bugün

tiesta gera'nin icinde dogup buyudugu, uzerine tespitler yaptigi ulasim araci.
uzun süredir ortalarda görünmemesinin ardından öğrendiğim kadarıyla çoktan dağılmış rock topluluğu.
sütlü çikolata kaplı karamelli olanı ağzınızca cıvık bir tat bırakan ülker ürünü.çikolata sevmeyenler bile bayıla bayıla yiyor*
piyasa fiyatının çok altında converse satan mağaza.
(bkz: metro grosmarket)
daha çok toptan çalışan zaten yapı olarak da buna uygun hipermarket, hala öyle mi bilmiyorum ama bir aralar günlük kart almadan perakende satış yapmıyorlardı, ayrıca poşeti de satan bir kurum, dediklerine göre zaten marketler poşet parasını fiyatlara ekleyerek çıkarıyormuş.
tramvay ın güneş ışığına alerjisi olan öz kardeşidir. bu yüzden yer yüzeyinde nadiren görülür. Kardeşine oranla çok daha hızlıdır.
bulutsuzluk özlemi'nin 2001 yılında çıkan numara adlı albümünden bir şarkı.
çok ilginç bir olaya şahit olduğum raylı şey.
demetevlerden metroya bindim. tuhaf bir koku vardı içerde. dalgındım, etrafa fln hiç bakmadım. bir iki durak sonra yaşı elli dolaylarında bir adamın söndür o sigarayı sesiyle irkildim. meğer orta yaşlı, kirli sakallı bir adam sigara yakmış, metronun içinde tüttürüyormuş. kirli sakallı hiç konuşmuyordu, hırıltılarla karşılık veriyordu. adam ısrarla söndür deyince yerinden kalkıp üzerine yürümeye başladı. bizim duyarlı vatandaş hafif ürktü tabi. kirli sakal bir tekme attı, sonra durgunlaştı. ben kesin dalacak, olay cıkacak diye düşünürken duruverdi. duyarlı adam da yumruklarını fln gösterdi ama vuramadı. bizim sakallı yerine oturdu içmeye devam etti. sonra iri yarı bir adam az ilerden geldi, kardeşim söndür, ayıptır dedi. bizim sakallı korktu sanırım-ki korkması çok normal, kim olsa korkardı- sigarasını fırlattı yana doğru. sonradan gelen adama karşı bir hayranlık uyandı bende, işte örnek vatandaş dedim. herkes de öyle düşündü büyük ihtimal. geriye ise en başta kızan adamın tekme de vuruyor, bir de ters ters bakıyor gibilerinden şikayeti kaldı.
(bkz: ankara)
çaylağımsı olmaya yakın yazar.
bestecisi yiğit burak terek'in astım krizi nedeniyle çıktığı balkondan düşerek öldüğü grup. güzel şarkıları da vardı.
sol frame'deki başlıkları gezerken tesadüf ibrahim kaypakkaya başlığı vardı. şu entry'yi yazmış yazar:

bazı kesimlerce çoğu insanın hala kendisinden korktuğu söyleniyor.
internette şöyle bir gezindim...
babalar öyle yazmışlar. devrimci babalar. ttnet'in sunduğu imkanlarla kıçlarının üstünde oturup, klavye tuşlarının arasına tostlarından saçılan ekmek kırıntılarını bırakan babalar bunlar.
korkuyorlarmış, korkuyormuşuz.
biz kimiz ki?
biz kimiz biliyor musun yediği tostun yarısını klavyesine kaptıran dürzü?
biz türkiye cumhuriyeti'ni yaşatacak olan türkleriz.
korkuyorsak onun izinden gelenlerin de insanlığını kaybetme korkusudur.
bu cumhuriyet 3-5 çapulcuya yenik düşmemiştir, düşmeyecektir.
bu cumhuriyet adam öldürenlere yenik düşmemiştir, düşmeyecektir.
bu cumhuriyet ser verip sır vermeyen yiğit olarak anırılan katillere yenik düşmemiştir, düşmeyecektir.
bu cumhuriyet korkmamıştır, korkmayacaktır.
babalar siz ancak konuşursunuz...
gerekirse ölürsünüz...
biz iyi biliriz ki; ölüler konuşamaz!

cumhuriyetin anlamını bir kez daha biz 'bilgisiz türk gençlerine' açıklama sorumluluğunu aldığı için kendisine bir de teşekkür. 'cumhuriyet çapulculara yenik düşmemiştir.'. yazar cumhuriyetin çapulcu söylemini göstererek önemli bir noktaya değinmiş.

tdk'da anlamı 'Çapul yolu ile başkasının malınıalan, talancı, yağmacı, plâçkacı.' denilen çapulcuları işaret ederek yazar hükümet ve çok uluslu özel şirketleri eleştirmiş galiba, yani yazar kamu kuruluşlarının özelleştirilmesini çapulculuk olarak görmekte anladığım kadarıyla, bu ince benzetme için tebrikler. ayrıca tostunu yerken kırıntıları dökmeme ve karşısına özel şirketleri, imf'yi, hükümeti alma sorumlululuğu üstlendiği için bir teşekkür daha. imf'ye çapulcu demek, çok zekice gerçekten, bravo.

biraz da felsefe yapmış yazar yazısında. adam öldürmeyi eleştirmiş güzide eserinin 11. satırında. insan öldürmek kötüdür gibi bi mesaj vermiş. sevgili yazarlar insan öldürmek iyi değildir. yazının sonuna baktığımızda ise hümanist yazarımızın 'gerekirse öldürürüz, ölüler konuşamaz' diyerek insancıl yaklaşımını her platformda gösterdiğini anlıyoruz. bu felsefeyi kaldıramadım kendi adıma, sofistike bir bakış açısı. bunun yanında ölülerin konuşamaması hakkındaki bilimsel bilgileri belirttiği ve düşüncelerini özgürce açıkladığı için kendisine tebrikler.

son teşekkürümü ise tüm entry'deki 'cumhuriyeti kurtarma' sorumluluğunu gerekirse insanların öldürülmesini demokrasi ve evrensel insan hakları ile harmanladığı görüşüyle belirtmesi için gönderiyorum.

en son teşekkür de kendisinin türkiye'nin yakın tarihini aydınlattığını düşünmeye başladım şu sözlere: 'asarız, keseriz, öldürürüz'. devlet destekli ve şimdilerde ortaya çıkmaya başlayan ama hala dağıtılmayan kontrgerilla tarihinin kısa ve açık özeti olmuş bu entry. 'gerekeni yaparız.'

tarihimizin kısa özeti ve hepimizi ölüsüyle dirisiyle ayırt etmeden sahiplenen cumhuriyetin demokratik yaklaşımını belirtme ihtiyacı için yazara tebrikler.

(bkz: teşekkürler)
gorudugum entry'lerinin hemen hepsinde ne demek istedigini bir turlu anlayamadigim, kendisinin anlayip anlamadigini merak ettigim yazardir kendisi.
bomboş bir yazar.
"enerji geliyorum demez" sloganıyla reklamları dolaşan çikolata.
19. yy dönemlerinde, Sanayi Devrimi sonrası artan fabrikalaşma ve işçi ihtiyacı ile işçilerin varoş kesimlerden şehre vakit kaybetmeden olabildiğince hızlı-ki daha çok sömürülebilsin- ve şehrin sokaklarında görüntü kirliliği(!) yaratmak gerekçesiyle "görünmeden" gelmesi gerekliliğine çözüm olarak geliştirilen, yer altına inşa edilen böylece hem hızlı hem de görünmez ulaşımı sağlayan araçtır.
albeni ile sürekli karıştırılan çikolata. ya da sadece ben karıştırıyorum, bilemiyorum.
bak hangisi bisküviliydi hangisi karamelliydi yine unuttum.
reklamında "ben bir şey yapmadım ki!" diyen merve'nin çok tatlı olduğu çikolatalı bar. reklam çok tırt ve gereksiz, orası ayrı.
türkiye standartlarında keşfedilmemiş özgün bir grup. şarkılar, sözler, melodiler olağanüstüdür. alternatifleri yoktur. piyasada tek albümleri de olsa, dağılmışta olsalar, o albümün içindeki 11 şarkı teker teker benim için, belki de bizim için yazıldığı içindir ki seviyorum bu grubu.

en nihayetinde dağılmıştırlar ve gitaristlerinin de intihar ettiği söyleniyor.
yaz sıcaklarında bir yere gitmek için en harika toplu taşıma aracıdır. ulaşımı ve süresi bakımından da otobüslerden ve dolmuşlardan daha iyidir. bunun yanında dezavantajı da vardır elbette. kışın tünel içerisinde beklemek ve esen rüzgara karşı koymak aynı zamanda üşümemek için kasılmak cabasıdır.
yer altından giden tren. ankara'da buraya bakarlar sözü ile özdeşleşmiştir.

(bkz: buraya bakarlar)
bir dönem teoman ın katkılarıyla önemli bir çıkış yapan, müzik kanallarında klipleri dönerken uzun bir süredir pek sesi soluğu çıkmayan rock grubu.
istanbul'da ki yeni metro araçlarında her vagonun ilk ve son kapısının yanında bir hoparlör bulunur ve altındaki yeşil sticker'ın üzerinde "sürücü ile konuşmak için düğmeye basınız." şeklinde bir not bulunur. ancak türkiye'de imal edilen (sakarya'da tüvasaş fabrikasındaki hyundai rotem'de üretilmiştir.) bu araçlarda sürücü ile konuşabilmek için kullanılacak düğmeyi koymak unutulmuştur. evet evet ciddiyim. gerçekten düğme yok. geçerken sürücüye sordum. o bile bulamadı. gidin birde siz bakın isterseniz.
git, siyah kadın, son gidişim, mevsim sonbahar, avucumda gökyüzü gibi harika şarkıları olan gruptur.
buram buram nefes kokar metrolar. biner binmez yüzünüze vurur. aman allahım nasıl bir kokudur ama. nasıl bir havalandırmadır.