bugün

ekim ayında piyasaya çıkan charles bukowski kitabı..

(bkz: disconnectus erectus)
depresyon zamanında aynaya bakınca görülen kişi. ben bu aralar çok görüyorum.
*
kaybedip bunu alışkanlık haline getiren insanlar için kullanılan halk terimi. (bkz: eşşeğin önde gideni)
Charles Bukowski'nin türkçeye çevrilen son kitabı. Eser, yazarın ölümünden sonra yayınlanmasını istediği şiirlerinden oluşuyor ve tabi yine parantez yayınlarından okuyucuyla buluşuyor.
sadece sıkıcı insanlar sıkılır.
sadece yanlış bayraklar dalgalanır,
size tanrı olmadıklarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler,
tanrı başarısızlıkların bir icadıdır.
tek cehennem bulunduğun yerdir *
tabi çevirisini her zaman ki gibi avi pardo yapmıştır.
zira avi pardo yuda charles bukowski nin kitaplarını bu kadar güzel çevirdiği için en az charles bukowski kadar sevmekteyizdir.
orjinal adı open all night olan bay bukowski kitabı.
kaybedenlerin kazananı gibi bir şeydir.
(bkz: gerizekalinin baskani)
kaybedenin önde gideni

del mar trenindeydim, bar vagonuna gitmek için
koltuğumu terkettim, bir bira içip döndüm ve
yerime oturdum.
'affedersiniz,' dedi yanımda oturan kadın, 'ama
kocamın yerinde oturuyorsunuz.'
'öyle mi?' dedim. yarış bültenini alıp incelemeye
başladım. ilk koşuyu tahmin etmek güçtü.
sonra bir adam dikildi tepeme. 'hey, ahbap, burası
benim yerim!'
'ona söyledim,' dedi kadın, 'ama hiç oralı olmadı!'
'bu benim koltuğum!' dedim adama.
'yerimi aldığı yetmiyormuş gibi,' dedi adam
etrafına bakınarak, ' benim yarış bültenimi okuyor!'
başımı kaldırıp baktım ona, göğsünü şişirmişti.
'şu haline bak,' dedim, 'lanet olası göğsünü
şişirmişsin!'
'benim yerimde oturuyorsun ahbap!' dedi bana.
'bak,' dedim 'bu tren hareket ettiğinden beri
bu koltuktaydım ben, kime istersen sor!'
'hayır,bu doğru değil,' dedi arkamdaki adam,
'o oturuyordu o koltukta tren hareket ettiğinden
beri!'
'emin misin?'
'tabi ki eminim!'

kalkıp bir sonraki vagona geçtim.
boş koltuğum pencerenin yanındaydı,üzerinde de
yarış bültenim duruyordu.

öteki vagona döndüm.adam
yarış bültenini okuyordu.
'hey,' diye girdim söze...
'unut gitsin,' dedi adam.
'bizi rahat bırak,' dedi kadın.

vagonuma döndüm,oturdum ve
pencereden dışarı baktım
manzara ilgimi çekiyormuş ayağına
yattım,
vagonumdaki insanların
öteki vagondakilerin bildiği şeyi
bilmiyor olmalarından memnun.
bu aralar aynamda fazlaca takılmaya başlayan bir denyo...
kaybedenlerin onde bayrak sallayanı, kaybedenlerin allah allah diye cosanıda bulunan uclemenin ilki.
Sadece sıkıcı insanlar sıkılır.
Sadece yanlış bayraklar dalgalanır.
Size Tanrı olmadılarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler.
Tanrı başarısızlıkların bir icadıdır.
Tek cehennem bulunduğun yerdir.

Dallas'tan geçtim ve Pasadena'da aylaklık ettim.
Anam ağlamadı çünkü ağlatacak kimse yoktu.
iki boy aynasını tuzla buz ettim ve beni
hâlâ arıyorlar.
insanın asla girmemesi gereken mekânlara girdim.
Acımasızca dövülüp ölü diye bırakıldım.
Kafatasımda cop darbelerinden oluşmuş bir sürü yumru var.
Melekler korkudan altlarına kaçırdılar.
Harikulade bir insanım.

Siz de öylesiniz.
O da öyle.
Güneşin sarı nabzı ve dünyanın görkemi de. (bkz: charles bukowski) (bkz: samimiyet)
"genellikle karanlıkla aydınlık
birbirine karışırdı.
orada oturuyor olurdum ve
barmen son içkiler diye bağırırdı.
hemen ardından
güneş çıkardı
ve ben hala orada oturuyor
olurdum"
yedinci nesil yazar hoşgelmiştir.
sözlüğe damgasını vurmasını beklediğim yazar.
muhtemelen kaybedenler kulübüne gidecek olan.
"hangi kadınla birlikte olursam olayım
insanlar
hala birlikte misiniz,
diye sorarlar bana."