bugün

ben akşamları sevmem
akşamlar sorun yaratır
ben konuşmayı da sevmem
gidişler hep o gidiştir
senin geçtiğin yollardan yalnızlık çıkar gelir
ve böyle akşamlarda içim biraz daha erir..

geceleri iç tırmayan güzellikteki bu şarkıyı yapmış kadın..
geceler kara tren diye bir şarkı yapıp her dinleyişimde sebepsiz içlenip ağlamama neden olan şarkıcı.
bütün şarkılarını nihavend makamında yazan sanatcı.
bir deli kadın*.
anımsatan parçalar yazan, güzel insan.. bazende omzun da ağlanası şahsiyet..
son albümüyle birlikte kliplerinde çığır açmış sanatçı.
klipte bir bütünlük olması önemli değil ama şaşı yapıyor.* beyin travması geçirmeye sebep. kim bilir belki kendisi böyle olmasını istemiştir. fakat bazı seyirciye hoş görünmüyor söyleyim.

hem nerde o eski nazan öncel şarkıları, klipleri * ,
nerde bunlar.
"sokarım politikana" diyebilecek kadar sivri olan söylemini "hay hay buyursun gelsin", "aşkoooooom baksana bana" gibi şarkılarla yumuşatmış besteci-şarkıcı, tarkan'ın sezen sonrası dönemdeki hit fabrikatörü, kendini frida kahlo'ya benzetmeye çalışan popçu, çin malı sezen aksu imitasyonu.
(bkz: mama)
yazdığı sözlerdeki tarz ve uslubunun bana ister istemez sezen aksu'yu hatırlatan şarkıcı, söz yazarı. ha, yazdığı sözlerin çoğu gayet güzeldir ve içinde bulunduğu camiaya göre cesurdur o ayrı.
"beni hatırla" isimli mükemmel şarkısı bir yana, diğer bütün şarkıları bir yanadır.*
göç albümü bir yana diğer albümleri bir yanadır. *
hayatı bir tür yaprak dökümü olan hanım. hayatımız dizi olmuşken yaprak dökümü'nde necla, leyla durumunu izleyince bravo diyor insan. insanın kardeşi çok kötü bile olsa insan bunu nasıl yapar akıl ermiyor. dünyada erkek kalmamış. bir de hazır yaprak dökümü gecesiyken naçizane bir cümle; biri kocam diğeri kardeşim.
çılgın feminist.
Eski fotoğrafları, radyoları, dikiş makinelerini, makinist odalarını (sinemaların), daktiloları, eski istanbul'u, eski damalı taksileri, eski Vosvos'ları, haritaları, köy yollarını ve evlerini, dağ çiçeklerini, bülbül seslerini, bahar dallarını, odun ateşini, gelincik tarlalarını, kış denizlerini, iyot kokusunu, takaların motor seslerini, deniz fenerlerini, balıkçıları, sabahçı kahvelerini, hazan yapraklarını, parkları, pansiyonları, trenleri, tren istasyonlarını, garları, pastaneleri, sokak adlarını, sokak lambalarını, içinde kitap olan odaları, gazeteleri, çiçekli kahve fincanlarını, ev ekmeğini, peyniri, limonatayı, düğün salonlarını, boş sokakları, yağmurlu günleri, güneşe uzanmayı, gece sohbetlerini, konu komşuyu, sahaf dükkanlarını, öğretmenleri, şarapçıları, serserileri, arzuhalcileri, çatı odalarını, roman kahramanlarını, çizgi romanları, karikatürleri, tiyatro ve sinema salonlarını, kartpostalları, ıslık sesini, sessizliği, renkleri ve sabahlamayı seviyor..

Otel odalarını, asansör müziklerini, apartmanları, siteleri, hastaneleri, karakolları, silahları, üniformaları, mahkeme salonlarını, lojman evlerini, yuvarlak masa toplantılarını, protokol yemeklerini, özel günleri, karanlık adamları, maymun iştahlıları, baştan savmacıları, yarım kalan işleri, hariçten gazel okuyanları, laf ebelerini, iddiacıları, sabit fikirlileri, nutuk atmayı, ahkâm kesmeyi, çok bilmişliği, her şeyi ben bilirimcileri, aferin budalalarını, kendine âşıkları, meraklıları, dalkavukları, gamsızları, bana necileri, doktora gitmeyi, kahkaha atmayı, bir işi ertelemeyi, belirsizliği, eşek şakalarını, sitem etmeyi, ev işlerini, yemek yemeyi, kokonaları, uzun tırnakları, güneş gözlüğü takan ve parfüm kokan erkekleri, sakız çiğnemeyi, yağlı saçları, reklamları, parayla saadet diyenleri, hesaplı kitaplı davranışları, önyargıyı, ırkçılığı ve ayrımcılığı, düzenli bahçeleri, puro kokusunu, floresan ışığını, tavuk etini, havyarı, viskiyi, kilitli çekmeceleri, moda isimleri, modayı, kuştüyü yastıkları, çalar saatleri ve veda etmeyi sevmiyor..
şarkılarıyla birlikte çirkinleşen bir garip kadın. buruştu bir tuhaf oldu.
oysa farklı olmak için uğraşmadan başkaydı eskiden, keşke gitmeseydi kalsaydı bu şehirde.
bir ara konserlerinde, kliplerinde, albüm kapaklarında sürekli üzerinde rastlanan, abiye, nişanlık arası, rüküş mü rüküş, tarzıyla alaksız o kostümlerden nefret ettiren kadın.

bahsettiğim kıyafetin biri şurdan görülebilir;

görsel

nazal öncel'i bu tip kıyafetler içinde cidden görmek istemezdim.
yanılmıyorsam kendisi 52 yaşındadır, geçmişte çok güzel şarkılar****** yaparak kalbimizi kazanmıştı bu abla ama o "aşkım baksana banaaa" zırvalıkları olmayacaktı hiç, işte o olmadı...
leylim yar şarkısı müthiş olan sanatçı.
şarkı listemde en baş köşeyi her zaman alan, bunu hakeden, şarkılarında cıvık cıvık duygu sömürüsü yapmadan buhranlara sürükleyebilen, türkiye'ye gelebilecek en iyi sanatçılardan biri.
her gün bir tane sezen aksu şarkısı dinlemezse onun eksikliğini hissettiğini beyan etmiş şarkıcı... gitme kal bu şehirde diye bir şarkısı vardı, pek hoştu...
yüz yüze tanışmaya nail olduğum güzel yürekli insan. o eserleri sanki o değilde sen yapmışsın gibi teşekkür ettikçe yanakları kızaran asi sokak kızı. "gerçek" sanatçı olmak, olabilmek bu olsa gerek. hüzünlü bir çift göze mütevazilik bu derece mi yakışır. muhteşem söz yazarı, muhteşem insan.
sol framede adini gorunce öldü zannetmedigim kisidir. olmesin de zaten zira arada guzel sarkilar yapar kendisi. eskiden daha guzel yapardi gerci.

(bkz: geceler kara tren)
son parçası "hatırına sustum"u duman solisti kaan tangöze gibi yorumlayan ve artık kaanla bi düet yapma vakitleri gelmiş hissi veren sanatçı.
gercek izmirli, dogma buyume esrefpasalidir.
gitme kal bu şehirde, omzumda ağla ve gül pansiyon gibi harika şarkıları olan farklı ve iyi bir şarkıcı.