bugün

bir defa değil bir çok defa okunması gereken kitap.
yalnız, hayvan sever biri miydi bu kürk mantolu madonna onu düşünmekteyim.
bazı kitaplar -klişe olacak ama- şarap gibi yıllar geçtikçe değerlenir, okuyanda bıraktıgı tad silinemez...

sabahattin ali'de gün geçtikçe daha çok itibar görmesini sağlayan birkaç kitabından biridir.

kadınların içinde hep bir madonna var; kürklü ya da kürksüz..
raif efendiyi beceriksiz sünepe bi adam olarak hayal ettiğim sabahattin ali romanı.
--spoiler--

Bir şey noksandı,fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan,fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran,nihayet,ümidini kesince,aklı geride,ileri gitmek isteyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.

--spoiler--
"bu ancak fevkalade büyük ve sahici kederlerde görülen, sessiz, hıçkırıksız ağlayışlardan biriydi."

kitabı okurken bambaşka bir şeye üzülmüş sıkılmış ve göz yaşlarına boğulmuştum. bir yandan da devam etmeye çalışıyordum okumaya. yüzüme bir tokat gibi inen bu cümleyle romanla aramda çok çok başka bir bağ oluşmuştu.
Daha ne denir ki...

"bir teklif ve bir kabul...kısa, münakaşasız ve hesapsız! bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı."
"her gün , daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum ' kürk mantolu madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
aşklar... nasıl daha da aşk olur bu aşklar? en derinden ve içten sevebilmek için mesafeleri mi sokmalı araya yoksa insanın kendisini mi? sabahattin ali'nin çok sevilmemesi imkansız romanıdır

http://oznurdogan.com/201...9/blazer-ceketli-madonna/
benim için yeri çok ayrı olan kitap.

sabahattin ali zaten büyük bir yazar, onu söylemeye gerek bile yok sanırım.

fakat bu kitabın çok farklı bir büyüsü var, müthiş bir üslubu ve inanılmaz güzellikte bir öyküsü var. iki başlı bir anlatım şekli ve hislere tercüman olan cümleleri var.

bugünün dünyasında kendince ilişki yaşayan, romantizm, aşk nedir bilmeden, tek olayı sevgililer gününde hediye almak olan "aşık" kişilere inat raif var bu kitapta. insanlardan sıkılmış bir vaziyette "onu" arayan bir insan var. belki de selim ışık'la birlikte en büyük tutunamayan.

eğer aşıksanız okumayın, ciddiyim. o kişiye daha çok bağlanıyor, "ya kaybedersem" korkusu sarıyor içinizi. ya onu göremeden geçerse günlerim diye içiniz içinizi yiyor. o ihtimal bile sizi ağlatmaya yetiyor bazen.

ayrıldıktan sonra bir daha okuyun. aşıkken çıkardığınız anlamlarla ayrıldığınız zaman çıkardığınız anlamlar aynı olmayacaktır bu kitaptan.

" Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey."

söyleyecek daha çok şey var ama bu söz her şeyi bitiriyor bana kalırsa.
üniversite 1. sınıfta arkadaşım 2. defa kitabı okuyordu bana verdi ben okudum ben verdikten sonra 3. defa okudu. gün geldi 2. sınıfta yeniden karşılaştık ve elinde bu kitap vardı. insanın her canı sıkıldığında alıp okuyabileceği bir başucu kitabı.
Türk romanlarının arasındaki nadide eserdir. * Okunur, okutturulur. Sabahattin Ali'dir. Candır, canandır.
Sabahtan beri bu kitabı kürk mantolu maradona diye okuyorum. neyin kafasıysa.
--spoiler--
raif var bir tane bu kitapta... seviyor...
--spoiler--
hemen her cümlesinde insan psikolojisinin tahlili yapılmakta ve okuyucuları kendine bağlamaktadır bu kitap.bu kitabı okurken neredeyse her cümlenin altını çizmiş,kitabı bitirdikten sonra kitabı tekrar yaşamak istercesine o cümleleri a4 kağıdına yazmışımdır.bunu yapmak daha bir enfes olmuştur.kürk mantolu madonna budur işte.
Bir romandan fazlası var, ne bileyim filmi çekilmeli ya da dizini yapsınlar..hem dizi kültürümüzün seviyesi artar. zaten Saçma sapan dizileri izliyoruz.. Hem aşki öğretir hem de mesafelerin bir şeyleri değiştirmeyeceğini... Belki feyz alası gelir sevgiye aşka saygısı kalmayanların.
bir sabahattin ali şaheseri...
Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı yusuf ile birlikte okunması farz olan eseridir. insanın duygularını içinde ne kadar yoğun yaşayabileceğini hatırlatır insana.
okunulası bir kitaptır hiç kuşkusuz.
sabahattin ali'nin kesinlikle okunması ve okutulması gereken romanlarından biri. ilk okuduğumda ortaokulda falandım ve çok etkilenmiştim. bir aşk hikayesinin çok ötesinde bir kitap.
ayrıca vera nın bu kitaba ithafen yazdığı şarkıdır. http://www.youtube.com/watch?v=Gugyif1eZtc *
göz göze gelmeye çekinilecek kitaptır.
“Berlin’de yalnızsınız değil mi?” dedi.
“Ne gibi?”
“Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim… Öyle bir haliniz var ki…”
“Anlıyorum anlıyorum… Tamamen yalnızım.. Ama Berlin’de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçükten beri!”
“Bende
yalnızım…” dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine
alarak: “Boğulacak kadar yalnızım…” diye devam etti “hasta bir köpek
kadar yalnız…”
sabahattin ali'nin kalemiyle bir başyapıt haline gelen romandır. edebiyatımızda da önemli bir yeri vardır. aynı zamanda raif'i ile maria puder'i ile olsun birçok karakterde kendimden esintiler gördüğüm, ruh tahlili açısından da başarılı bir romandır. okunulası.
etkileyici ve bedbaht son.
--spoiler--
insan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.
--spoiler--
filmi çekilse selma ergeç karaktere hayat verebilir.