bugün

derin felsefi düşünceler içeren bir sorudur. geçtiğimiz gün sokakta yürürken şahit olduğum bir olayı aklıma getirmiştir.

+küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede?

-burada ya amınakoduğum ne tribe sokuyorsun adamı!?

+götüne falan sok artık şunu gamsız pezevenk, kaç yaşına gelmişin hala yarım metre kuyrukla dolaşıyon.

görsel

(not; küfürler için çok özür dilerim. habercilik anlayışı gereği olayı olduğu gibi yazdım, benimle alakası yok maalesef.)
kuyruğun kurbağası var yaa.
+ küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede
- sanane yarraaam.
-küçük kurbağa küçük kurbağa kulağın nerede?
-ha?
-küçük kurbağa küçük kurbağa kulağın nerede?
-ha? ne diyosun?
lan kulağım yok, nası duyayım?

(bkz: melih ekener)
Kuyruğum yok Kuyruğum yok lan Kuyruğum yok lan lan lan. Evet.
çok güzel bir çocuk şarkısıydı ki,
ata demirer'in icrasından sonra şarkının orijinal halini unuttum epey önce.

eğlenceli bir şarkıdan ziyade, minik kurbağanın yaşadığı acıları anlatan dramatik bir eser.
küçük kurbağanın kuyruğu yok, gözleri yok kulağı yok...
Kırmızı balık derede ile kulakların aşina olduğu su canlıları.