bugün

Bir kaç yıl önce yazdığım bir yazıyı paylaşmak istedim, bilgi paylaşım sitesi ya burası o yüzden :

Bundan 1400 yıl önce islam , bir avuç büyük insanla dünyayı avucuna alan bir güç oldu. Kur'an , Edebiyat ve şiir alanlarında üstadların bulunduğu ve şiirin bir hayat tarzı olduğu bir coğrafyaya indi. Böylelikle söz yazmakta usta olan bir topluluğa '"Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.'' (Hud 13 ) ayeti indi. Ve kral Kisra da ebedi tarihe geçecek sözlerini söyledi '' Onların birtek Allah'ından bu kadar güzel sözler çıkıyorken , sizin üçyüz tanrınıza ne oldu ? ''...

O zamanlar hayat tarzı , yaşayış şekli peygamberin yaşayış şekliydi. O nasıl yaşıyorsa , öyle yaşanmalıydı.Kur'an Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in yaşayış tarızını bize tavsiye etmemiş , emretmiştir ! işte asıl şeriat kavramı da bu noktada çıkıyor karşımıza. Şeriat'ın gerçek anlamı Hz.Muhammed (s.a.v.)in yaşayış tarzıdır. Yani kısacası banka kuyrugunda , manavda , pazarda , okulda , işte , heryerde ve her anda Allah adına alıp Allah adına vermektir. Selamı Allah adına almak - vermek , malı Allah adına alıp vermek , kısacası Allah adına yaşamaktır ve bu yaşam bize emredilmiştir. Asr-ı Saadet döneminini araştırmaya ve uygulamaya yönlendirilmişizdir.Devlet ve Ordu işlerinde de tarz buydu . En küçük savaş , cihad ,hazine , yönetim , toplum düzeni , maliye sorunlarında hemen gözler Kur'ana çevrilirdi , Hakim Kur'andı. Ve tekrar söylüyorum bu bize emredildi. işte emredilen bu hayat tarzının ismi ''Şeriat'' tı. Yani şeriat cübbe giymek , huuhh çekmek , evlere kapanmak değildi. Kısacası şeriat , ibadeti ve kulluğu sadece camilere tıkmamaktı.Bu çatı altından bakmak , yaşamak müslümana farz kılındı . Ancak ben bu çatı altından Laikliğe malesef hiç birzaman bakamadım.
Gerek Türkiye'nin iç savaşını artırmak isteyenler , gerekse islamiyeti sindiremeyen kesimler tarafından Şeriat kelimesi hep çarpıtıldı.Şu anda yaşlı kadınları miting sahnesine çıkarıp ''şeriat istemiyoruz'' diye bağırtanlar neyi istemediklerini çok iyi biliyolardı ama bağıranlar hiç bir zaman bunun farkında değildi.Gençlere şeriat '' sakal uzatıp ,cübbe giyip , huuh çekip , kendini zincire vurduktan sonra bir de üstüne domuz bağıyla adam öldürmek '' olarak yansıtıldı. Tabi burda islamiyeti anlamayıp , hep geri kafada kalan ve itici bir izlenim bırakan bidatlar içinde boğulmuş cemaatlerin de katkısı vardı.Ancak nasıl ki Amerika -CIA - FBI ve Vatikan işbirliğiyle kurulan El - Kaide terör örgütüyle dinimiz terör dini olarak gösterildiyse , Türkiye'de de derin devlet tarafından kurulup Hizbullah ismi kullanılarak yapılan terörle Şeriat kötülendi. Domuz bağları , bodrum katlara gömülen cesetler ...Ancak asıl şeriat'ı istemeyen din karşıtı derin mafya ve örgütler (ki o zamanın Türkiyesinin sahipleri ) Bediüzzaman 'ın ne kadar cumhuriyetçi ve ne kadar modern bir şeriat anlayışı bıraktıgının farkındaydılar.Bu süper akım ve anlayış karşıdakileri hep korkuttu.Çünkü Bediüzzaman'ın talebeleri ne sakallıydı ne de cübbeli. Sosyal hayatları oldukça zengin , ve ayrıca takvalı on milyon genç.Cahillik ve yobazlık fitnesini kırmış atmış , eğitimlidirler ; içlerinde avukatı vardır doktoru vardır , Bakan ı vardır. Ve sonra sosyal bilgisi kitaplarında bize Şeyh Sait hep Said Nursi olarak yansıtıldı , Said Nursi din düşmanı olarak gösterildi . Ve bu Hizbullah tezgahında Hizbullah evlerine Risale-i nurlar yerleştirildi. Hizbullah evlerine yapılan baskınlarda polis kameraları o güzel kırmızı kitaplara zoom yaptı ve medyaya böyle yansıtıldı.Şimdi bunları yazarken acı acı gülümsüyorum. Bu acılık geçmişten gülümsemem de gelecekten kaynaklanıyordu elbet. Böylelikle yeni nesillere ve gençlere Nur cemaatleri de kötülenecekti.Bu cemaati kötüleme yollarından yüz tanesinden sadece bir örneği. Hala da devam ediyor bu kötülemeler malesef , inanan da inanıyor.
Zaman gelip çattıgında , büyüdüğümde bir siyasi görüş , bir hayat misyonuna sahip olmak fikri hiç yalnız bırakmadı beni. Ve bir gün geldi nefsime '' bi dakka yaaa bi saniye bi suss bee ! '' diyerek , bunu becerebilerek bu bize emredilen Şeriat çatısını düşündüm ve hem siyasi görüşüm , hem hayat tarzım değişti.Çok şükür.Ve sonra gördüm ki bu bahsettiğim şeriat ve din düşmanları Sol kimliği altına bürünmüş gençliği zehirliyor. Bu zehir öyle tehlikeli bir zehirdi ki bir süre sonra insanlar Laiklik kavramında öyle bir inatlaştı ki kalplerinde kutsal bir yer etti kendine. Ve malesef cogu kimseler hiç ama hiç farkında olmayarak Laikliğe tapar oldu. Dininden daha çok savunur korur oldu. Bir süre sonra objektif olabilme kuramı değişti bu ülkede.Neye göre objektif olacaksın arkadaş ? Laikliğe göre mi ? Dine göre mi ? Çünkü Dine göre objektiflik Laikliği anında siler atar . Laikliğe göre objektiflik dine saygılı gibi dursa da dini iter iter kovalar ve camilere tıkar üstüne de bir kilit vurur !Neyse , Allah Türk insanına yardım etsin , doğru yol ne ise onu göstersin.
Yazımı ciddi solcu ve Atatürkçü bir abimle hatırladıgım güzel bir muhabbetimi anlatarak bitirmek istiyorum.:
Bir ara hararetli tartışmanın ortasında o abim bana söyle dedi :
-''Abiciğim ben de istiyorum şeriatı , ancak araya bir çok hurafe ,bidat su istimaller girecek. Ve böylelikle yine çarpıtacagız kötü yollara sürükleyeceğiz dini'' dedi ben de :
-'' haklısın abi , cidden haklısın ...Ama benim bu hükümetle ümidim var , başka çare yok ve bu ümidim herzaman olacak'' dedim o da :
-''Güzel kardeşim bak , eğer tertemiz bir şeriat getrilemiyorsa Laik yaşamak mecburidir. Güzel bir şeriatla yaşayamayacaksan ,laik olacaksın dedi. Laik olamayacaksan da kendi içinde şeriatını genişletmeye çalısacaksın'' dedi...
Gördüm ki karsımda tartıstıgım insan cidden boş bir insan değilmiş , içindeki bir çok tabuyu yıkıp bu sonuca varmış. Ve hemen farkettim ki bu güzel abim farkında olmasa da Recep Tayyip ERDOĞAN'ın bir sözüne değiniyordu. '' Ya laik olacaksın , ya müslüman ! ''...Saygılarımla...

“Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab(Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.” ( Maide 48 )
(bkz: gerçek islam bu değil) vs (bkz: gerçek şeriat bu değil)
şeriat gerçek değil, bak şeriat gelirse çok güzel olur palavralarıyla insan kandırmak ağır yüzsülüktür. bugün iran neyse, afganistan neyse, ışid neyse şeriat o dur.

yok onlar bilmiyor, yok onlar anlamadı, aslında sen de okusan bak seversin lafları boş.

bu kadar insanın yanlış anladığını bir kaç ütopyacı mı doğru anlayacak?

hayır herkes şeriat diye bir güzelliğe inanıyor ama sadece gerçekten bağımsız kafasında kurduğu bir ütopya. hani her şey güzel olacak sanıyor.

ee var bu olanlar şeriat ülkelerinde, uygulanmış, uygulanıyor diyorsun ama o öyle değil diyor.

tıpkı kurana bak değip kendi hiç bakmamış bazı müslümanlar gibi bir kafa bu, bak kuranda doğrusu yazıyor der ama kendi ne var orada bilmez. sadece kuran mükemmel kitaptır safsatalarıyla büyümüş ve açıp oraya bakıp sorgualamamıştır bile.

bide sen sorguladığın yerden söylesen, ya da onun inandığı gibi inanmasan ve sözünde diretsen, senin gözün kör der. ee okumadan bunun yanlış olduğunu söylesen okumuyorsun, okuyup söylesen senin gözün kör.

saçmalık o yüzden bunlar.