyle ki;

--spoiler--
başlarda bi cemaat yazıyosun tamam içlerine bir de polis sızdırıyosun tamam da aga bu kadar eksik olabilir mi anlatım adeta gösterip elletmiyosun.
sonra filistine para yardımı için ülkücülere gidiyosun orda ülkücü yemini izlettiriyosun konuyla hiç bir ilgisi yokken!
sonra aksiyon dolu bi operasyon izliyosun sonuç alamadan hiç bi delil çıkaradan 16 terörist ölü ele geçirilmekle kalıyo devamı yine yok!
ardından birden bi adama yönelip new york'a gidiyosun hacıyı fbi dan teslim almak için. fbi binasında gereksiz olarak abd'nin ırak'a girmesindeki amaç tartışılıyo burda da bi eski gündem dokundurması yapılıyo.
türkiye'ye götürmek için teslim aldıktan sonra mahkum aracında saldırıya uğruyosun kimliği belirsiz kişiler tarafından *
neyse olur böyle şeyler amerikan filmlerinde diyosun devamında izini türk usulü takip edip buluyosun hacıyı ellerin kolların çözüldüğü halde fbi'a yakalatmak yerine kuş gibi dinliyosun.
hacının kızı evlilik için evden çıkarken birden amerikan romantik film tarzına geçip eşiyle birlikte koşturuyosun bak burda pes dedim gerçekten türk sinemasında bir ilkti!! aksiyon devam ettiği halde anlamsız bi şekilde kilisedeki evlilik töreni başında sonuna kadar gereksiz olarak yer alıyor, aynı zamanda hacı 3g ile izlerken gözyaşlarını tutamıyo ama ben nedense çok güldüm o sahnede, acaba ben mi taş kalbim diyerek etrafıma baktım ama duygulanan kimseyi göremedim hayır.
sonra avukatlık bürosunu basan polis timini atlatmak için yine çatıya kaçışı izledim çok yabancısı değildim sinemamızdan. ve birden fırat karakterinin tam teçhizatlı operasyon timini atlatmak için kapının arkasına engel koymasını izledim ve bakakaldım çok heyecanlıydı*
ardından türkiye'ye uçtu ve ben ülkemi görmenin rahatlığıyla kalktım koltuğumdan evet bitiremedim filmi.
--spoiler--

iki buçuk saatte bile üç beş film izlemiş kadar oldum o kadar iddialıydı yani konu neydi dersem aman canım konuya ne gerek var azıcık ondan azıcık bundan işte bir başka mahsun kırmızıgül filmi macerası böyle sonlandı.

izleyin tabiki türk sinemasının popülist filmlerinden, borumu bi popçu bi de arabeskçi var filmde gidilmez mi a.q!
hacı: oğlum
fırat: bana oğlum demee.
(bkz: fragman filmi)
okuduğum eleştirilerden sonra,sanırım tek eksiğinin george costanza olduğu film.