bugün

o zamanlar matematiğin gelişmediğinden dolayı muhterem allah böyle rakamsal hatalara düşmüştür . halbuse şimdi sorsak hemen cevap verir .
(Enfal.65:Ey peygamber!Müminleri savasa teşvik et.Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa,iki yüze (kâfıre) galip gelirler.Eğer sizden yüz kişi olursa,kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler.Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.)

(Enfal.66:Şimdi allah,yükünüzü hafifletti;sizde zayıflık olduğunu bildi.O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa,onlardan)ikiyüz kişiye galip gelir.Ve eger sizden bin kişi olursa,allah'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler.Allah sabredenlerle beraberdir.)

Enfal 65'te, 20 müslümanın 200 kafire,100 müslümanın ise 1000 kafire galip geleceği söylenmektedir.Enfal 66'da ise,yani hemen sonraki ayette; 100 müslümanın 200 kafire ve 1000 müslümanın 2000 kafire galip geleceği söyleniyor.Bu,peşpeşe inen iki ayette önce,1/10 orantıdan bahsediliyor,sonra değiştirilip 1 /2 orantısı söyleniyor.

Bu iki ayetten ilki Bedir savaşından önce iniyor.ikincisi ise savaş sırasında geliyor.Bu fark neden ötürüdür?Allah, müslümanların savaştaki performansını görmeden önce gönderdiği ayette yanılmış,sonra savaştaki düşük performans nedeniyle fikir mi değiştirmiştir?Allah savaşın sonucunu ve savaşan insanların nasıl savaşacaklarını önceden bilmiyor olabilir mi?Bu tuhaf durumun,apaçık anlaşılsın diye gönderilen Kuran'ın ayetlerinden okunduğunda anlaşılandan başka bir açıklaması olabilir mi?
belki zor zamanlardan geçiyordur..
adam bişey bulmuş haydi takdir edelim.
Kur'an-ı Kerim'i arapça okumadıkça kesin bir yargıya varamayız. Sonuçta bizim okuduklarımız "Türkçe meal"leri. Kesin ve tam olarak bir çevirme yapılması söz konusu değildir. ayrıca bence orada 100 e 200 e değil de 100 sabırlı kişinin her türlü onlardan daha güçlü orduları yenebileceği anlatılmak istenmiş, böyle anlamlandırılmış.

edit: genç ateistlerden biri rahatsız.!
biraz ekşisözlük vari bir cümle olacak ama, öteki dünyada göte girecek entrylerden birisi.
Allah, kafaları karıştırmasın, diyorum başka bir şey demiyorum. Amin.
1. bakara suresi 106. ayette hiç bir surette "nesh" uydurmasına bir dayanak yapılamaz!

çünkü, ayetin öncesinde yer alan ayetler, ehl-i kitab'a yönelik hitaplardır. özellikle yahudilerin sinirlendikleri durum: "harut ve marut adında iki meleğin gönderilerek sihir öğretimine izin veren Allah ın, şimdi neden onu yasakladığı" ve "yapana da, yaptırana da cehennem vardır" dediğidir. yani madem "harut ile marutu gönderip öğrettiğini yalanlamıyor ve kur an-ı kerim de bunu söylüyorsun peki şimdi ne değişti de sihri haram kılıyorsun? hükmü neden değiştiriyorsun?" diyorlar akılları sıra.

kısaca, kur an-ı kerim in içerisinde nesh edilmiş ayet yoktur! bulan göstersin!

2. bir takım insanlar tarafından yanlı anlaşılan ve bir takım insanların özellikle çarpıtmaya gayret ettiği ayettir.

bu ayette iddiaya göre allah hesap hatası yapmıştır. oysa durumun böyle olmadığı aşağıda ispat edilmektedir. resmin bir kısmına bakarak tablo hakkında yorum yapmaya kalkışmanın sonu elbette yanlı anlamaktır.

şöyle ki:

enfal suresi 56-57-58-59-60 ve 61. ayetlerde açıkca açıklandığı üzere bedir savaşı kaçınılmaz olmuştu.

ancak savaşacak iki taraf arasında ciddi farklar vardı. sayıca üstünlük gayri müslimlere aitti. ayrıca savaş ve teknikleri konusunda deneyimli insanlar da gayri müslimlerdeydi. bu durum da müslümanların psikolojik olarak hazırlanmasını gerektiriyordu.

herşeyden önce müslümanların lideri ve rehberi olan peygamber efendimizin savaşa ruhen hazır hale getirilmesi lazımdı. enfal suresinin 62-63 ve 64. ayetleri tam da bu işi görüyorlar ve burada allah resulü'ne güven telkin ediliyordu.

ardından gelen -söz konusu- 65 ve 66. ayetlerde ise müslümanların savaşa ruhen hazırlanmaları sağlanıyordu.

şöyle ki:

enfal suresi 65. ayetin ilk cümlesinde: "sen, ey peygamber! savaşta ölüm korkusunu yenmeleri için inananları yüreklendir - teşvik et." denilmektedir!

ayettin bu kısmında geçen "harrıd" kelimesidir. bu kelime "teşvik et" anlamına gelmektedir. bu sözcüğün kendisinden türediği "harrad", "maddi ya da manevi yok oluş, tükeniş, psikolojik çöküş, zihni direncin yok olması" anlamına gelmektedir. "marradahu" sözcüğü nasıl ki: " onu hastalıktan arındırdı" anlamına geliyorsa, "harradahu" sözcüğü de "onu psikolojik ve zihinsel çöküşten kurtardı" anlamına gelmektedir.

ayetin devamında ise, peygamberin bu teşviki gerçekleşirse olacak olay anlatılmaktadır:

"eğer sizden dirençli yirmi kişi olursa, bunlar iki yüz kişiyi alteder; yok eğer sizden yüz kişi olursa, inkarda direnenlerden bin kişiyi alt eder. çünkü onlar derin bir kavrayıştan mahrum bir yığındırlar."

burada açıkca görülmektedir ki, bakara suresi 249. ayette de açıklanan olay hatırlatılarak ve bir önceki "ey peygamber teşvik et!" cümlesinde bahsedilen "teşvikin" gerçekleşmesi halinde, 1 müslümanın, 10 gayri müslim kadar güç, kuvvet ve cesaret sahibi olacağı bildirilmektedir. bu olay, müslümanların isterlerse ulaşabilecekleri bir üst sınırdır. ancak elbette -ki kendi nefsimize vurursak- buna ulaşmak hiç de kolay değildir! kolay değildir ancak ulaşılabilir! insanın kendisiyle alakalı bir durumdur!

66'ıncı ayete bakınca hemen ilk cümlede, müslümanlar üzerinde teşvikin beklenen tesiri göstermediği anlaşılmış ve bu yeni durumda bilinmesi gerekenler söylenmiştir:

enfal suresi 66. ayet: "mevcut şartlarda allah yükünüzü hafifletmiştir; zira sizin güçsüz olduğunu iyi biliyor."

buradan anlaşılıyor ki, peygamberimizin yaptığı teşvik ilk etapta istenilen düzeyde içselleştirilememiştir. kolay değil, islam tarihinin ilk ciddi savaşı ve gerek sayıca, gerekse deneyimce karşı tarafın ütünlüğü var! kınamamalı! tarihi olaylar, yaşanılan dönemin şartlarıyla ele alınıp değerlendirilmelidir!

bu durumda, istenilen boyutta teşvik olunamayan müslümanlara; normal şartlarda zaten üstün oldukları âl-i imran suresi 139'da hatırlatılarak şöyle denilmiştir:

"o halde, sizden dirençli yüz kişi çıkacak olursa, bunlar iki yüz kişiyi alt eder; ama eğer sizden bin kişi çıkarsa, allah'ın izni sayesinde iki bin kişiyi alt eder. zira allah hakta direnenlerle beraberdir!"

evet! görüldüğü üzere ayetlerde ne bir hata vardır ne de çelişki.

sorun bazen; insanın olaylara şaşı bakmasında ve gözlerindeki kusuru kabul etmemesinden kaynaklanmatadır. bazen de, kuran'ı bir tarih kitabı, bir matematik kitabı gibi görmekten ileri gelmektedir.

allah, akıl fikir ve denge nasip etsin dileklerimle.

3. Kur'an-ı kerim'den hüküm çıkartmayı öğrenmek o kadar zahmetli bir iş değildir... (bkz: aramaya inanmak)
dincilerin açıklayamadığı bir konu olduğunda, direk türkçe meallere bok atma durumu ile çok yakın olan durumdur. diğer köşeye sıkıştıkları durumlarda oradan buradan duyma hadislerle karşınıza geleceklerdir. O değil de, lan siz demiyor musunuz hıristiyanlık değiştirilmiş, musevilik değiştirilmiş diye; eee sizin ottan götten duyma yazılı halde günümüze taşınamamış, taşınsa da kim bilir nasıl taşınmış olduğu şüpheli şeyleriniz mi değişmeden gelecek. Arkadaşım adam açıklamış işte, sen de öyle değilse otur mantık çerçevesinde açıklamaya çalış. ne dedim mantık mı dedim. pardon. (bkz: mantık ne arar la dincide)

edit: haa yine de bir teist olarak başlıkta beni rahatsız eden bir şey var ama çözemedim ne.
kuranda arapça kurulmuş olan cümleler tam anlamıyla türkçeye çevrilemediği için anlamsal hatalar olabiliyor.