bugün

hz muhammed'e muhammed demek günah değildir, yasak değildir. hazret bir sıfattır insanları ona duyduğu saygıdandır. allah'ın verdiği bir isim değil yani günahlığı yok böyle bahnazlıkları geçelim bir kalemde. ikinci olarakta evet efendisidir. allah dünyayı bu hayatı onun için yaratmıştır. uzatmaya gerek yok.
bu konuda birçok kutsi hadis bulunmaktadır.

kutsi hadis; allahın sözü olupta hz.muhammed tarafından iletilmiş hadislerdir.

120bin küsür peygamber içinde sonuncusu olan hz.muhammed için hz.adem yaratıldığında bile !!allahtan başka ilah yoktur, muhammed onun kulu ve elçisidir'' yazısının bizzat hz.adem tarafından görüldüğü ve hz.ademin ''hz.muhammed'in hürmetine kendisini bağışlamasını istediği'' rivayet edilir.

bu konuyla ilgili çok fazla kutsi hadis mevcut olup yine de fazlasıyla derin konular olduğu ve bu konular üzerine akıl yürütmenin yeterli olunmayacağı da ortadadır.

kainatta insan aklının cevaplayamayacağı binlerce soru varken bu sorunun cevabını sadece kutsi hadislerde görebiliriz.
" vema erselnake illa rahmeten lil alemin" ayeti ne diyorda odur .
-vay anam vay neler dönmüş serhat ya?
+ hayırdır abi?
- lan ortalık selefi/vehhabi dolmuş da haberimiz yok!
+ selefi/ vehhabi nedir abi?
- made in england islamı!
+ bizim ortaokulda yabancı dil almancaydı abi, anlamıyom dediğini...
- bu vehhabiler, suud'un çöllerinden çıkma bazı bedevi kabileleridir. ingiltere'nin hindistan genel valiliği besleyip büyütmüştür onları.
+ ya selefiler?
- onlar da ingiliz işgali altındaki mısır'ın okullarında türemişlerdir. vehhabilere göre biraz daha okumuş yazmış, aşırılıklardan sakınmaya çalışmış tiplerdir.
+ eee?
- esi, o gelene kadar iki parça olan, şii ve sünni olan islam dünyasının, bunlar üçüncü parçası olmuşlar. şiilere kafir derler, sünnileri ise içten yıkmaya çalışırlar. "arap miliyetçiliğinin dini" de diyibilirsin onlara...
+ iyi de abi, bunlar türkiye'ye nasıl girmiş? türkiye, arap milliyetçiliği ne ayak?
- lan serhat çok salaksın ya? ne ayağı var mı, en kolay istismar edilecek konu bu. nasılsa kuran arapça ve arapça'nın müslümanlara vacip olduğu yerler var. arap milliyetçiliğini bu gerçeğin ambalajında kakalarsan kim uyanır?
+ uyanan uyanır abi, ne demek?
- ama bizde din yasak olduğu için, islam diye bunlar sokuldu türkiye'ye. tıpkı türk sanat müziği yasaklanınca, insanların arap radyolarına koşması ve arabeskin doğması gibi... mısır ve suriye kucak açtı dinini öğrenemeyen türk gençlerine... onlara islam diye, selefiliği öğretti.
+ ne zaman oldu peki bu?
- aslında ilk girişleri eskiye dayanır da, o zaman çoğalamamışlardı. çoğalmaları daha sonra, 70'lerde ve 80'lerde mısır ve suriye'deki şeriat okulları aracılığıyla oldu. vehhabilik girmedi türkiye'ye; ama selefilik girdi. hafız esad ve enver sedat, tam birer türk düşmanıydılar. özellikle hafız esad, hem bizim solcuları örgütledi ve silahlandırdı, hem pkk'yı besledi ve büyüttü, hem de türkiye'deki islamcı harekete damgasını vurdu, onu selefileştirdi.
+ abi kafam karıştı? ingilizler besledi diyorsun sonra arap milliyetçiliği diyorsun?
- olum bunda kafa karışacak bir şey yok. o zamanlar, imparatorlukları parçalamak için emperyalizm, her türlü milliyetçiliği uyandırıyor, besliyor ve büyütüyordu. bulgar, yunan, sırp, yahudi, arap, kürt, hatta türk milliyetçiliği emperlizmin ocaklarında pişiyordu. sonra ingilizler işini görüp çekilince de, milliyetçilik kendi macersına devam etti. al mesela: suriye güya sosyalitti, mısır güya kapitalistti; ama birleşip, "birleşik arap cumhuriyeti" kurmaktan kaçınmadılar. dışarıda en büyük düşmanları israil'di, içeride de sünnilik...
+ sünnilik niye?
- çünkü sünnilik, herhangi bir milliyetçiliğe izin vermez. 1000 yıl boyunca türkler arapları sünnilikle yönetti. ama vehhabilik ve selefilik ortaya çıkınca, bu yönetimi "işgal" diye nitelemeye başladı.
+ anladııım.
- afferim. şimdi sen git iki çay söyle, ben şunların ağzının payını vermeye devam edeceğim...
kelimelerin gelişinden gidişinden sahte manalar türetme sanatı; sofizm budur. "efendi rabb demektir, kainat da alemler demektir, o halde kainatın efendisi, alemlerin rabbi demektir"... hani şu: gerçekler acıdır, biber de acıdır, o zaman gerçekler biberdir.

hayır, alamadığım şey, rumca'dan gelme "efendi" kelimesi, niye arapça rabb ile eşleştiriliyor? şöyle de olamaz mıydı: "efendi", hizmetçilere verilen bir lakaptır,* kainat da var olanlar demektir; o halde kainatın efendisi demek, var olanların hizmetçisi demektir.

oldu mu? bence olmadı da, onların mantıklarıyla oldu... bu indirgemeci tutumun ne olduğunu daha da gösterebilirim. mesela efendi "efendi adam" diye akıllı, uslu kimseye denir; kainat da "bulunanlar, mevcutlar" demektir. o halde kainatın efendisi demek, mevcut kimselerin uslusu demektir.

oldu mu? bence de olmadı ama, selefi mantığa uygun... şimdi bu mantığın ürettiği asıl çirkinliğe bakalım:

sen ne tür kaynak gösterirsen göster, bu eğer onun işine gelmiyorsa veya aklına sığmıyorsa, hemen yaftayı basar: uydurma... hiç terlemeden, hiç sıkılmadan, "benim anlayamadığım şey hakikat değildir" diyerek, istediği hadis hakkında hemen kaşlarını çatar: uydurma...

ben bunlara soruyorum: niye o uydurma da, falanca değil? senet olarak aynı, dilbilgisi bakımından aynı, aynı ravi tarafından rivayet ediliyor, aynı hadis kitabında geçiyor. niye orucun 30 gün olması gerektiği veya namazın 5 vakit kılınması gerektiği (bunlar da kuran'da geçmez) değil de, "kainatın yaratılış sebebi"nin o olduğu rivayeti yalan?

şimdi buradaki yavrular tabii bunun farkında değil ama, niye öyle olduğunu ben söyleyeyim: çünkü sen namaza saldırarak islamı yıkamazsın. islamı ancak onun "hikmet" boyutuna saldırarak yıkabilirsin. düpedüz yıkmak değil de, ancak bu şekilde, islamı "birtakım ilkel adamlar dini"ne çevirebilirsin.

bakın iş ne kadar ingiliz zekailiği barındırıyor, göstereyim: "tek ölçü aklımızdır" diye başlıyor işe. "aklımıza uymayan her şey uydurmadır" diye devam ediyor. halbuki bu, işin tabiatına aykırı. hiç "akıl dini" diye bir şey olabilir mi? sen dindarsan, gaibe iman ediyorsun. aklınla hangi gaibe iman edeceksin? akıl için gaip yok: ne var; "uydurma!"

böyle olunca, dinde akıl sahipleri için kendilerini açacak hiçbir şey yok. sadece birtakım ilkel adamlar dindar olabilir... öyle ya, şimdiilk saldırdıkları şey muhiddin-i arabi, imam-ı gazali, imam-ı azam gibi "muhteşem akıl"lar. bunları çıkardığın zaman geriye ne kalıyor? suud handanlığı... artık bu tür bir akıl (vehhabi aklı), kendi boyunun yetişmediği her şeyi "uydurma" diye kesip atabilir. islamın bir irfan ve hikmet tarafı, bir derinlik tarafı kalmamıştır çünkü...

şarlatanlığı görüyor musunuz: "peygamber, adamlardan bir adamdır" diyor. bunu dediğin zaman, iki adım sonra konu nereye varıyor biliyor musunuz? "islam peygamberi" diye kitap yazmaya... evet, bunarın şeflerindenhamidullah'ın yaptığı şey... peki hazret-i isa ne? "hristiyan peygamberi"... peki hazret-i musa ne? "yahudi pegamberi"... cinayeti arzedebiliyor muyum? din görünümü içinde dini tahrip davasının ne olduğunu?

şimdi karşısına çıkaracağın her hadis için uydurma diyen birisiyle hadis üzerine konuşacak hiçbir şey yoktur. çünkü ne dersen de, uydurma diyecek ve tartışma bir adım bile ilerlemeden orada kalacak... "cisimler" - yalan! "ısınma" - yalan! "genleşme" - yalan! "ısınan cisimlerin genleşmesi" kanununa sittin sene gelemezsin!

ama benim anlamadığım şey, bu utanmazlığın dilbilgisi üzerinden yapılması... "şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı" diye ahkam kesilmesi... aga sen aynı şeyi bir de kuran üzerinde yapsana, göreyim ben senin boyunu... ayetlerin senin mantığına ne kadar uyacağını görmek istiyorum ben!

benim şimdi arapçam yok; levlake mi, lema mı bilmem orasını... fakat şurasını çok iyi bilirim ki, bu hadisi rivayet edenlerden başlayarak, yüzyıllar boyunca onu okuyan, inceleyen, hikmetlerini binbir yönden açıklayan ehl-i sünnet alimlerinin hepsi de arapça konusunda bu geri zekalılardan daha ileriydi. onların herbirinin olumladığı ve "sahih" gördüğü bir şeyi, iki tane baldırıçıplak gelir de, "şöyle olmalı, böyle olmalı" diye bana öğretmeye kalkarsa, ben bunu yemem.

hepsi bir yana, tekrar ediyorum: hadi sen aynı mantığınla kuran ayetlerine bak bakalım, ne göreceksin!
......

lan bi gidin işinize: ehl-i sünnet, dün olduğu gibi bugün de islamın kalesidir. o kaleyi sizin efendilerinize yıktırmadık biz, size mi yıktıracağız?
malulün malulü olmaz
tabi ki değildir.

sadece Müslüman insanların peygamberlerine sevgilerini göstermek için gereksiz olarak ve de aşırıya kaçarak yapıştırdıkları bir sıfattır.

şayet kainatı geçtim dünya'da bile adını duymayan milyonlarca insan varken efendilik sıfatı biraz abartılı.

tamam müslümanların efendisi olsun ona lafımız yok.

zaten efendiyle köleyle işimiz de yok. benim bir rüyam var; kimsenin efendi-dominus görülmeyeceği bir dünya.
olmadığı kur'an'a ve peygamber'in kendi yaşantısına göre kaçınılmaz bir gerçektir. olduğunu iddia etmek ise en başta allah'a, ardından peygamber'e ihanet etmek iftira etmektir. bu konu ile alakalı arkadaşlarımız yazılması gerekenlerin çoğunu yazmışlar, hepsine harfiyen katılıyorum. bu tanrısallaştırılmış muhammed tasavvuru hakkındaki duruma binaen kendi görüşlerimi ek olarak sunmak istiyorum.

öncelikle önemli bir alim olan mustafa islamoğlu'nun eseri ile;

(bkz: üç muhammed/#21217091)

ve kendi görüşlerim;

(bkz: hazreti muhammed/#20134668)