bugün

Onun Annesi…

Yine ve yeniden
Defaten,
Gözler önünde,
Mucize gerçekleşir.
Bir âlemden bu âleme
Minicik bir bebek gelir.
Ahh fakat ne çare!
Misafir birazcık eksiktir.
Adımını eksik atar,
Eksik düşünür
Eksik söyler, eksik bakar…
Kurtlar sofrasında
Bu yavru, böyle nasıl yapar?

Ama sonra, birden,
Yanı başında bir melek belirir.
Büyük takas!
Gerçekleşir.
Anne ömründen vazgeçer
Kalan günlerini,
Minik avuçlara atar.
Artık çocuğu için yaşar
işte işte o zaman, insan
Neden anne yaratılır
Daha iyi anlar.
Bahar Gelecek

Takılma sen oyunbazların alıkoymasına
Hiç duyar mı gafil şafağın çağıran sesini!
Bırak küçümsesinler attığın o adımları
Görmez körler tohumun toprakta yürümesini.
Bigâneler yorgun halini beyhude zannetsin.
Onlar ne bilir gayeye koşmanın neşesini!
Yalnızlık, gurbet… Söyle gönüle dert mi bunlar?
Milyonlarca kardeşin bekliyorsa nefesini.
Hesapda bırak onları, çıkarıp toplasınlar
Kaybetsen de ne olur? Allah görüyorsa seni
Baharlar geliyor baharlar! Doğudan, batıdan
Güller laleler dolduracak bak bütün zemini.
Ve sonra, sımsıcak mevsimler duyacak masumlar
Bir dünya olacak ki tertemiz ve yepyeni.
Biz ilkbaharları bekleyip görmesek ne çıkar?
Mezarlarımız gül kokacaksa değer vallahi!
Öğretmenim

Öğretmenim!
Modelim, rehberim.
Ellerinizden, minnetle,
Şükranla öperim!
Çok müteşekkirim
Ben şimdi sizin gibi
Eğitim neferi öğretmenim!
Teşekkür ederim, benim öğretmenim!
Teselli

Mazlumu güldüren biliyorum ben değildim
Yere düşen bayrak ellerimde yükselmedi
Sert rüzgârlar oldu ki zaman zaman eğildim
Geldiğim yerlerden bahar ne acı gelmedi

Farkındayım bed düzeni değiştiremedim
Nesiller gözyaşını mendilimle silmedi
Bilmem ki kaç defa, Ya Allah, bismillah dedim
Ah iradem tökezledi, sonu hiç gelmedi

Fakat ümitsiz değilim, var bir tesellim
Zalim ki hiçbir zaman bana dostum demedi
Tamam, gayretlerim öksüz hedeflerim yetim
Ama ezilen adımı ezenlerle bir demedi
Kilis

Bu gün içim pır pır
Gökyüzü de inadına sanki masmavi
Ve hava gelen bahar kadar sıcak
Resül Otman beni çağırır,
Şeyh Muhammet’teki tepe
Tepedeki zeytin gölgesi
Şimdi seyretmek güzeldir Kilis’i

Çocuklar oynuyor Çamlık’ta
Yüreğim sanki onlardan biri
Kırlangıçlar da gelmiş bak üstelik.
Ya şu iğde kokusuna ne demeli…
Söğütlü dere beni çağırır
Zeytinlerin bitmeyen yeşilli
Akpınar’daki çınar gölgesi
Şimdi gezmek güzeldir Kilis’i
Bu gün

Doğduğum yeri,
teni, aileyi
Ben seçmedim…
Irkımı ve dinimi
Vallahi
Önceden
Görmedim.
Özür dilerim
Yıllarca
Çok önemsedim
Meğer bakarken
Kapalıymış gözlerim
Annem Hava
Babam Âdem
işte kimliğim.
Öncellik insan
Bu gün öğrendim
Ve elhamdülillah
Bu gün büyüyüp
Bu gün yüceldim
Gidesim var

Havada uzun yol kokusu
Benimse alıp başımı
Gidesim var.
Bilmediğim yerlerde,
Tanımadığım insanlarla
semaverden çay içip
Laflayadım var.
garip gelir belki size
Pınar başında bir ağaca
Hamak kurup, aylarca
Kitaplar okuyasım var.
“Gezmek için yaban yahşi
Ölmek için memleket” demiş şair
Vatanımda ölüme razıyım amma
Şimdilik gurbette
Biraz kalasım var.
YARA

taze kalsın acın!
bırak kan aksın.
öldürmesin,
Ama sakın! sakın!
kabuk da bağlamasın

dediğimi dinle
aklında kalsın.
soğutursan yaranı, unutursan
tekrar geldiklerinde anlarsın!
ki kuralıdır gelir alışan
emin ol , bu sefer
ayağa kalkamazsın
sahip

yağarken üstümüze
dertler, belalar.
atılırken gövdemize,
nefretle gerilmiş oklar.
kapatılıyorsa üstümüze
herkese açık kapılar...
lutfediliyorsa payımıza
ayrılıklar,yollar
ve biz,
yine de öylece bekliyorsak,
sakin duruyorsak.
zannetme ne korkak,
ne de deliyiz.
sadece şunu biliriz
kâbe’nin değil
develerin sahibiyiz
Dipten gelenler…

Kolay değildi ki yaşadıkları
Aşağılardan diplerden geldiler.
Başlarında ayak izleri
Ellerinde günah lekeleri
Ezildiler, ezdiler
Ağır ağır yükseldiler
Boyunlarında muskaları
Yalancılık, hesapçılık.
Hatıralarında hep canlı
Geldikleri yer sert ve karanlık
Mecburen açık duran
Pençeleri varsa, bundan.
Keskin ama kırıksa tırnakları
Yıllarca çok zorladıklarından
Güce, paraya
Sevimli bir fino gibi
Kuyruk sallar, yaltaklanırlar
Ona güvenir ondan korkarlar
Sahibi geçtik haşa
Allahları sanırlar
bedbaht

yine niye gelir ki bahar?
neden duyulur?
parkta çocuk, dalda kuş cıvıltıları.
kim dinler bu şen şarkıları?
bankta nişanlılar dillerinde gelecek planları
masalları, hikâyeleri, mutlu sonları…
allah’ım bir bana mı görünür?
acılar, sürgünler, gözyaşları.
bir ben mi duyarım
ağlayan günahsız çocukları?
bir beni mi üşütür
zalimlerin soğuk zindanları?
bir ben mi tutarım mazlumların yasını?
ahh! bir ben mi meyusum bu alemde
bir ben mi bedbahtım?
yoksa herkes mi yalancı?
dünyada acıdan başka şey var mı?
KiM

hıncahınç kalabalıklardan
sinsi adımlarıyla
gelip de yanında duran,
herhangi bir insan...
kim?
yalnız kaldığını zannettiğin
Issız tenhalarda
zehirli gülüşü ve hoşmedileri yalan olan...
seni karşılayan
kim?
bir cenin gibi doğup korkularından
efsunlu nefesiyle gelip kulağına
her dilden şarkılar fısıldayan,
cüzzamlı yüz, tuhaf gülüş
vaadi lüks ve makam olan
kim?
şuh bir dilberin dudağından
yol bulup seni saran
kibir tohumlarını kalbine atan
ve alkışlarda adını çağıran yılan
kim?
gündüz gölgende yer bulan
gece siyah elleriyle düşlerini saran
kim?
ateşe dönmüşse ensen odur orda dolaşan
artmışsa kalbinin ritmi odur tempoyu tutan
“ben, ben” diye davullar çalan
öfkelendiğinde aklını yerinden alan
kim?

oysa apaçık düşmanken
aldandı mı ona insan?
eyvah!
yoksa yine mi kazandı
şeytan?
mazk reis cumhuriyetini kurmuş burada.kolay gelsin.
Duygulandiran siirlerdir.

Vay amk adam sozlukte ozerk bolge ilan etmis, basligi tekeline almis, insaat icin alan parsellemis. Ben de diyorum bu mazk nedir.
Hata yaptiran siirlerdir.

Basliga kendi siirimi ekliyim dedim 3 moderator, 11 yetkili agzimi burnumu kirdi. Neymis burda sadece mazk siirleri olurmus, benim okumam yazmam yok muymus, gidip sozluk yazarlarinin siirleri benzeri 44 basliga neden yazmiyormusum.

Tamam kardesim kizmayin. Yazmiyorum tamam, sakin.
Zaman

Önce,
Mutlu etmek için birini
Mutlu olmak gerektiğini
Bildiğini bilirim.

Sonra
Gözlerimde hüznü sorup
Sebep olduğunu unutup
Şaşırmana şaşarım
Öyle mi?

Şaşarım bu hayatta olup da
Bela, kaza, acı ile
Sınanmak istemeyene.
Cihanın ummanına dalıp
Islanmadan çıkacaksın öyle mi?
Şaşarım bu dünyada yaşayıp da
Sıkıntı ya da refah saatini
Hiç durmayacak sananlara.
Bulduğun bu mekânı, bir gün her şeyiyle,
Bırakıp gitmeyeceksin öyle mi?
Âdem’in oğluysan ve hala yaşıyorsan
Önce şunu bileceksin
Bu gün dert, yarın neşe badesi senin için.
Gecenin saçlarını, gündüzün bakışlarını
Ebedi yakalayacaksın öyle mi?
Hudud

Hududun ve huduttakilerin ezelden kaderidir bu...
ilk sen hissedersin belayı.
ilk sen duyarsın gelen tehlikenin ayak seslerini.
ilk senin kapını çalar acılar, ölümler, ayrılıklar...
ilk sen bakarsın düşmanın gözlerine…
Sınırda çocuk bulamazsın.
Erken büyür, çocuk kalmaz çünkü serhaddin çocukları...
Bayrağın bez parçası, vatanın kuru toprak olmadığı ninnilerde söylenir kulağına…
Tam emniyetin ne olduğunu asla öğrenemezsin.
Bir gün gelir illa Muhacir olursun.
Anılarını, insanlarını ve geleceğini bilinmezlik çıkınına sarar yola çıkarsın…
En önemlilerini seçip alabilirsin yanına ancak.
Bir şeylerden hep vazgeçer hep geride bırakırsın
Bu yüzden hudut boylarındakiler hep yarım insanlardır.
Gittiğin her yerde yabancı her zaman farklı...
Ve kaderin garip tecellisi.
Asla sınırdan çok uzaklaşamazsın.
Hududun ve huduttakilerin ezelden kaderidir bu...
ilk sen hissedersin belayı.
ilk sen duyarsın gelen tehlikenin ayak seslerini.
ilk senin kapını çalar acılar, ölümler, ayrılıklar...
ilk sen bakarsın düşmanın gözlerine…
devran

çıkar yükseğe gökdelenler
ve inadına toprağa yakın kalır kulübeler.

çiçeklerle gelen bahar,
kara kış ve sarı sıcak ve yaz ve kurak.
bir gün ansızın kapın çalınacak.
bazen de bekle ha bekle!
gelmez o rahmet
bu kadar mı uzak?
say bak istersen, üstümüzden kaç kere
yıldızlar, bulutlar geçti, geçecek!
bebekler gelecek üst katta ikişer, üçer.
doğurgan anneler alınlarından öpülecek.
alt katta hüzün, baba gelmeyecek, ocaklar sönecek.
evler içinde ev, yalanlar içinde yalan söyleyenler
yar kâkülüne harap gönül dizenler.
ah bir yerde gencecik hayatlar bitecek.
üşüyenlere inat yananlar,
ağlayanlar, ağladığına yananlar.
dünyadan kaçanlar, dünyaya kananlar.
burası bir cümbüş, burası garip panayır,
rengârenk insanlar içlerinde acayip âlemler.
hepsi ve daha neler neler…
uyan dostum uyan,
bunlar var ya bunlar,
biz varken de oluyor, biz olmasak da olacak
bu kadar önemseme bak kendini!
tek gerçek var, tek gerçek!
bizle ya da bizsiz,
bu devran böyle geldi
böyle gidecek.
HAN
kapıdan girip şöyle sırayla
büyük handan içeri baktılar
hepsi kendi garip dillerinde
yalan şarkılar mırıldandılar
.....
günleri bitirdiler ard arda
sorsan yine de çok durmadılar
burası han burası bir pazar
ya aldattı ya da aldandılar
akşam, gurbet ve nihayet gece
yolcular uykulara daldılar
Semender

Ateşler kar etmez onlara
Hepsi bir semender olmuşlar
Atiden söz edip yorulma
Zamanı çoktan unutmuşlar
Şöhrete, paraya, makama
Ezelden oruca durmuşlar
Akıl, mantık bilirler ama
Ta kalplerinden vurulmuşlar
............................
Çoktan bengisuyu kanmışlar
Dünyada adalet yok diyorsun
Bence ölümü unutuyorsun.
Ölüm var ölüm, unuttum mu?
Bak durmuş saatim kurdum mu?
Küheylan çatlarsa koşmazmış
Ölmedim yoksa yoruldum mu?
Önde korkunç denizler olsa
Peşimizde zalim bir ordu
Eğer rehberimizse Musa
Buluruz elbet yolumuzu.
Günahlarım dağlar misali aşılmıyor.
Geçitlerim çığla kapalı açılmıyor.
Dertli yakarışlar kurtarır ancak beni
Fakat dil utançla kilitli açılmıyor