bugün

Fazıl Hüsnü Dağlarcanın bir şiiridir.
Mustafa Kemal'in Kağnısı
Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
inliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
yaklaşık yirmi yıl önce, bir trakya kasabasında, ılık 19 mayıs'larda ve herkesin ata'yı, bağımsızlığı, ülkeyi kurtlar vadisi gazı nev'i hamasi, yüzeysel milliyetçilik zerkli ruhuyla değil saf bir samimiyetle sevdiği devirlerde; o sade ama güneş kadar 'hakiki' törenlere tüm öğretmenlerimizin yanısıra ahalinin önemli bir kısmının içtenlikle, istekle katıldığı zamanlarda, tek kanallı ama çok coşkulu günlerde, çocuksu bağlılıkla, severek, yürekten okuyan yaşıtlarıma daha bir saygı, sempati besletmiş, kendisini çok sevdirmiş, ve belki o günlerin etkisiyle hala naif bir melankoli ve hüzünle hatırladığım, hala leziz, hala samimi, hala göz yaşartan 'dolu' şiir...
onca kamile elif'lerin nice yiğit kemallere hayat ve inan verdiği şiir...
türkiye*
tam metni:

yediyordu elif kağnısını,
kara geceden geceden.
sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu.
uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar.
inliyordu dağın ardı, yasla
her bir heceden heceden.

mustafa kemal'in kağnısı derdi, kağnısına.
mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
çabuk giderdi, çok götürürdü elifçik,
nam salmıştı asker içinde.
bu kez yine herkesten evvel amıştı yükünü,
doğrulmuştu yola, önceden önceden.

öküzleriyle kardeş gibiydi elif.
yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
kocabaş çok ihtiyardı, çok zayıftı.
mahzundu bütün bütün sarıkız, yanı sıra.
gecenin ulu ağırlığına karşı,
hafiftiler inceden inceden.

iriydi elif, kuvvetliydi kağnı başında.
elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri.
kınalı ellerinde rüzgar geçerdi daim.
toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
niceden niceden.

durdu birdenbire kocabaş, ova bayır durdu.
nazar mı değdi göklerden, ne?
dah etti, yok, dahha dedi, gitmez.
ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur,
nasıl dururdu mustafa kemal'in kağnısı?
kahroldu elifçik düşünceden düşünceden.

aman kocabaş, ayağını öpeyim kocabaş
vurr beni, öldür beni, koma yollarda beni

geçer götürür ana, çocuk mermisini askerciğin
koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım,
bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
düşerim gerilere, iyceden iyceden.

kocabaş yığıldı çamura,
büyüdü gözleri büyüdü yürek kadar.
örtüldü gözleri örtüldü hep.
kalır mı mustafa kemal'in kağnısı bacım?
kocabaş'ın yerine koştu kendini elifçik,
yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden...
öğretmenler tarafından sınıfın en buğulu kişisine okutulan, bitmek bilmeyen duygu seli içinde okunulan, dinleyenin milli duygularını coşturan unutulması imkansız Fazıl Hüsnü klasiği olan şiir.

diğeri için;

(bkz: yıkın heykellerimi)