bugün

insanlar tarafından hayatlarının önemli bir parçası olarak telaffuz edilen müziğin ne olduğuna dair bir söylemdir.

bana kalırsa müzik , ses dalgaları yoluyla , sözlü yada müzik aletleri yardımıyla , bir kişinin diğer insanlara yada sadece kendini tatmin (veya tamamladığı) için yaptığı duygu aktarımıdır.

bu tanıma göre tekno müzik gibi bazı tarzlar müzik kapsamından çıkacağı gibi , sadece ritm ve basit melodilerin birleştiği , hareketli fakat duygusuz ve anlamsız birer melodi olarak nitelendirilecektir.
Milletlerin dimağını tazeleyen, etkisini asırlarca hissettren, dilin işlevini ve güzelliğini koruyan, insanı alıp götüren, vermiş olduğu huzurla kimini ağlatan kimini güldüren eşsiz ezgiler bütünüdür. Müzik dinlemeyen sığırlıkta lisans yapmış hayvansal bir insandır. Bunlar genelde zorbalığı meslek edinirler, ruh dersen öküz gibi bakarlar. Kan dersen, döner bıçağına kadar kapıp koşarlar. Müzik dinlemeyen insanların samimiyetine güvenmeyin. Değişken karakterdir ve ansızın içindeki kabasakal ruhu ortaya çıkar.
fiziksel özellikleri itibariyle, sonsuzluktan ödünç alınan parçalarla, sonsuzluğu tanımladığımız ve sonra da sonsuzluğa iade ettiğimiz bir sanat.
tüm dünyayı salt bir gürültü yığını olmaktan kurtaran güzel sanat.
hayatı anlamlı kılan şeylerden biri. kimileri için hayat müziktir. kimileri kendilerini müzikle ifade ederler, onların söylemek istediklerini şarkılar söyler.
müzik=hayat

daha nasıl anlatılabilir ki ?...
ifade aracı.
Hayatı kolaylaştır. Yaşanır hale getirir. (Veya tersi)
Acayip bir şey.

yani notalar var. birini az üflüyorsun mesela birini fazla üflüyorsun, arka arkaya sıralıyorsun ve adına melodi denilen kulağa hoş gelen ve insanı etkileyen bir şey oluşuyor.

ne acayip bir şeysin sen.
kendin açıp dinleyince normal, uzaktan duyulunca daha güzel olan bir şey bu. en azından bana öyle geliyor.
sabah sabah nasıl güzel gidiyor.
şu hayatta belki de her zaman yanınızda olabilecek tek şeydir. hüzünlüyseniz hüzünlü çalar, mutluysanız o da mutludur. sizi terketmez, değerini bilin.
piano ve gitar çalan biri olarak sanırım bu konuda yorum yapmam abes olmaz.
insan ruhunun bir gıdası değil ta kendisidir müzik.
müzik bir sanat dalından fazlasıdır.
sinema olmasa resim olmasa heykelcilik olmasa
hepsiyle bir şekilde yaşardık bir yanımız eksik olurdu ama yaşardık.
lakin müziğin olmadığı bir dünya'yı kimse hayal edemez.

müzik doğanın ta kendisidir.
Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır.
bazen bazıları orgazmdan daha çok keyif verebilir.
Ruhun gıdası olandır. Bazen öyle müzikler oluyor ki arabayla gideceğim yere varmış olsam bile müzik bitmeden inmiyorum. Manyak mıyım neyim acaba
Kapatsan da devam eder kafanın içinde, dudağında, dilinde. Bazen bi' yerde sen yakalarsın, bazen o seni yakalar. Nasıl desem kendini ifade etmek bi' nevi. Müziğe vefalı olun. Otursak beş saat muhabbetini yapmaktan sıkılmam, en çok keyif aldığım şey herhalde.
kendini olmadığın bir dünyada yaşatıp, hayal kurmaktır.
sözle ifade edilemeyen şeydir, sesin en anlamlı halidir. tüm hayatımdır.

dünya üzerinde en sevdiğim olaydır müzik. mutluyken, mutsuzken, sıkkınken, sinirliyken... ruhun gıdasıdır demeleri doğrudur. dinlemesi ayrı, icrası ayrı zevk verir.
anne karnında tanıştığım frekanslar topluluğu, yaşam biçimim, nefes alışım, ekmek kapım, mutluluğum, varoluşum.
5. sınıfta iken falan okumuştum müzik sınıfının duvarında ''müzik ruhun gıdasıdır'' diye. ilginç bir sınıftı bu. diğer sınıflarla hiçbir bağlantısı olmaksızın sadece bahçeden girişi vardı. sınıfın iç yüksekliği 4-5 metre idi. flüt çalamaz, istiklal marşını ritmik okuyamazdım. o yüzden okulun en sevmediğim sınıfıydı. müzik öğretmenimiz ise sinirli biriydi. flüt çalabilenlere göre ise şeker tadındaydı tabi. ama yok ben yapamazdım. bu sebeple müzikten 3 gibi notlar alırdım hep.

aradan seneler geçti;

şimdi birçok tarzda müziği severek dinliyorum. kapısından içeri girdiğim anda karşımdaki duvarda beliren müzik-gıda ilişkisine kesinlikle katılıyorum. kim demişse çok iyi demiş.

ayrıca şimdi kemençe gibi eğitim almanın kısıtlı imkanlar dahilinde olduğu bir enstrümanı çalmak için çaba sarf ediyorum. ama flütü hala çalamam.

ve son olarak: artık istiklal marşını ritmik olarak okuyabiliyorum.
Çok geniş bir daldır. Ben genelde Rap ve Rock tarzı dinlerim ve severim. Ama farklı dallarda var tabii.
ruhumu şımartandır efendim. varsay ki çok sevdiğim bir kadın var ve ben ona aşığım. onunla her gün deliler gibi öpüşüp sevişiyoruz...
şüphesiz insanoğlunun binlerce icadı, buluşu, marifeti var. bunların en mükemmeli müzik benim için, daha iyisi yapılabilir mi, sanmıyorum. 40 çeşit insan varsa 44 çeşit müziği var, hepsi eşsiz, hepsi bambaşka bir dünya.

mutsuzken keyiflendiren, hayattan bıkmışken geçmişe geleceğe sövdürüp ağlatan, keyifliyken neşeyi arttıran, aşıkken sevişmeye eşlik eden... binbir türlü ruh haline binbir müzik. herkesin ayrı hocaefendisi, herkesin reyizi varsa benim de augustus Pablo reyizim var misal. ne küfrediyor, ne salyalar saçarak nefret kusuyor. alıyor melodikasını reggae ile insanı bambaşka evrenlere götürüyor. yaşa be reyiz augustus!

ha bu arada east of the river nile'i bulun bir dinleyin.
benim ruh dünyam, benliğim, içim, dışım, her şeyim.
o frekansların arasında kaybolmak, akordun minöründe kaybolmak.
bass ile beyinin uyarılması, kick ile bir anda uyarılman. erkek olmama rağmen ıslandığım oluyor müzik dinlerken, ruhsal orgazm yaşıyorum. icra etmek ve dinlemek arasındaki uçurumda gelip gitsem de yine de her şeyim olarak kalacak olan tanrı'nın bize armağanı...