bugün

yıllar sonra, yurtdışı macerasına noktayı koyup, özlem dolu ve heyecanlı biçimde doğup büyünen şehre geri dönmek.
en büyük isteğimdir
son finalden cıktığım anda yapıcağım ilk işim olmuştur hep.
iş memlekete dönmek değil yeğen hayatı dolu dolu yaşamak.
Yaban ellerden eve donme eylemidir. Ankarada gecirilen guzel bi bir ayin ardindan cok daha guzel bi 10 gun icin sivasa donmenin mutluluguyla dolmusla astiye gitmekteyim.
(bkz: home sweet home)
Bittik! Artık olmaz. çalkantılı üniversite hayatı askerlik iş bulma süreci derken hiç olmayacağını sanarken dağ başı bir şantiyede bu haberi almak.

Tüm yazarları öpe bilirim o kıvamda coştu ruhum.
Tam da gençlik zamanlarında universiteye giderim hunharca sevisirim. Bir onsene kadar calisirim. Sonra memlekete gelir birine yamanirim dusuncesindeki insandır.
Şu an yemyeşil dağları ne kadar da ozlemişim diyorum. Bir de portakal çiçeklerinin kokusunu alsaydım.
yılın belli dönemlerinde yaptığım. gavur illerinde hayat çekilmiyor.
memleketin tatil anlamına geldiği, 20 seneyi aşkın süredir memleketi ikamet bilmeyen, memleketi hep uzaktan uzağa sevmiş bünyelere zor gelendir.

mutsuzsun desen değil, mutlusun desen yine değil.
saçma bir hal, saçma bir duygu.

sivas'a, sinop'a, balıkesir, diyarbakır'a, farklı her nereye taşınırsam taşınayım daha normal bir ruh hali ile taşınırdım.
taşınmaya alıştım zaten. her ne kadar son şehrimi sevsem de bilmem kaçıncı şehrin olunca alışıyor bünye.

ama memlekete alışmak.
öyle akrabalar istanbul'a, ankara'ya, büyük şehirlere dağıldı, zaten kimse kalmadı da değil.
herkes orada, hatta arıyorlar her gün, seni bekliyorlar.
yine alışılır muhtemelen ama, ama garip işte.

allah pişman etmesin diyerek noktalıyorum sözlerimi.