bugün

efsane aktör (bkz: clint eastwood) un yönetmenliğini yaptığı, sean penn in başrolünü oynadığı filmin adı.
deyim yerinde ise tim robbins filmin sonunda yanlış anlama nedeni ile bok yoluna gitmiştir. güzel bir polisiye dramadır. "herkesin gizlemek zorunda oldugu günahları vardır"
sean penn in bahçede ki ağlama sahnesiyle yaran bitiren film..
altyazısını bir türlü bulamadığım güzel film.
the lord of the rings the return of the king ile aynı dönemde sinemalarda gösterilmiş olmasına karşın iyi sinema izleyicisinin kaçırmadığı, izleyip olumlu eleştiri yaptığı, kitabına nazaran daha da iyi olan (evet, ilk defa bir film kitabından iyiydi bence) sean penn ve tim robbins in muhteşem oyunculuk performansı sergiledikleri harika bir filmdir.
defalarca izlenesidir.
Sean penn ve tim robbins'e oscar getiren filmdir. ırak savaşının başladığı tarihte yapılan ödül töreninde bu iki muhalif aktöre oscar verilmesi akademinin savaş karşıtı olduğunun göstergesidir belki ama yine de ödülü hak ederek almışlardır kanımca.
sean penn 21 grams dan sonra en ıyı oyuncugunu cıkardıgı film.
dennis lehane'nin aynı adlı romanından uyarlanan etkileyici film.
sean penn oynuyor efendim. yanında da tim robins ve kevin bacon birşeyler yapmaya çalışıyor. film bir şeye benzemiyor, klasik cinayet ve cinayeti soruşturan bir ekip, ve katil olabilecek ama olmadığını taa film başlamadan anladığımız bir adam var.
işte bu adama çocukken tecavüz ediyorlar, bunun acısıyla gençliğini yaşayamıyor. öldürülen bir kız var taş gibi birşey, keşke ölmeseymiş de filmin sonuna kadar seyretseymişiz en azından, film boşa gitmezmiş dedirtecek biri.
oldukça durağan bir film,. macera desen yok, komedi desen yok acı desen o da yok,bir şey yok
sonuç olarak açık ve net olayım bir şeye benzemiyor. clint amca ne demeye çekti filmi anlamış değilim. yakışmamış
sonu gereksiz yere uzatılan film, o geçiş töreni olmasaydı, arabanın arkasından bakarlarken bitiverseydi belki oynatıcıdan cd yi alırken insanlar vay be derdi, şimdi sadece sean penn ve tim robbins in oyunculuğuna ağzımız açık bakabiliyoruz. klişe dolu bi film fakat eastwood bu klişeleri farklı yöntemlerle seyirciye sunmuş, yani filmi izlerken bu filmi daha önce izledim diyebiliyosunuz, bittikten sonraysa farklı bi yapım olduğunu anlıyosunuz. daha sağlam bi senaryo, daha belirsiz bi katille bir klasik olacakken şimdi yalnızca mükemmel oyunculukları hatırlıyoruz. clint eastwood için million dollar baby nin habercisi, kaliteli bir film. sean penn için izlenmeli.
~ http://imdb.com/title/tt0327056/
hem film ağır hem de tim robbins! ama yine de iyi!
cok yaratici bir senaryosu olmayip da anlatim tarziyla oldukca etkileyici olan filmlerden birisidir.filmde oyunculuk tartismasiz cok ust duzeyde ama lawrence fishburne kisisinin film boyunca ayni surat ifadesiyle oynadigi da gozlerden kacmamistir.ama buna ragmen cok sempatik bir adam oldugunu gostermistir.cunku bir filmde hem onemsiz bir rolde hem de ustun bir oyunculuk sergilemeden de insani eglendiren bir insan oldugunu bu filmde gostermistir.cinayet ve isin polisiye kismi on planda olsa da filmin aslindan ana temasi cocukluk travmalaridir.
türkçeye gizemli nehir olarak çevrilmiş boş rollerini sean penn, kevin bacon, tim robbins, ve laurence fishburne'nin paylaştığı, yönetmenliğini ve film müziklerini clint eastwood'un üstlendiği, 2003 yapımı, oyunculukların göz doldurduğu sıkıcı sinema filmi.
aynı mahallede, 25 yıl önce, daha çocukken, sokakta oyun oynarken, arkadaşlardan birinin bazı adamlarca kaçırılarak, boş bir evde günlerce tecavüz edilmesi gibi travmatik bir olayın 25 yıl sonra aynı arkadaşların hayatlarına yansımalarını konu alır.
clint eastwood'un son zamanlarda yönettiği filmleri göz önüne aldığımda tim robbins'in bok yoluna gideceğini anlamıştım, ne yazık ki elden birşey gelmiyor.

filmden çıkarttığım ana fikir;
"time is bad secure your back!"*
*ayrıca barda tuco'yu görünce çok şaşırdım.**
bu kadar çok tesadüf bir araya nasıl gelir diye merak ettiren film. basit kurgulu boktan film. o kadar teadüfü bir araya getirip film çekmekle yönetmen olunmuyor lan.
izlemeye değer olduğunu düşünüyorum şahsen. evet, biraz klişe olmuş ama yorumlar acımasızca gibi geldi bana. oyunculuklara söyleyecek laf yok da tim robbins e üzüldüm. adamın iki filmini izledim anasını satiyim, ikisinde de tecavüze uğradı. yazık.
izleyeli yıllar oluyor fakat, sol frame' de görünce, - filmden o kadar etkilenmiştim ki- bir kez daha içim burkuldu, bir bakayım dedim. ama tahminimden çok daha az yorum girilmiş olması, hatta fazlaca veya hiç beğenmeyen çoğunluğu görünce hayal kırıklığına uğradım açıkcası.

bu filme kötü ve sıradan diyen birisinin, kanımca sinema hakkında ciddi background sorunu vardır.
sean penn' i ön yargılı biçimde çok beğenen biri olsam da, tamamen objektif olarak diyorum ki; sean penn, tim robbins başta olmak üzere, en ufak role sahip oyuncuya kadar oluşturulan kompozisyon başlı başına oyunculuk şaheseridir. filmin, o koyu hüzün kadar, gerçek atmosferinde, limit gerçeğe o denli yaklaşıyor ki, filmin film olduğu gerçeğinin bir hükmü kalmıyor belli bir seyir süresinden sonra. sırf bu özelliği bile onu kült film yapmaya yetip de artacak bir özgünlük. - oyunculuklardan - zaten bahsetmiştim.

teşekkürler clint eastwood demekten başka söz kalmıyor.
son 5-10 dakikasını görmezden gelirsek eğer, çok başarılı olduğuna kanaat getirdiğim clint eastwood filmi.
clint eastwood'un yönetmenliğini yaptığı tim robbins ve sean penn'in oyunculuklarıyla döktürdüğü bir cinayet filmidir.

--spoiler--
sonlara doğru yaşanan bir trajedi ayrı bir şeydir.
--spoiler--
sean penn ve tim robbins'in standardın üzerinde bir oyunculuk sergilediği, güzel bir film.

--spoiler--
dave'in isminin bile o betonda tam yazılmamış olması
zaten her şeyi anlatıyordu en başından beri.
--spoiler--
bu akşam cnbc-e'de saat 22:00'da gösterilecek filmdir.
--spoiler--
Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.
--spoiler--
başrollerinde oynayan sean penn ve tim robbins'in iyi oyunculukları sayesinde üst düzey denebilinecek bir filmdir. kevin bacon iyi adam rolünde olunca pek alışamamıştım kendisine, özellikle de sleepers'daki rolünden sonra. ayrıca shameless'da fiona karakterini canlandıran emmy rossum'ı ilk kez gördüğüm filmdir, hoştur bu nedenle. senaryo ise oyunculukların gölgesinde kalmıştır.

--spoiler--
film başlangıcı beklentileri üst düzeye çıkardı. üç arkadaştan teki* kaçırılıyor ve kaçırıldığı yerden cinsel tacize uğruyor. sonra sleepers'daki sübyancı olarak hatırladığımız kevin bacon'ın polis olarak filme dahil olduğu anda, aha bu sefer o yapmamış iyi bari dediğimi anımsıyorum. sean penn olağanüstü bir oyunculuk sergiliyor açıkcası, özellikle kızının öldüğünü kevin bacon'ın sorularına cevap veremeyip, dönük suratıyla kendisine baktığı anda anladığı sahnedeki duygu patlamasıyla yardırmıştır. tim robbins ise çocukluğunda yaşadığı olayla vampir-kurt adam benzetmelerini yaptığı sahne içinde cidden filmi izlemek için bir neden ortaya koymuştur. ha senaryo çok başarılı değil bence çünkü katilin ray jr. olduğunu bayağı önceden tahmin edilebilirdi. sean penn ile eşinin son diyaloğu da oldukça güzeldir, eşinin bütün replikleri cidden iyi yazılmıştı.
--spoiler--
Sonuna kadar sürükleyici bir film. Kim? sorusunu çok iyi soruyor izleyiciye. Kızı öldürmeyen bir kişilik üzerinden gitmek hata olmuş bence. Çünkü o karakter üzerine yoğunlaşıldığı zaman seyircide 'bu değildir yaa' refleksi oluşuyor. Nitekim haklı olduğumuzu da gösteriyor. Ancak yönetmenin asıl göstermek istediği bu değildi zaten. Suçluluk psikolojisi ve adalet kavramı kişiler üzerinden tek tek ele alınmış. Süresi daha da uzun olsa hiçbir mahsuru yoktu.

Clint Eastwood western tarzı çok ayrıdır ama yönetmen kişiliği çok açık biri. Sanırım en son izlediğim filmi Million Dollar Baby olmuştu. Aynı etkiyi o filmden de almıştım. Oyuncu seçimleri de çok iyi.. Sean Penn oyunculuk dersi vermiş resmen. Filmde herkesin yeri ayrı, Penn'in yeri ayrıdır bende. Filmde ki beğenmediğim şeylerden biri ise sonunda ki gereksiz sakız edası uzatılmış sahnesi. Hiç gerek yoktu. Finali gözüyle baktığım bir sahnede tempo doruktayken, en sonda olan sahnesi ile yavaş yavaş inmeye başladı gözümde. Finaline yakıştıramadım, bilemiyorum.

--spoiler--

Dave'i öldüren bence karısıydı. Ayrı olarak Jimmy olayı çok güzel özetliyor. ''O arabaya ben binmiş olsaydım, asla kendime güvenmezdim ve çok asil, yaklaşması zor olan ilk karıma yaklaşamazdım. Onunla evlenemezdim, Katie doğmamış olurdu ve ölmemiş olurdu.''

--spoiler--
aheste ilerlerken bir anda hızlanıp olayların çözümlendiği filmdir. belki de bana öyle gelmiştir ancak filmin geneline bakıldığında yapılacak tek eleştiri bu gibi benim açımdan. genel olarak güzel miydi? güzeldi. izlemeye değer.