bugün

-bir şiirinden-

"Sana düşman, bana düşman
düşünen insana düşman;
Vatan ki bu insanların evidir
sevgilim, onlar VATANA düşman!."
Nazım Hikmet 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu. Aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir. 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü.

Bu arada dedesi Nazım Paşa'nın etkisiyle şiir de yazmaya başlamıştı. Çok küçük yaşlardan beri Mevlevi sohbetlerini dinliyor, okunan şiirleri, yapılan konuşmaları anlamasa da, havayı kokluyor, kendi de bir şeyler yazmaya özeniyordu.

Baba tarafından dedesi Mehmet Nazım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliği olan bir kişiydi.

bir gece evlerine konuk gelen Bahriye Nazırı Cemal Paşa elini öpen Nazım'la ilgilenmiş, hangi okulda okuduğunu sormuş, derslerinin iyi olduğunu, ayrıca dedesi gibi şiir yazdığını öğrenince, kendisine bir şiirini okumasını istemişti. Nâzım'ın utandığını, Cemal Paşa'nın da ısrar ettiğini gören Hikmet Bey araya girerek oğlunun yukardaki şiirini okumuştu. Çocuğun şiire yansıyan duygularından çok etkilenen Cemal Paşa bu yetenekli gencin Heybeliada Bahriye Mektebi'ne geçmesini istedi, aileden olumlu karşılık alınca da okula girmesine yardımcı oldu.

Bahriye Mektebi'nde lâkabı ''Sarı oğlan'' sıfatı, ''şair'' dir.

Hikmet Bey, Nazım'ın babasıdır.

Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, önce ticaret yaşamını denemiş. başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.

Annesi, Dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı olan annesi Celile Hanım. Fransızca konuşan piyano çalan, ressam denecek kadar iyi resim yapan bir kadındı. Nazım Hikmet'in eğitiminde dönemin ileri düşüncelerine sahip aile çevresinin büyük etkisi oldu.

Cemal Paşa'ya okuduğu şiir ise 3 Kânunuevvel 1330 tarihli ''Bir Bahriyelinin Ağzından'' şiiridir.

BiR BAHRiYELiNiN AĞZINDAN
Musikim düdük
Hayatım deniz
Biz deryada gezeriz
Bize derler Turgutoğlu
Yakarız yıkarız biz cihanı
Ölüm karşımızdadır anbean
Vatan uğrunda ederiz fedâ-yi can
Topumuzdan çıkan gülle
Eder her tarafı tarumar
Vatan uğrunda fedâ-yi cana
Benim gibi çok kişiler var.

Nazım Hikmet 1917 girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güvene subayı olarak atandı. Okulda kaldığı üç yıl boyunca, terbiyeli. ama fazla çalışmayan. giyimine özenmeyen, askerliğe pek yatkın görülmeyen bir öğrenci olarak değerlendirilmişti. En iyi dersleri din bilgisi ile tabiat bilgisiydi. Bu derslerden iki kez takdir aldığı, Mükafat Sofrasında yemek yediği biliniyor.

Nâzım, Mustafa Kemal hayranıdır Harp Okulu ve Donanma davalarında yargılanırken yaptığı savunmada, ilkelerinin buna engel teşkil etmediğini açıklar:
“Ben cumhuriyetin, Mustafa Kemal’in Türkiye’ye getirdiklerinin ne büyük hizmetler olduğunun idraki içindeyim. Komünist olmam, Mustafa Kemal Paşa’ya saygı duymama, altı umdeye sahip çıkmama mani değildir ve neşriyatım bunun delilidir.”

Nâzım bu yargılamalar yüzünden Türkiye’den ayrılmak zorunda kalıp Sovyetler Birliği’ne geçince, yaptığı ilk şeylerden birisi Azerbaycan’daki Türk kardeşlerini ziyaret etmek olmuştur. Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rızayev, Azerbaycan’ın ünlü şairi olan babası Resul Rızayev’in yakın arkadaşı Nazım’ın ziyaretleri üzerine özetle şu değerlendirmeleri yapar:

"Türkiye için Nâzım Hikmet belki de komünizmin, sosyalizmin bir simgesidir. Türk cumhuriyetlerinde, Azerbaycan’da Nâzım Hikmet, Türklüğün, Türk dilinin simgesiydi. Bizler Türkçeyi yıllarca konuşamadık. Siz Türk değilsiniz, Azeri'siniz" derlerdi bize. "Türk" sözcüğü yasak olduğu zaman, Nazım buraya geldiğinde "ben Türk’üm, siz de Türk’sünüz, dilimiz bir. Kardeşiz. Aynı milletiz." derdi. O zamanlar Azerbaycan’da bu sözleri kullanmaya kimse cüret edemezdi. Ama Nâzım diyordu ve komünist olduğu için onu affediyorlardı. Nazım'a çok büyük bir ilgi ve sevgi var bizde. "Buranın hürriyetindense, Türkiye'nin zindanlarında yaşamayı tercih ederim." derdi, Sürekli olarak Türkiye özlemini anlattığı şiirlerini okurdu.

Nazım, milliyetçiliği sömürülmüş sonrasında da vatan hainliği ile suçlanmış bir yazardır.

Vatan hainliği ile ilgili suçlamalar üzerine "Vatan Haini" isimli bir şiir yazmıştır.

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmihalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ..
görsel
Necip Fazıl'ın tersidir..
Bir edebiyatçı.
Her şarabıma heheheeey taranta babuu heheheey yaşamak ne güzel şey, anasını sattığımın yaşamak ne güzel şey; düşün beni kollarım senin üç çocuk doğurmuş geniş kalçalarındayken..

Dizeleriyle eşlik eden canım şair, yine en derinimizde.
görsel
Herkes gibisin şiiri çok güzeldir. Cem karaca da çok güzel söylemiş.

https://youtu.be/XHCTDwE45VY

Maziye karisti sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimden kalbine yok bile kinim
Bence artik sen de herkes gibisin.

https://youtu.be/tghGIuOlDsM

Nasil bir hayalkırıklığı bu şiiri yazdırmıştır kimbilir.
Şair dimi bu. ılık erkek. Iyyy.
Sovyetler'e kaçmış vatan haini.
Şişirilmiş bir balon.
görsel
60. ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz...
(bkz: kuvayi milliye destanı) nı yazan adam mı?

Ha pardon yunan galip gelseydi.
ne siyasi kişiliğini ne edebi kişiliğini ne kişiliğini beğenmem.
Nazım hikmet başlığı altında bile başkalarına laf sokmaya çalışacak kadar ilginçsiniz arkadaşlar.

ilginç yerine başka şeyler demek isterdim ama kredi kartı borcum var, avukat tutamam.
Aşağı yukarı en sevdiğim şairdir ve müthiş bir romanı vardır, bana göre insanın aklını başından alır…

Sevmediğim, kendisi ya da sanatı değil, kendisini seven tatlı su entelleridir. “En basitinden” ilişkiler konusunda ahkam kesen bu sözde entel zevat, kadın-erkek ilişkilerinde ideal yaş aralığı kaç olmalı diye millete yargı dağıtırken; bu büyük şairin eşi vera ile yaş farkının 30 olduğunu ve hayranı oldukları bir çok ünlü için de bunun fazla fazla geçerli olduğunu unuturlar..

Geriye bir tek soru kalıyor:
- peki, sen kendini nazım hikmet’le mi mukayese ediyorsun?
Cevabım:
- peki, senin adaletin kişiye özel mi?
Kişiliğini, siyasi kişiliğini sevmem. Ama edebi kişiliğiyle kalbimde yer edinmiştir.
Atatürk'e "burjuva Kemal", Kur'an'a "hav tü" diyerek aşağılıklaşan, bir sokak köpeğinden bile değersiz olan vatan hainidir. moskof uşağıdır. Atatürk'ünü, Kur'an'ını seven bir insanın nazıma insan demesi bile ne yaman çelişkidir ki bir de seviyorlar. Abv.
görsel
Ne kadar seviyorsun dersen nar kadar derim. Disimda bir ben gorunurum, icimden binlerce Sen dokulur.
Bu dağlar ne dağları
bizim dağlara benziyor,
bıçak gibi boğazları, parça parça karları,
bu dağlar ne dağları
bizim dağlara benziyor,
adamı da... Eli ayağı, gözü kaşı var
ama velosipetli.
Bizimkiler velosipetsiz,
bitli.

en tatlı şiirleri bunun gibi sıradan görünümlü olan komunizm, insanlık vs. kastırmadan yazdığı şiirlerdir.
edep fukarası ama başarılı bir şair.

öldü.
b u n u n vatana ihanetinden daha çok edebiyatımızda yaptığı tahribat canımı acıtır. argo, ahlaksızlık ve şehvet dolu düz yazı hezeyanlarını şiir diye kakalamaktaki başarısı gerçekten ne kadar sinir bozucu ise bir o kadar da takdire şayandır. ayrıca milletimizin ne kadar bozuk zevklere sahip olduğunun da kanıtıdır.
Mustafa Kemal zamanında hapse atılmış, ölüm orucuna başladı, annesi mustafaya ricacı olmak için gidiyor görüşme vermiyorlar, bunun üzerine galata köprüsünde protesto ediliyor, annesinin hatıratından.