bugün

türkçe'ye tutku oyunları olarak çevrilen bir todd field filmi. aksiyon sahneleri olmamasına rağmen beğenerek izlediğim film. başrolde sarah rolünde kate winslet var ; ama bence filmdeki en dikkat çekici karakter çocuk tacizcisi rolündeki jackie earle haley.
todd field in yönettiği başrollerini kate winslet, jennifer connely ve patrick wilson un paylaştığı yeni film. çok yakın zamanda ülkemişzde de gösterime girecektir.

türkçe'si ise tutku oyunları'dır.

işte traileri;

http://www.youtube.com/watch?v=Xjo2JjmlZ7A

edit: ülkemizde de gösterime girmiştir.
üç dalda oscar a aday bir psikolojik gerilimdir. tehlikeli bir biçimde kesişen küçük dünyalar filme konu olmuştur. todd field’ın yönettiği ve kate winslet, jennifer connelly, patrick wilson ile sadie goldstein’in oynadığı ‘tutku oyunları’ (little children) tom perrotta’nın kitabından uyarlanmıştır.
“tutku oyunları” bir roman uyarlaması olsa da, filmin yönetmeni todd field ve kitabın yazarı ve senaristi tom perrotta kitaptan bağımsız olarak kurgulanmış bir film yaratmışlardır. her ikisinin de yaratıcı fikirleriyle karakterler yeniden şekillendirilmiştir.

“film, sizi bir mıknatıs gibi etkisi altına alacak.”
- peter travers, rolling stone

“dört yıldız - kate winslet büyüleyici. şaşırtıcı derecede komik, keskin gözlemlerle dolu ve ayrıcalıklı bir oyunculuk...”
- leah rozen, people magazine

“süper. todd field, amerikan sineması yönetmenleri arasında oldukça edebi bir üsluba sahip olduğunu kanıtlıyor.”
- a.o.scott, new york times

“nefis. baştan sona olağanüstü ve zekice kurgulanmış.”
- rex reed, the new york observer

“unutamayacağınız, gerçek ve anlaşılır bir film. todd field, az bulunur kabiliyete sahip bir sinemacı.”
- joe morgenstern, the wall street journal

“olağanüstü, zekice kurgulanmış ve etkileyici.”
- david denby, the new yorker

“bu sene gördüğüm en iyi film. kate winslet ve patrick wilson, karakterlerinin her nüansını ve rengini fevkalade yansıtıyorlar. aralarında kıvılcımlar uçuşuyor.”
- leonard maltin, et
tom perrotta'nın ''aşk bir varmış bir yokmuş'' isimli kitabından uyarlanan todd field'in 2. uzun metrajlı filmi.genelde sıkıcı, bunaltıcı, kopuk şeklinde yorumlar almış ama son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden.yalnızlık üzerine, farklı olmanın zorluğu üzerine harika bi drama..in the bedroom'u beğenenler kaçırmasın..
--spoiler--
öncelikle filmin başlarındaki sarah ile madame bovary benzeşmesi üzerine gideceklerini düşünerek sevinmiştim. sarah rolündeki kate winslet bovary'nin bir tür güncellemesi gibi film içine yayılacak zannettik, olmadı. ama olmasa da oldu. sarah yaşadıklarının bir kısmıyla kapana kısılmış insan, sıkıştığı kapanı kırmaya çalışan bir kadın olarak yeterince dikkat çekici...

filmdeki narrator* filmin özellikle the guardians'ın ilk maçındaki mağlubiyetlerini anlatış ta oldukça sürükleyici bir etkiye sahipti. filmin geri kalanında da rahatsız edici bir vasfa hiç ulaşmıyor. gerçi, desperate housewives'ı biraz hatırlattı bana ama o kadar da olur..*

kate winslet* ve jackie earle haley filmin harika oyunculuk gösteren isimleri. bu oyunculuğu göstermelerini sağlayabilecek karakterleri üstlenmiş olmalarını geçersek bence layığıyla yerine getirmişler işlerini... bunun dışında patrick wilson ve jennifer connely* vasatın biraz üstünde bir oyunculukla işi kotarmışlar.

--spoiler--
bir hevesle başına oturulup hayal kırıklığı ile kalkılan filmdir.

--spoiler--
özellikle filmin sonunda esas oğlanın kaykaycı gençliğe takılıp kate winslet i ekmesi kanımca çok saçma olmuştur. 10 üzerinden 3.5'dur. o da kate winslet ve jennifer connely hatrınadır.
--spoiler--
seyirciyi mutlu etme amacıyla saçma sapan mutlu sonlarla biten filmlere inat, konuyla bütünleşen bir sonla bitmiş olan süper film. o esas oğlan, yeniden başka türlü bir rutin hayata başlasa şaşılması gerekirdi zaten. olmuş diyor, 10 üzerinden 9.0 veriyoruz. 1 puanı nerden mi kırdım? jennifer connely ve esas oğlanın vasat oyunculuğundan. jackie earle haley kişisi de kate winslet ile beraber filme çok büyük katkı sağladı not etmek gerekir.
(bkz: yalnizlik)
(bkz: kacis)
(bkz: bovarysm)

(bkz: todd field)
hem hikayesi, hem de diyaloglarıyla madame bovary'e doğrudan ve dolaylı atıflarda bulunan bir filmdir. bovary'de kendini bulan bir kadın ve belki biraz macera arayan 'ev erkekliği'nden sıkılmış bir adamın adam için ufak, kadın için evini bırakabilmeyi göze alabilecek kadar büyük kaçamakları ve etraflarında dönen hayatları anlatıyor little children ya da türkçeye çevrilmiş hali ile tutku oyunları.

üç dalda oscar'a aday gösterilen filmde kate winslet'ın performansı en klişe tabiri ile göz dolduruyor. filmde, rutin hayatından sıkılmış, bir değişiklik ve heyecan arayan kendi halinde bir ev kadınından öte belki de kocasından intikam almak isteyen bir kadın o. zira, kocasını aldatırken en ufak bir pişmanlık duymadığını söyleyecek kadar da cüretkar ve cesur. toplumsal normların aksine kendi normlarını benimsemiş biri. tıpkı madame bovary gibi...
adına aldanıp izlenmeye kalkışılırsa bazı sahneleriyle şaşırtacağından tutku oyunları diye çevrilmesi gayet yerinde olan bir film.
Kate Winslet, Patrick Wilson, Jennifer Connelly, Jackie Earle Haley 'i biaraya getiren film, banliyö sakinlerinin aslında basitve sırada gibi gözüken hayatlarında ne gibi ihtirasları, sapkınlıkları olduğunu çarpıcı biçimde gösteriyor. Aksiyondan çok, oyuncuların performansının öne çıktığı bir 2006 yapımı.
(bkz: children of bodom)*
sarah:karın güzel mi?
brad:bazen güzellik önemli değildir sarah.
sarah'nınki tamamıyla bitmiş bir evlilik, brad'inki küllerinden doğabilecek bir evlilikti.

karısıyla da o kadar uyumsuz bir çift değillerdi bence. karsının isteklerinin zaman zaman onu bunaltması yüzünden brad özgürlüğünü sarah'da aradı. lakin karısının ondan istediği nadir şeyler brad'in üzerinde bir baskı oluşturacak kadar yüklü değildi.

hatta; brad sarah'la sevişirken suçluluk duymuştu, çünkü karısı gibi bir kadına yapılaccak bir şey değildi yaptıkları.aslında karısını çok seviyordu; her ne kadar izleyci tarafından çok uyumsuz bir çift olarak algılansalar da..

sarah'da bu pişmanlığın olmamasının sebebi de kocasıyla arasında küçük kızı haricinde hiçbir duygusal bağın olmamasıydı..

eğer ki yuvaları yıkılsaydı bir kaybeden, bir kazanan olacaktı bu durumda..
güzel, değişik bir filmdi.

--spoiler--
pedofilinin malum yerini deşip "artık iyileşeceğim" benzeri bi şey söylediği sahnede gözyaşlarımı tutamadım resmen.
--spoiler--
izlenecek moda göre sizi depresyona sokabilecek şahane filmdir.
pipi'nin ingilizcesidir.
kitabını okumadım filmini de hakkında araştırma yapmadan izledim.. çat diye denk geldi aa kate wınslıt dedim izlemeye başladım.. bizdeki meşhur masumiyet barda gemide ve niceleri gibi yapılmaya çalışılan "iç darartıcı , daraltırken hayatın öteki yüzünü göstermeceli" filmlerden daha çok içim daraldı onu bi baştan söliyim..

çünkü masumiyetteki hayat bana uzak , o adamların yaşadıklarının başıma gelmeyeceği de aşikar * ( büyük ihtimalle).. fakat bu sarah , yeri gelince çocuğuna bile ayakbağı diye bakabilen kadın profiliyle çok tanıdık bana..

brad karısının dominantlığı ve parası altında ezilmiş esasında çoğu erkek gibi , ne bok yiyeceğini bilmeyen birazcık daha özen ve ilgi arama telaşında yeri geldiğinde kendi eşinden çok daha azına bile razı olan tipik bi adam..

bu film çok kritik bi mevzuuyu da içeriyo.. bi pedofiliyi şirin ya da umutsuz gösteriyo derken , parka bakarak otuzbir çekme sahnesiyle "evet bunlar cidden hasta ve kapatılmaları gerekiyo" dedirtiyo.. aslında pedofili mevzuu beni rahatsız etti.. yani o havuz başındaki hatunlar sanki adama boşyere kızıyolarmış gibi bi izlenim aldım.. benim çocuğum parkta pedofili olduğun bildiğim bi adamla rastgelse , adamı ben de polis çağırttırıp içeri attırmaya uğraşırdım.. bu işler böyle..

evet pedofili olmak da başlı başına bi sıkıntı ve aynen şizofreni gibi ne biliyim parkinson gibi insanın elinde olan bi durum değil.. ama maalesef ellerinde olmaması onların hasta ve topluma zararlı olduğu gerçeğini değiştirmiyo.. gene aynı yere çıktık hayat adaletsiz..

ronnie'ye büyük ihtimalle ronniede kendini gördüğü ve ürperdiği için aşırı tepki gösteren brad'in öfkeye eğilimli arkadaşı en az ronnie kadar hastalıklı.. şahsım adına polislerden tiksinen biri olarak , adamın polis olması benim polislerin bok olduğuyla ilgili düşüncemi haklı çıkarttı o yüzden mutlu oldum itiraf ediyim..

kitaptaki madame bovary göndermesi ve tipik banliyö hatunuyla "yoldan çıkmış orospu" tartışması biraz yüzeyseldi..

brad ve sarahın çok tanıdık gelmeleri yani aslında orta üst sınıfın kendi içindeki kısırdöngüleri kopuklukları amatör ruhu kaybetmeleri ve yırtmış orta sınıf ailesindeki içten içe , bunca ev bunca araba bunca kariyer bizi mutlu etmiyo amk hissiyatı güzel yansıtılmış.. onun dışında filmi maalesef çok beğenmedim..

fakat şu gerçek bi kere daha yüzüme sert sert vurdu.. kariyer uğruna eşine ilgi göstermezsen , o da seni ilgi gösteren kadına tercih eder.. bu kadar basit..
pek de tat vermeyen bir filmdir.
yine de kate winslet hatrına katlanılabilir.
eski sevgilimi hatırlatan koduğum filmidir.
Teknik olarak kusursuz olsada başta cesurca söylediği bir çok şeyden vazgeçen her şeyi kadere teslim eden filmdir. Ne kadar özgürlükten yanaymıs gibi yapsada sonuna kadar muhafazakardir.
En az üç canlarım.
Vegas'ta olan Vegas'ta kalır temalı bir film.
Geçenlerde bir öneri üzerine izlediğim ve etkisinde kaldığım filmdir. Biraz zaman geçsin tekrar izleyeceğim.
Başlarda sıkıcı mı acaba diye soruyor insan sonra etkilenmeye ve gerilmeye başlıyor. Sonuna kadar bi gerilim hakim oluyor. Ancak ilk olarak önyargılı insanlara ayna tutuyor. Hayallerinin peşinden gitmeyip evli fakat mutsuz bir anne tutkuyu ve aşkı yanlış zamanda doğru insanda buluyor. Harika bir baba fakat henüz olgunlaşamamış çocuk ruhlu adam da tutkuyu eşinden başka bir kadında buluyor. Daha önce bazı duyguları yaşamayan bir adam internette gördüğü kadın fotoğraflarına asılıyor. Eve ekmek getiren bir kadın bütün gücü ve hakimiyeti kendi ellerinde sanıyor. Bir polis suçsuz yere bir insanı öldürebiliyor, pedofili hastası bir insan ise kendi cezasını kendi kesiyor. Küçük bir mahallede, şu zamana kadar duyduğumuz ve düşünmeden eleştirdiğimiz hayatları 2 saatte ustaca anlatıyor. Patrick wilson ve kate Winslet zaten mükemmel oyunculuklarını konuşturuyor.
Filme başlandığından itibaren sorgulatan ve düşünmeye iten Harika bir film.