bugün

string theory zaman içinde beş farklı, matematiksel açıdan mükemmel, teoride birleşince, string teorisyenleri bu beş farklı teoriden birinin doğru olduğu konusunda hemfikirlerdi. Fakat bu kadar farklı sonuçların bulunmuş olması, teoriyi aynı zamanda tehdit etmekteydi. Bunun sonucunda konu üzerinde çalışan edward witten adlı bilim adamı konuya farklı bakmayı başarabilip, bu beş teoriyi tek mükemmel teoride birleştirdi. böylece m-theoty ortaya çıkmış oldu. string theory'ye ek olarak,m-theory, stringlerin açık uçlu olduklarını fakat bazen halka şekinde kapalı olabileceklerini önermiş, aynı zamanda çok küçük yapıda olan stringlerin genişleyerek membran'ları "kısaca brane" oluşturabileceğini söylemiştir. Ayrıca şimdiye kadar, uzayı 10 boyutta ele alan string teorisine göre, uzayı 11 boyutta incelemektedir. m-theory adını verdiği teori master "aynı zamanda magic, mystery, mother vs." anlam"lar"ına gelmektedir. Tam olarak tamamlanmamış olmasına karşın, evrenin sırrını çözmeye bizleri bir adım daha yaklaştırmış olduğu, göz ardı edilemez.
teoriye adını veren m harfinin edward witten'ın soyadının baş harfi olan w nin ters çevrilmiş hali olduğu da rivayet edilir.

ayrıca henüz pratikte ispatlanamadığı ya da denenemediği için bir teoiden çok filozofiye yakın durur.
bi sicim anlaşılmayan teori.
11 boyutlu uzayda string theoryde oluşturulmuş nesnelerin aslında birbirinin bakışımsal olarak eş olduklarını öne sürerek sicim kuramında ki sicimlerin 11 boyutta bir zar olduğunu ileri süren kuram.
kalan 7 boyutu edward witten'ın bile canlandıramadığını itiraf etmiştir. ona göre teori, çok büyük olduğunu tahmin ettiğiniz bir evde karanlıkta dolaşmaya benzer. teorinin açıklanabilir kısmı henüz bu kadardır.
ismi büyük ihtimal ile "membrane theory" kelimelerinden gelen, belki de evrenin en büyük bilinmezlerinden biri olan şey. şey diyorum çünkü ne olduğu halen tam olarak bilinememekte ve olayın adı da tam olarak teori mi, kanıtlanması gereken bir fizik kanunu mu, bilimsel bir fantezi mi, bir delinin kuyuya attığı ve kimsenin çıkaramadığı bir taş mı olduğu bilinemediğinden konulamamaktadır. aslında bir fırtınadır, bir şekilde bilim ile alakası olan yada bilimsel konulara meraklı herkesi eserken alıp yanında götürür. the hitchhiker's guide to the galaxy'de geçen "ultimate answer to the ultimate question of life, the universe, and everything" gibi bir şey olup, gerçek cevabı da kesinlikle 42 değildir. ne olduğunu tam olarak anlayan ve sırlarını bularak en ince ayrıntılarına kadar ortaya döküp kanıtlayabilen ilk kişi einstein'dan daha fazla bilimsel karizmaya sahip olmasının yanı sıra evrenin sırlarını açıklayan ve her türlü uzay yolculuğunun da önünü açan olmaktan dolayı kesinlikle malı da götürecektir. camiada adı bileşik alanlar kuramı olarak da bilinir.

edit: bana sözlükte böyle başlıklar ile gelin canımı yiyin.
bu teoriye göre bilinen bilinmeyen evrenlerdeki en gelişkin canlılar olma ihtimalimiz vardır. fakat bu göreceli bir ihtimaldir. sonsuz olasılık var demek bunların hepsi gerçektir demek değildir. diğer evrenlerden her hangi bir canlı türü bizimle iletişime geçmediğine göre kendimizi bütün evrendeki en gelişmiş canlı olarak tanımlayabiliriz.

fakat zaten kendi evrenimizde bir kum taneciğinden milyonlarca kat daha küçükken diğer canlıların bize ulaşma ve iletişime geçme şansı artık kaç trilyon üstü kere trilyondur bilemiyorum. fakat elimizdeki verilere dayanarak insanoğlunun en gelişmiş canlı olduğunu söyleyebiliriz.

zaten hep bunu yapmıyor muyuz? kendimizi hep evrenin merkezine koymuyor muyuz. bir kere de ben koyayım. merkeze. evrenin merkezine.
Belki de içinde bulunduğumuz evren bir baloncuklar okyanusunda yüzen bir baloncuktur.
(bkz: allahuekber)
11 boyutlu evren teorisidir. sicim teorisinin soyle bir sikintisi var: boyut sayisi. yani bu teorinin tutarli olmasi icin evrenimiz 11 boyutlu olmak zorunda. 10 da olabilir. belki 12 de olabilir. ancak sikinti su ki bu degerlerden sonra boyut sayisi arttikca veya azaldikca ortaya cikan evrenler tutarsizlasiyor. ya evren hic olusmuyor, ya zaman sapitiyor, ya baska degerler sapitiyor, ya da ozetle anlamsiz seyler ortaya cikiyor. ancak bu civarda kalan boyutlarda evren cok tutarli bir yapi sergiliyor, hatta ustune kutlecekimin neden zayif bir kuvvet olduguna dair de aciklamalar getirilebiliyor. 11. boyutun olayı ise bambaska. 10'dan 11'e gecerken membranlar yani zarsi yapilar olusuyor. membranlari bir denizde yuzen zarlar olarak hayal edebiliriz. bu zarlar ise birbiriyle kesiserek yeni evrenler doguruyor. kutlecekim kuvveti de bu yuzden farkli boyutlara dagilmis olabilir. bunu bilebilmemizin yollarindan biri graviton parcacigini gozlemlemek ama graviton henuz varligi kanitlanamamis bir sey. eger bu parcacik gercekten varsa bir sekilde ortaya cikip cok kisa bir surede ekstra boyutlara gitmesi gerek. buradan da bu boyutlarin varligini kanitlamis oluruz.