bugün
- barbara palvin'in aldatılması15
- bu gece intihar edeceğim19
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır11
- anın görüntüsü8
- jose mourinho31
- albay kemal17
- kizil kara17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız10
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı13
- eskorta 220 bin lira gönderen adam8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz32
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması14
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün15
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- amında oyalanmak istiyorum11
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak13
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür15
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi14
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- hoşlandığı erkek tezgahtar çıkınca ağlayan kız12
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi12
- 99 098 146 tl satılan saat12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi17
- almanya türkiye emeklilik karşılaştırması11
- atatürkün mason localarını kapattırması13
- atatürk'ün kuran'ı kerim'i tercüme ettirmesi8
- d varank21
- uzun entry giren erkek9
- ayak fotosu isteyen yazarlar9
- zalbert ramstein den alt dudak almak8
şimdi daha iyi anlaşolan şairdir.
neden şimdi daha iyi anlaşıldığı anlaşılamamış şairdir. zira ben on yıldır nazım okurum, anladığımı düşünürdüm. galiba arkadaşlar nazım diyerek biçilen bir karakterden bahsediyorlar. işte efendim, solcudur, vatanseverdir, akp düşmanıdır, atatürkçüdür.
nazım da kendi tekellerinde olduğu için yaparlar, seslenişlerini bir kılıfa sokmak için reddedilemez isimlere yamarlar kendilerini. onlara şunu sormak gerekir.
nazım kendisini ve hayatını yaktı, bu millet için, ömrünü çürüttü. sen ne yaptın? nazım okumadan nazım sever olup da bunu sadace kızlarla yaptığın muhabbetlerde ve bir de entel caimalarda laf ebeliğinde kullanmaktan başka.
nazım da kendi tekellerinde olduğu için yaparlar, seslenişlerini bir kılıfa sokmak için reddedilemez isimlere yamarlar kendilerini. onlara şunu sormak gerekir.
nazım kendisini ve hayatını yaktı, bu millet için, ömrünü çürüttü. sen ne yaptın? nazım okumadan nazım sever olup da bunu sadace kızlarla yaptığın muhabbetlerde ve bir de entel caimalarda laf ebeliğinde kullanmaktan başka.
kavganın sevdanın ve türkce nin şairi....türkiyeye gelmiş geçmiş en iyi şair.ama yıllarca bazı kör zihniyetlerin yüzünden vatan haini olarak ilan edilmiştir.daha kücük bir cocukken hocasi olan yahya kemal in cebine küçük bir not koyması yahya kemal in ömrünün geri kalanında nazım hikmet in cocuklugunu geçirdigi eve girememesine sebep olmuştur.
tam olarak bugün vatandaşlıktan çıkarılan gerçek şair.
GÜZ ÇiÇEKLERiNDEN NÂZIM'A ÇELENK
Niçin öldün Nâzım?
Ne yaparız şimdi biz
şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki
onda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
acıyla sevinç dolu,
gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım?
Kardeşim,
öyle derin duygular, düşünceler yarattın ki bende,
denizden esen acı rüzgâr
kapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir,
yaşarken seçtiğin
ve ölümden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.
Al sana bir demet Şili kasımpatlarından,
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,
halkların savaşını, kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının boğuk gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma güç
veren dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yana ektiğin çiçekler olmadan?
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.
Pablo Neruda
Niçin öldün Nâzım?
Ne yaparız şimdi biz
şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki
onda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
acıyla sevinç dolu,
gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım?
Kardeşim,
öyle derin duygular, düşünceler yarattın ki bende,
denizden esen acı rüzgâr
kapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir,
yaşarken seçtiğin
ve ölümden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.
Al sana bir demet Şili kasımpatlarından,
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,
halkların savaşını, kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının boğuk gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma güç
veren dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yana ektiğin çiçekler olmadan?
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.
Pablo Neruda
NÂZIM'IN YÜREĞi
Usanınca gerçeklerin yalanından,
kaygan, yüzsüz baskıdan,
tunç Nâzım'ı anımsarım
ve sesini
biraz hançerimsi :
"Merhaba kardaşım...
Ne o, neden yüzün asık öyle
Boş ver!
Yoksa şiir mi takıldı bir yerde?
Gel, birlikte bitirelim.
Paran mı yok?
Bakarız bir çaresine, dert değil.
Kız mı?
Aldırma bulunur..."
Oysa asıl kendisinde var bir şey,
içini kemiren
yüz çizgilerinden dehşetle akan :
"Hepsi iyi de,
şu yürek ağrısı...
Adam sen de
ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..."
Kimisi için şiir bir roldür,
Kimisine bir dükkân,
kazançtır.
Onun içinse ağrıdır şiir,
rol değil.
Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte.
Üzerine titreyen doktoru bir gün,
hani pek de güvenemeyerek,
uyarmıştı beni :
"Bakın" demişti,
"keskin konulardan kaçının ki
ağrımasın Nâzım'ın yüreği..."
Hey gidi doktor...
Hastanız gitti.
Yaramadı çabalarınız.
Yüreğiyse onun
gizli gizli çarparak
sürdürdü ağrısını
ölümünden sonra da.
içindeki acı için ağrıyor,
Türkler için, Ruslar için ağrıyor,
kendisi gibi mahpusta özgür olanlar için
özgürlükte mahpus gibiler için
ağrıyor.
Hapishane acılarıyla yanan o yürek
- ölümden sonra bile -
dinlemiyor doktorları,
korkak olduğumuz zaman
ağrıyor.
Neme gerek dersek
ağrıyor.
Onun gibi açık yürekle :
"Merhaba kardaşım..."
diyemezsek ağrıyor...
Varsın ağrısın
hepsi için yüreklerimiz,
tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği.
Yevgeni Yevtuşenko (d.1933) Sovyet şairi
Usanınca gerçeklerin yalanından,
kaygan, yüzsüz baskıdan,
tunç Nâzım'ı anımsarım
ve sesini
biraz hançerimsi :
"Merhaba kardaşım...
Ne o, neden yüzün asık öyle
Boş ver!
Yoksa şiir mi takıldı bir yerde?
Gel, birlikte bitirelim.
Paran mı yok?
Bakarız bir çaresine, dert değil.
Kız mı?
Aldırma bulunur..."
Oysa asıl kendisinde var bir şey,
içini kemiren
yüz çizgilerinden dehşetle akan :
"Hepsi iyi de,
şu yürek ağrısı...
Adam sen de
ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..."
Kimisi için şiir bir roldür,
Kimisine bir dükkân,
kazançtır.
Onun içinse ağrıdır şiir,
rol değil.
Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte.
Üzerine titreyen doktoru bir gün,
hani pek de güvenemeyerek,
uyarmıştı beni :
"Bakın" demişti,
"keskin konulardan kaçının ki
ağrımasın Nâzım'ın yüreği..."
Hey gidi doktor...
Hastanız gitti.
Yaramadı çabalarınız.
Yüreğiyse onun
gizli gizli çarparak
sürdürdü ağrısını
ölümünden sonra da.
içindeki acı için ağrıyor,
Türkler için, Ruslar için ağrıyor,
kendisi gibi mahpusta özgür olanlar için
özgürlükte mahpus gibiler için
ağrıyor.
Hapishane acılarıyla yanan o yürek
- ölümden sonra bile -
dinlemiyor doktorları,
korkak olduğumuz zaman
ağrıyor.
Neme gerek dersek
ağrıyor.
Onun gibi açık yürekle :
"Merhaba kardaşım..."
diyemezsek ağrıyor...
Varsın ağrısın
hepsi için yüreklerimiz,
tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği.
Yevgeni Yevtuşenko (d.1933) Sovyet şairi
annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı...
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı...
Acaba başka hangi rus vatandaşı türk gazatelerinde ve televizyonlarında bu kadar anılmışdır hep merak etmişimdir.. nazımla dönemin adalet bakanı arasında geçen hikayeyi de ekliyim esas hainlerin kim olduğu konusunda belki biraz fikir oluşur...
Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde tutsaklık günleri...
Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi
yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.
Nazım'i odaya getirirler.
Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:
- Demek Nazım sizsiniz, der.
Nazım'a oturması için yer göstermez.
Kısa bir konuşma sonrası, gidebilirsiniz, der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
- Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar.
Müfettiş hemen atılır: - Kim duymaz Hayyam'i.
Nazım: - Hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi? diye sorar.
Müfettiş şaşırır.
Nazım konuşmasını sürdürür:
- Görüyorsunuz sanatcıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız.
Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi
kimse anımsamayacak, der çıkar.
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun
yolunu tutmuştur.
Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde tutsaklık günleri...
Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi
yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.
Nazım'i odaya getirirler.
Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:
- Demek Nazım sizsiniz, der.
Nazım'a oturması için yer göstermez.
Kısa bir konuşma sonrası, gidebilirsiniz, der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
- Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar.
Müfettiş hemen atılır: - Kim duymaz Hayyam'i.
Nazım: - Hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi? diye sorar.
Müfettiş şaşırır.
Nazım konuşmasını sürdürür:
- Görüyorsunuz sanatcıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız.
Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi
kimse anımsamayacak, der çıkar.
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun
yolunu tutmuştur.
mükemmel türkçesi nedeniyle yurtdışında türk puşkini olarak tanınan şairimizdir.muazzam yeteneğinin yanısıra entellektüel ve vatansever duruşuyla da ünlüdür.
şeytana mersiye adlı şiiri mükemmeldir.
mustafa kemale burjuva dememiştir. şiirin aslı tam olarak şöyledir.
Trabzondan bir motor açılıyor
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva, Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal, kumandanın kordonuna
Kumandan, kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar
Hav... hav... hak... tü
Trabzondan bir motor açılıyor
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva, Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal, kumandanın kordonuna
Kumandan, kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar
Hav... hav... hak... tü
türk solunun fetiş şairi. http://devriye.wordpress.com
giderayak sevdalara doyulamadı da diyen, aynı zamanda insan.
japon balıkçısı ve küçük kız şiirleri ile yüreklere dalga dalga vurdurur hüznü, tebrik etmek gerekir gerçekten o acıları hissetmeden dizelere dökmek zordur çünkü. hiroşima ya atılan atom bombası demek ki nazım ı da vurmuştur, onu da kağıt gibi yakmıştır, onu da çürük yumurtaya çevirmiştir. helal olsun ne diyeyim, "şeker de yiyebilsin çocuklar".
"Bu ülkenin gördüğü ve göreceği tek mavi gözlü dev"dir kendisi. kaypak küçük burjuva aydınların veya salt entelektüel kaygılarla "sanat" yapanlar gibi değil, tarih bilincine sahip, materyalist ve fikirleri uğruna mücadeleye girmiş bir şairdir. Nazım Hikmet'in ölümü bile onun şiirlerinin ve mücadelesinin sonraki kuşaklar boyunca dilden dile, ağızdan ağza aktarılmasını engelleyememiştir. Vatandaşlıktan çıkartılmış, şiirleri uzun yıllar boyunca yasaklı kalmıştır. Yaşamının büyük bir kısmı hapislerde ve yurt dışında geçmesine rağmen, egemenlerin korkusu bugün de devam etmektedir. o çok sevip içine ettiğiniz türkiye cumhuriyeti'nde Zorlu ve çileli günler yaşamasına rağmen umudunu ve inancını kaybetmemiştir. Cezaevindeki günlerini de boş geçirmez. Mektuplarıyla Kemal Tahir'i, konuşmalarıyla da Orhan Kemal ve ibrahim Balaban'ı yetiştirir. evet benim için tek mavi gözlü dev nazım hikmet..
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmihalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmihalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
Büyük Türk şairi. Kendisi Nazım Paşa'nın torunu ve Ressam celile hanım'ın oğludur. Aileden gelen bir şiir altyapısına sahiptir. Küçük yaşlarda Yahya Kemal'in şiirlerini düzelttiği, ona yol gösterdiği bilinir. Başkalarının söylemlerinin aksine şiiri kültürel altyapıya bağlanır ve türk şiirinin söyleyiş ve ritim özelliklerinden beslenir. Serbest de yazsa şiiri klasik türk şiirinden izler taşır. Şiirlerini elleriyle tartarak, ahengi ve sesleri ölçerek yazmıştır. Asla basit bir Mayakovski özentisi olmamıştır Nazım Hikmet.
Çıkıyor kayık
iniyor Kayık
Devrilen bir atın sırtından inip
Şahlanan bir ata biniyor kayık dizelerindeki ritim dikkat çekicidir.
Çıkıyor kayık
iniyor Kayık
Devrilen bir atın sırtından inip
Şahlanan bir ata biniyor kayık dizelerindeki ritim dikkat çekicidir.
başarılı şiirlerinin yanında çapkınlığıyla bilinen ünlü türk sanatçısı.
OTOBiYOGRAFisi
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üçyaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde gençbir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filan olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
Bu otobiyografi 1961 yılı 11 Eylülünde
Doğu Berlin'de yazıldı.
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üçyaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde gençbir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filan olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
Bu otobiyografi 1961 yılı 11 Eylülünde
Doğu Berlin'de yazıldı.
istiklal Savaşını en iyi anlatan kişidir * ancak ne acıdır ki vatan haini yaftası yapıştırılmıştır. Şimdi ise bazı mühim siyasetçilerimiz tarafından şiirleri okunmakta mezarı ziyaret edilmektedir ama o hala 'vatan hainliğine' devam etmektedir.
sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...
rahmetlidendi...
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...
rahmetlidendi...
bulmacaların gözdesi. sağdan sola 2; nazım hikmet'in soy adı.
onuruyla toprağa karışan ve fikirleriyle ebedi olan her şeyden önce insan, sonrasında seven, aşık, yazar, komunist...
(bkz: Nazim hikmet verzanski)
cahil cühela takımının eserlerini bir kere okumadan -mış, -miş ekleriyle kurulu cümlelerden öğrendiği, bok atması inanılmaz hafifliğe sebebiyet veren efsanevi türk şairi. şimdiki birçok çete suçlusunun hapse dahi atılamadığı, girenlerin lüks içinde yaşadığını unutan kıvrak zekaya sahip insansılar bu adamın bir komünist olduğunu ve dönemin komünist ülkesinin rusya olduğunu, ülkesinde ölümle tehdit edilen komünist bir kişinin gidebileceği en mantıklı yer olarak rusyayı uygun görmesinden daha mantıklı bir şey olamayacağını görmezden gelirler. memleket hasretiyle yanan ve ülkesinin iyiliği için komünizm isteyen bir şairdir. ve en önemlisi herkesin anlayamayabileceği bir şairdir.
(bkz: komünizm)
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
(bkz: az bilmenin tehlikesi)
(bkz: ilk vahiy)
(bkz: komünizm)
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
(bkz: az bilmenin tehlikesi)
(bkz: ilk vahiy)
şiirlerini kendi sesinden dinlemek için;
http://www.subjektif.com/...et_ran/sesli_siirleri.htm
http://www.subjektif.com/...et_ran/sesli_siirleri.htm
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar