bugün

bugün ada kitabevinde tesadüf olunan ergen kızların hakkında " ayy bu aralar bu çok moda herkesin elinde var napsak alsak mı?" tartışması yaptıkları, cumhuriyet tarihinin en başarılı romanlarından biri. üzüldüm mü? size yemin ederim ki hayır. hayatımın geri kalan kısmını da edebiyata adayacağım kesinken ve klasik okutmak misyonumken bu yaştaki kızların vampirli zombili sikimsonik kitaplar yerine " moda" diye de alınsa bu kitaba yönelmeleri bir ilk adımdır. hep gerisinin gelmesini umut ederek yaşayacağım.
buradaki ve ekşide genellikle olumlu olan yorumları gördükten sonra alıp okuduğum ve büyük hayal kırıklığına uğradığım, vasat bir aşk hikayesi. kimseye tavsiye etmem.
Sabahattin ali' nin yarattığı muhteşem eser.
liselerde zorla okutulduğundan şu sıralar pek moda olan, güzel kitap.
Acıklı bir hikayedir, üzülür insan okudukça. ah raif efendi ah.. ah Sabahattin Ali.
ergenler aracılığı ile tanıtımı yapılan kitabın her sayfasında aynı teraneleri okuyoruz.

bu kadar popüler olmasının sebebi herkesin okumuş olmak için okumasıdır.

sonra gelir buraya kitaptan birkaç satır alıntı yaparlar ve kitabı okuduğunu gözümüze sokarlar.

beş para etmez, okumayın.
yıllar önce okumama rağmen (şimdilerde çok moda olduğundan) bir daha okumak istediğim, 'acaba ben tam anlayamadım mı' diye düşündüğüm kitap.
Raif Efendi'nin beni ziyadesiyle etkileyen hikayesidir. Aşkı o kadar güzel ve yalın bir şekilde anlatmış ki bugüne kadar yaşadığım duygularda neymiş dedim. Amaçsız bir insanın nasıl tekrar hayata dönebileceğini, aşık olunca nasılda her şeyin manasını yitirebileceğini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.. aslında çok şey söylemek istiyorum bu kitap hakkında ama kelimeleri seçemiyorum. aklımda o kadar çok şey var ki bir türlü toparlayamıyorum.. aklımda kalan ve en etkileyici kısımlarından biri: "hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim."
(bkz: erkekleri ağlatan kıtaplar)
evet, ağlamıştım.
daha ilk sayfasının ilk cümlelerinde kendimi bulduğum eser-i âzâm. cidden anlıyoruz ki insan hangi devirde - tarihte yaşarsa yaşasın, teknolojik - bilimsel - ekonomik düzeylerin gelişmişliği ne aşamada olursa olsun; insanlar arası hal ü hareketler, tutumlar, davranışlar karşısındaki psikolojik durum hep aynı şekilde seyrediyormuş. mesela henüz daha bu sene başında içine girdiğim bir psikolojik buhranı s. ali şöyle tasvir ediyor. "-her zaman hiç çekinmeden borç para istediğim arkadaşlarımdan bor ç isteyemez oldum. " kahramanın bu psikolojiye nereden büründüğünü okuyanlar bilirler. bir tespit de şudur:
" - nedense , hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüğünü görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz"
Sabahattin Ali'nin bir romanı. Sürükler götürür insanı. Okudukça, heh işte ben de bunu demek istiyordum, dersiniz. Güzel kitaptır vesselam.
çok akıcı bir anlatımı olan roman.

ben sabahattin ali kadar akıcı olamadığım için millete kitapları özetleyeyim derken hikayenin ağzına sıçıyorum, bunu farkettim geçenlerde. "sevginin inanca bağlı olduğunu anlatan bir roman abi çok beğendim ben, adam kadını orospuluk yapıyor sanıyor bu yüzden başkasıyla evleniyor ama aslında kadın almanya'da ölmüş" diye giriştim hikayeye. "o nasıl hikaye lan, sibel kekilli'yi izlemiş olma sen?" dediler bana. haklılardı. artık okuduklarımı kendime saklayacağım ben de, karar aldım. zaten veba'yı da "köye salgın oluyor ama merak etmeyin en sonunda kurtuluyorlar, din adamları göt oluyor" diye özetleyişimden anlamam gerekirdi, ne diye direttiysem bu kadar...
--spoiler--
Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak..
--spoiler--
cok guzel bir romandir. okunmali, okutulmalı
Herşeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yanyana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?
Kitabın sonunda böle bogazınızda bi şey düğümleniyor.Başta sıradan baktıgınız karakterın hayatı gözler önüne serilince, kimseye sıradan bakmamaya kim bilir ne görmüş geçirmiştir diye düşünmeye başlıyorsunuz.Büyük üstaddır Sabahattin Ali.Aşkı öle bir tasvir etmiştirki.Şimdiki gelip geçici şeylere lanet okuyasınız geliyor.işte olması gereken aşk.
Az önce bitirdiğim sabahattin Ali şaheseri. Türk edebiyatı'nda bundan iyisi varmıdır? Diye sordurur insana.
Ah raif efendi ah..
normalde birine bir kitap tavsiye ederken kesinlikle "beklentini yüksek tutma" uyarısını koyarım. beklentisini yüksek tutup da beğenmeyip "çok kötüymüş" derse, o kitabı kendim yazmışcasına üzülüyorum çünkü. "nesini beğenmedi ki lan, mis gibi kitaptı" diye içleniyorum. fakat kürk mantolu madonna için tereddütsüz söyleyebilirim ki, beklentinizi istediğiniz kadar yüksek tutabilirsiniz. kesinlikle daha iyisi çıkacak.
sabahattin ali'nin şaheserlerindendir. başlayınca elinizden bırakmak istemezsiniz ama aynı zamanda bitmesini de istemezsiniz. o yoğun anlatım sayesinde kitaptaki duyguları taa içinizde hissedersiniz. okumamışlar için de acilen okunması tavsiye edilen kitaptır.
Sabahattin Ali' nin 1943 yılında yazdığı romanıdır. müthiştir. okuyunuz. okutunuz.

''öğleye doğru sıkıntımın azaldığını ve hayatı biraz pembe görmeye başladığımı fark ettim. kendimi ne kadar manasız şeylerle üzdüğümü anlıyor, bütün kabahati hayal-perestliğimde, kendi içime kapanıp kuruntu yapmamda buluyordum. fakat artık değişecektim. meslek kitapları dışındaki okumayı da azaltacaktım. benim gibi eşraf çocuğunun mesut olmaması için ne sebep vardı?''
uludağ sözlük'te hakettiği değeri almış sabahattin ali'nin yazdığı muhteşem kitap.

--spoiler--
mariam, kürk mantolu madonnam benim.
--spoiler--
ilk defa bir kitabı ikinci kez okumak istiyorum. sanki hala eksik bir şeyler kalmış gibi. raif efendide çözemediğim şeyler varmış gibi hissediyorum. ilk defa bir eseri ikinci kez okuyacağım.
büyük kitap, büyük eser...
yanlışlıkla küçük maradona diye okuyup 1 ay edilmeme sebep olan kitap.
kitap "insan sevilebileceğine inanmadığı için kendi sevgisinden bile emin olamaz" görüşünde olan bir kadını ve onu deliler gibi seven bir adamı anlatıyor.

--spoiler--
adam sevgisini kadına gösterebilmek için deli divane oluyor yapmadığı fedakarlık kalmıyor. kadın da bu ilgiden hoşlanıyor ama yine de adamı sevdiğine ihtimal vermiyor. geçmişte ağır yenilgiler almıştır. o yüzden güven sorunu yaşıyor. zaman geçiyor ve ayrı düşüyorlar. sırf birbirlerini dinlemedikleri için hayatlarını heba ediyorlar.
--spoiler--
sabahattin ali'nin diğer kitaplarına göre daha bağımsız okunabilecek uzun öyküsü. raif bey'in dokunaklı öyküsü sadece marksizm-sosyalizm tartışmalarına endekslenmiş bir dönemde oldukça marjinal görünür. sabahattin ali sadece toplumsal düzeyde değil, aşk, sevgi gibi bireysel düzeylerde de özgürlüğün önemine işaret eder bu kitapta. sinemaya uyarlanmak için de epey güçlü bir metindir kürk mantolu madonna. zira sabahattin ali'nin diğer metinleri gibi bu da sinematografik unsurlarla bezenmiştir.