bugün

büyüdükçe daha iyi anlaşılan durumdur.

haftada bir gelen bir milyoncu arabasını yakalama telaşı vardı bizim mahalledeki çocuklarda. akşam ezanından önce evde olamazsam telaşı , arife günü bayramlıkları giymek için bayram sabahını beklerken ki telaş , babam acaba yaramazlık yaptım diye kızar mı telaşı vardı. sobanın üstündeki kestanelerin sofra bezi üzerine döküldüğünde bitmeden yeme telaşı vardı.

şimdi bakıyorum da telaşlar , büyüdükçe daha bunaltıcı olmuş. ayı nasıl geçiriceğiz telaşı , faturalar yüksek gelir mi telaşı , okulu bitirme , iş bulma telaşı vs. bunlar sıkıcı be arkadaş. çocukken mutluyduk biz. bunlar elde olmayan nedenler biraz da. bide komik telaşlar var. '' dizim kaçacak tüh. '' diye de telaş eden var.
bayramlarda kapı kapı gezereken "aa hakkı amcalara gitmedik. ayıp olur şimdi" telaşıydı. şimdi bayramlarda evden çıkmamak için yarattığım telaş.
Bayram telaşı , tatile gitme telaşı, karne alma telaßı gibi tatlı telaşlardı.
Siktir dünyanın en büyük yalanlarından biri. Ne çabuk unuttuk amk o zaman da her şey bok gibiydi.
(bkz: bayram telaşı)
sabahları yataktan hemen kalkardık, hiç düşünmeden, üşenmeden, gözleri tavan dikip boş boş bakmadan hemen kalkardık her sabah okula gidip de onu göreceğimi bilmenin heyecanı olurdu içimde, güzel giyindiğim zamanlarda ya bugün okula gelmezse korkusu, sıra arkadaşına aşık olursa korkusu... şimdiki mutluluklarım bile o zamanki korkular kadar güzel değil.