bugün

Aferin çocuklar iyi iş başardınız.
RIZA BABA-ARKA SOKAKLAR
Başınızı dik tutun, yumruklarınızı da indirin. Kim size ne derse desin, sinirlerinize hakim olun. Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin... öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir. Harper Lee.
Burdayım, çünkü bende vaadi, iki yüz yıl önce bu kentte ettiğimiz vaadi - yerine getirilen vaadi görüyorsunuz. Vaadi yerine getirdik biz, anarres'te. Özgürlüğümüz dışında hiçbir şeyimiz yok. Bireyler arasında karşılıklı yardımlaşma dışında hiçbir yasamız yok. Hükümetimiz yok, yanlızca özgür birlik ilkemiz var. Devletlerimiz, uluslarımız, başkanlarımız, başbakanlarımız, şeflerimiz, generallerimiz, patronlarımız, bankerlerimiz, mülk sahiplerimiz, ücretlerimiz, sadakalarımız, polislerimiz, askerlerimiz, savaşlarımız yok. Başka da pek fazla şeyimiz var sayılmaz. Biz paylaşırız, sahip olmayız. Varlıklı değiliz. Hiçbirimiz zengin değiliz. Hiçbirimiz iktidar sahibi değiliz. Eğer istediğiniz Anarres'se, aradığınız gelecek oysa, o zaman ona eli boş gelmeniz gerekiyor, tıpkı bir cocuğun dünyaya, geleceğine, hiçbir geçmişi olmadan, hiçbir malı mülkü olmadan, yaşamak için tümüyle başka insanlara dayanarak gelmesi gibi. Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.
Le Guin mülksüzler.
görsel

Cesare pavase - yaşama uğraşı.
"Kitap onu büyülemiş, daha doğrusu düşündüklerini haklı çıkarmıştı. Gerçi bir bakıma yeni bir şey söylemiyordu, ama çekici gelmesinin bir nedeni de buydu. dağınık düşüncelerini toparlayabilseydi, o da kitapta söylenenleri söylerdi."

"en iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır, diye geçirdi aklından."

George Orwell - 1984

insanlar için de geçerli bunlar. Bu kısımların altını çizmiştim.
Sevgi, insana zarar veren bir hatadır; işbirlikçisi, yani umutsa tehlikeli bir yanılsama.
Khaled Hosseini/ bin muhteşem güneş
"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca cam kırıklarını beyin zarımın üstünde üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım."
görsel
Ne ayıldım.
Ne ayılabildim.
Ne de ayılmak istedim.
Üç erkek akşamüstü ormanda hayallerini çaldı Seher'in.
Üç erkek gece yarısı boş bir arazide canını aldı Seher'in.
Ya da kaybolmuş bir insanlık aldı hayatını ellerinden Seher'in.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego...
insanlık öldü.
görsel
“Unuttum demek bile hatırlamaktır seni”
(img:#1)
Kitapçıda hangi kitaptan çektiğimi hatrlamıyorum ama güzeller.
(img:#2)
"Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi?

Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi...

Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan... Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz."
Günümüz insanı ilkel ve antik çağ insanından daha fazla kötülük yapma kapasitesine sahip değildir. Sadece, kötülüğe eğilimini harekete geçirmek için eskisiyle kıyaslanamayacak kadar güçlü araçlara sahiptir. Bilinci ne kadar gelişmiş ve farklılaşmışsa ahlaki yapısı o denli geri kalmıştır. işte bugün önümüzdeki sorun budur. Akıl tek başına yeterli değildir.

keşfedilmemiş benlik/ Carl gustav Jung
Senin gibi değilim ben. Bir başkasının benimle aynı şeyleri düşündüğünü görmek hoşuma gitmez.

Bulantı, Jean-Paul Sartre
Bilge Tonyukuk bu bilmeceyi gün doğarken çözdü. Geceleyin Çin duvarı üstündeki bir kulede biraz uyuyup tan atarken kalktıktan sonra Kağan’dan gelen ulağa cevaplarını vermiş ve çerisini gözden geçirmek üzere duvardan aşağı inmeğe davranmıştı ki bir dönemeçte birdenbire durdu. Yıkık bir mazgalın dibinde, bir merdivenin ilk basamağına yakın bir yerde Yüzbaşı Karabuka yatıyordu. Yanında, taşın çukurlaştığı yerde biriken kanı pıhtılaşmış ve bir eli kan birikintisi içinde kalmıştı. Geceleyin Çin ölülerini topluyan Gök Türkler bu loş yerdeki yüzbaşıyı görememişlerdi. Karabuka ölmüş, ölmeden önce parmağını kanına batırarak duvarın temiz ve ak bir yerine şunları yazmıştı:
“Buyruğunu yerine getirdim. Ötüken’e selâm…” .
Oysa dünya, binde bir de olsa yanılma payı bırakanlara aittir bana kalırsa.

-ve amacına ulaşır hain.
tıpkı bir zincir gibi en zayıf halkanız kadar zayıf olduğunuz söylendi sizlere. bu sadece yarısıdır gerçeğin. sizler aynı zamanda en güçlü halkanız kadar güçlüsünüz. ölçmek sizi yaptığınız en küçük işle, okyanusun gücünü köpüklerinin zayıflığıyla değerlendirmek demektir.

sizleri başarısızlıklarınıza göre yargılamak, değişkenliklerinin suçunu mevsimlere yüklemek demektir.

ermiş/ Halil Cibran
En sevdiğim alıntı..

“...sorsan etle tırnak gibiyiz.. Ama tırnak benim. Uzadıkça kesilen, kesilip atılan.. ne olduğum, ne öldüğüm işte, bu da böyle ..”
gökle yer arasında duruyorum. Dünümle yarınım arasında duruyorum. Seninle kendimin arasında duruyorum. Aşağısı uçurum yukarısı aşılmaz dağ. Bu dağlar olmasa Dersim olmazdı, diyorsun. Anlıyorum. (bkz: o muhteşem hayatınız)
“Düşüncenin doğasında iletilmek vardır, yazılmak, konuşulmak, gerçekleştirilmek. Düşünce çimen gibidir, ışığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür.”
"Bir andır o ama bütün zamanlara siner."
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”
''Sekiz dakika boyunca, güneş sönmemiş gibi yaşayacak olan insanları düşündün.

Her anın, o son sekiz dakikaya dahil olabileceği olasılığını fark ettin.

En önemlisi, düşüncenin davranışa dönüşme süresinin de en az sekiz dakika olabileceğini hayal ettin.

Aradaki sekiz dakikayı, doğanın bir parçası olarak gördün.

Sevgilisini sevmekten vazgeçmiş insanın, ancak sekiz dakika sonra bunu açıklayabilmesini olgunlukla karşıladın.

Sekiz dakika boyunca sevildiğini düşünmeye devam eden insanın gerçekle çarpışınca kırılan hayaline acımadın.

Çünkü gözlemleyebildiğin her davranışın geçmişteki bir düşüncenin eseri olduğunu anlamıştın.

Tanığı olduğun ve insanlar tarafından temeli atılmış olan dünya her şeyiyle geçmişe aitti.''

Azil - Hakan Günday