bugün

Damat ibrahim Paşa'nın Nevşehir'de yaptırdığı en büyük eserdir. Mimarbaşı Mehmet Ağa ve Serkis Kalfa'nın eseri olan camii 1726'da yapılmıştır. üç kapılı kademeli bir avlu içinde yer alır.Önünde beş kubbeli son cemaat yeri vardır.Caminin 44 m.yükseklikteki zarif minaresi sağ taraftadır.Ana mekanın üzerine 16.65m.Çapında bir kubbe örter.Tromp kemerleri,duvara bitişik oluklu yarım sütunlara oturur.Bunları dışarıdan destekleyen payandaların arkada bulunan ların üzerinde kubbeli sekizgen kuleler yer alır.Caminin dış kapısının tarihini Nedim iç kapısının tarihini Seyyid Vehbi yazmıştır.

http://www.iphpbb.com/for...0-61296835-22931-167.html
Çoban Mustafa Paşa, 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile katıldığı Belgrad Seferi’nden sonra etkisini ve ününü arttırarak Anadolu’ya geri döner. Etkili bir kişi olmasından dolayı mı yoksa bizzat Kanuni’nin emrinden dolayı mı bilinmez ama Osmanlı belki de Eskişehir’e vefa borcunu ödemek ister. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin üzerinde büyük emekleri olan Şeyh Edebali’nin türbesinin yakınına Kurşunlu Külliyesi inşa emri 1525 yılında verilir. Tüm dünyanın bugün bile hayranlıkla eserlerini yerinde gördüğü bir dev Mimar Sinan tarafından kentin güney yamaçlarına inşa edilir, külliye.
Aşevi, medrese, cami ve şadırvandan oluşan eser 500 yıldır dimdik ayaktadır.
Çeşitli kereler elden geçirilen külliye’de yapılan ufak bir gezintide (Çoban Mustafa Paşa’nın hain bir pusuda canını vermesinden dolayı mı yoksa tarih unutkanlığından dolayı mıdır bilinmez ama) yüzünüze vuran rüzgar esintisi sizi korkutabilir. Korkunun adı umut olur külliye’nin içinde gezinti yaparken. Mevlevilerin Tanrı’ya kendini adadıkları mekanda kelebeklerin külliyenin bahçesinde açan çiçeklere konduklarını görürseniz şaşırmayın, belki o kelebekler dün burada gerçek aşkın peşinde koşan Mevlevilerdir.
Osmanlı döneminde Mevleviliğin merkezi kabul edilen Külliye’nin bahçesinden içeri adımınızı attığınızda ne siyaset, ne ekonomi, ne işsizlik, ne de umutsuzluk sizi karşılayacaktır. Aşkın peşinden koşan Yunus’un, Mevlana’nın, Şeyh Edebali’nin sözcükleri yankılanırken salonda siz şadırvanda oturup biraz düşünme fırsatı bulabilirsiniz. Ansızın yanınıza gelip oturan bir ihtiyarın elindeki bastonuna sıkıca sarılması gibi Kurşunlu Külliyesi de 500 yaşına gelmiş bir ihtiyar gibidir, o an. Belki de sadece ihtiyarların sessizce gelip onun yanında oturma isteği bundandır.
Külliye’nin arka kapısından sessizce çıkıp gittiğinizde nice mevlevinin arkanızdan el salladığını hissedebilirsiniz.
Dışarda sizi bekleyen umutsuz bir dünyaya adım atarken çilehanelerde akan nice gözyaşının sizi uğurlayan namelerine karışma arzusu yüreğinizin küçük bir noktasında kalır.