bugün
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar27
- anın görüntüsü18
- ismet gurbuz 202411
- türkiye den soğuma sebepleri21
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak22
- sözlüğe kız getirmek10
- 2024 eurovision şarkı yarışması12
- okul müdürü nasıl korunabilirdi16
- sözlüğün en güzel kızı olmanın dezavantajları16
- bir kızı kucakta zıplatmak11
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek8
- burnumuzun dibindeki adaların yunanistan ın olması14
- erkeklerin sadakatsiz olması13
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim11
- tamirciye veren kadın13
- bir erkeği cezbeden şeyler13
- şu an hissedilen duygu12
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- niyetin ciddi mi klişesi13
- uludağ sözlük kapatılacak11
- yorgun mermi8
- icardi1905'in sözlüğü bozması31
- beni özlediniz mi doğru söyleyin13
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız16
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması21
- can yaman erkekse sözlük erkekleri ne19
- libido düşmesi18
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- kızların yedek listesi9
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler11
- cami tuvaletinin paralı olması14
- karşı cinse giyim önerileri15
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek9
- evlilik yaşı kaç olmalıdır12
- motosikletle 210 km hız yapmak15
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü10
- dünya bandırmalılar günü16
- sözlükte artık kızlar teklif edecek8
- insan olmaya ceyrek kala'yı eloande den kapmak17
- platonik aşkın kalp kıran davranışları17
- eric bana9
- sözlük yazarlarının tatlıları13
- psikolog fiyatları16
- 2023 2024 sezonu lig şampiyonu9
-içinde karamsarlik olan kişi, karamsar olmak olayının kahramanı olma durumu. hiçbir şeyden mutlu olmama, her şeyi en kötüsünü akla getirme saplantısından muzdarip kişi.
-polyana'nın mutlu etmek için en çok uğraştığı kişi.
-polyana'nın mutlu etmek için en çok uğraştığı kişi.
(bkz: pesimist)
(bkz: bedbin)
ufku dar, ayakları havada iyimserliğe karşı bazen gerçekçi olabilendir.
hayatın hangi kapısına gitse yüzüne kapanmış, hayalkırıklığı içinde, kendisinin bile ne olduğunu bilmediği birşeyler bekleyen insan. üzgün, bomboş.
bardağın her zaman boş tarafını gören, ülkenin gidişatından sürekli şikayet eden şahıs.
Her günün, bir önceki günden kötü olduğunu ve bir sonraki günün de daha kötü olacağını düşünen umutsuzluk timsali varlık.
Kendimi tanımladım sanki. Daha çok gerçekçi olduğumu düşünsem de karamsar olduğumu reddedemeyeceğim. Birkaç dakika önce indiğim otobüste yanımda oturan gencin -yüksek sesle dinlemek suretiyle- benimle paylaştığı müzik tırmalıyordu beynimi. Halbuki bu şarkıyı çok defalar dinlemiştim. Ama beni hiç bu kadar düşündürmemişti. ''Bir bar taburesi üstünde, babamın öldüğü yaştayım.'' diyordu. Bugün babam atmış üçüne bastı. Peki ben atmış üçümü görebilecek miyim? Dünya o zamana kadar var olacak mı? insanlar bu hızla birbirlerini öldürürken, doğayı katlederken dünya dayanabilecek mi o kadar yıl daha? Kaderlerimizle ne kadar kolay oynuyorlar? insanın çıldırası geliyor.
Düşüncelere dalmış yürürken eve yaklaştığımı fark ettim. Sigaram bitmişti.
- Selamünaleyküm.
- Aleykümselam. Buyur.
- Bir kısa lark, bir kısa samsun.
- Tabi.
Her paket alışımda olduğu gibi sigarayı bırakmayı düşündüm. Ama her seferinde olduğu gibi paketi açıp sigaradan bir nefes alana kadar sürdü. Sigara içmek için bir sebep bulamıyordum aslında. Ama bırakmak için de bulamıyordum işin garibi. Babam için de almıştım bir paket. Onun da bitmiştir sigarası.
Eve girdiğimde keskin bir koku hissettim. Bitmek üzere olan sigarayı evyede söndürüp, kokunun kaynağını aramaya koyuldum. Balkondan geliyordu. Balkonun kapısını açtım ve sandalyenin altında yatan kargayı gördüm. Ölmüştü. Epey de olmuştu üstelik. Ne zamandır çıkmıyordum ki bu balkona? Bir ay? Daha mı fazla? Hiçbir fikrim yoktu. O anda yapmam gereken şey sadece cesetten kurtulmaktı. içerden biraz gazete aldım ve karganın cansız bedenini iyice sardım. Bu sırada apartmanın köşesinde duran konteyner gözüme ilişti. Buradan atabilir miydim acaba? Üşengeçlikte sınır tanımayan ruhum, kandırmaya çalışıyordu beni. Ve başardı da. Bir torbaya koyduğum cesedi, kolumun etrafında iki kez çevirerek fırlattım. Poşet havada süzülürken kendimi topu son saniyede elinden çıkarmış ve sayı olursa takımına maçı kazandıracak oyuncu gibi hissettim. Poşet önce konteynerin kenarına çarpıp parçalandı, sonra içine düştü. Sayı olmuştu fakat komşularım biraz rahatsız olacaktı. ''Aman, kediler de bayram edecek.'' Ben ve umursamazlığım.
***
Balkonu alelade temizledikten sonra, içeri, babamın odasına yöneldim. Babam annemi kaybettiğimiz kazadan sonra felç olmuştu. Konuşamıyordu. Belden aşağısı da tutmuyordu. Elleriyle yapabildiği tek şeyse sigara içmekti.
Yine yüzünde o anlamsız ifade vardı. Artık hiçbir şey bilmiyordum ruh hali hakkında. Sigara içtiğinde -belki de dumandan- parlayan gözleri dışında, ne mutluluğa ne mutsuzluğa dair en ufak bir belirti yoktu yüzünde. Fakat her şeye olduğu gibi buna da alışıyordu insan. Alışmıştım ben de. Bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Kafasıyla hayır işareti yaptı. Paketini açıp bir sigara yaktım. Ve eline tutuşturdum. Yatağına ve yastığına dökülmüş olan külleri topladım. Bir isteği olursa zile -otel resepsiyonlarında olan cinsten- basmasını hatırlattım. Ve odama döndüm.
Televizyonu açmamla küfretmeye başlamam nerdeyse aynı saniyeye tekabül etmişti. Savaş, cinayet, hırsızlık, seviyesizlik... Evrende acaba insan kadar aciz bir varlık var mıydı acaba? Ne gibi sebepler olabilirdi ki bu kadar insanı katletmek için? Petrol, para, güç, hırs... Peki bunlara sahip olmayan ve sahip olmak da istemeyen insanlar niye dur diyemiyordu buna? Birilerini daha iyi öldürmek için silah geliştirmenin adının teknoloji ve ilerleme olduğu bir çağda yaşadığımızı düşündüm. Ne kadar gülünç. insanları öldürmek için ''vatan, millet aşkıyla'' bir araya getirilmiş insan toplulukları -namı diğer ordular- geldi aklıma. Ve halklarının oylarıyla seçilmiş siyasetçiler. Ne kadar muğlak bir sistem. Savaşın başka bir nedeni olabilir mi diye düşündüm. ''A'' ülkesinde doğmuş insanlar, ''B'' ülkesinde doğmuş insanlara tarihin getirdiği bir kin, bir nefret besliyor. Birbirlerini bir kaşık suda boğmak istiyorlar. Neden? Tahammülsüzlük. Hoşgörüsüzlük. Din savaşları geldi aklıma. Beynimi çatlayacak gibi hissediyordum. Benim gibi düşünen birileri daha var mıydı acaba? Düşündüklerimin mantıklı olduğuna o kadar emindim ki. Fakat bir o kadar da insanların değişmeyeceğine. Babamın çaldığı zil dünyaya geri dönmemi sağladı.
Kalktım ve odasına gittim. Tuvalete gitmek istediğini işaret etti. Onu tuvalete götürdüm ve sonra odama çekildim. En iyi yaptığım şeyi yapmak için. insanlığın en iyi yaptığı şeyi yapmak için. Uyumak.
Kendimi tanımladım sanki. Daha çok gerçekçi olduğumu düşünsem de karamsar olduğumu reddedemeyeceğim. Birkaç dakika önce indiğim otobüste yanımda oturan gencin -yüksek sesle dinlemek suretiyle- benimle paylaştığı müzik tırmalıyordu beynimi. Halbuki bu şarkıyı çok defalar dinlemiştim. Ama beni hiç bu kadar düşündürmemişti. ''Bir bar taburesi üstünde, babamın öldüğü yaştayım.'' diyordu. Bugün babam atmış üçüne bastı. Peki ben atmış üçümü görebilecek miyim? Dünya o zamana kadar var olacak mı? insanlar bu hızla birbirlerini öldürürken, doğayı katlederken dünya dayanabilecek mi o kadar yıl daha? Kaderlerimizle ne kadar kolay oynuyorlar? insanın çıldırası geliyor.
Düşüncelere dalmış yürürken eve yaklaştığımı fark ettim. Sigaram bitmişti.
- Selamünaleyküm.
- Aleykümselam. Buyur.
- Bir kısa lark, bir kısa samsun.
- Tabi.
Her paket alışımda olduğu gibi sigarayı bırakmayı düşündüm. Ama her seferinde olduğu gibi paketi açıp sigaradan bir nefes alana kadar sürdü. Sigara içmek için bir sebep bulamıyordum aslında. Ama bırakmak için de bulamıyordum işin garibi. Babam için de almıştım bir paket. Onun da bitmiştir sigarası.
Eve girdiğimde keskin bir koku hissettim. Bitmek üzere olan sigarayı evyede söndürüp, kokunun kaynağını aramaya koyuldum. Balkondan geliyordu. Balkonun kapısını açtım ve sandalyenin altında yatan kargayı gördüm. Ölmüştü. Epey de olmuştu üstelik. Ne zamandır çıkmıyordum ki bu balkona? Bir ay? Daha mı fazla? Hiçbir fikrim yoktu. O anda yapmam gereken şey sadece cesetten kurtulmaktı. içerden biraz gazete aldım ve karganın cansız bedenini iyice sardım. Bu sırada apartmanın köşesinde duran konteyner gözüme ilişti. Buradan atabilir miydim acaba? Üşengeçlikte sınır tanımayan ruhum, kandırmaya çalışıyordu beni. Ve başardı da. Bir torbaya koyduğum cesedi, kolumun etrafında iki kez çevirerek fırlattım. Poşet havada süzülürken kendimi topu son saniyede elinden çıkarmış ve sayı olursa takımına maçı kazandıracak oyuncu gibi hissettim. Poşet önce konteynerin kenarına çarpıp parçalandı, sonra içine düştü. Sayı olmuştu fakat komşularım biraz rahatsız olacaktı. ''Aman, kediler de bayram edecek.'' Ben ve umursamazlığım.
***
Balkonu alelade temizledikten sonra, içeri, babamın odasına yöneldim. Babam annemi kaybettiğimiz kazadan sonra felç olmuştu. Konuşamıyordu. Belden aşağısı da tutmuyordu. Elleriyle yapabildiği tek şeyse sigara içmekti.
Yine yüzünde o anlamsız ifade vardı. Artık hiçbir şey bilmiyordum ruh hali hakkında. Sigara içtiğinde -belki de dumandan- parlayan gözleri dışında, ne mutluluğa ne mutsuzluğa dair en ufak bir belirti yoktu yüzünde. Fakat her şeye olduğu gibi buna da alışıyordu insan. Alışmıştım ben de. Bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Kafasıyla hayır işareti yaptı. Paketini açıp bir sigara yaktım. Ve eline tutuşturdum. Yatağına ve yastığına dökülmüş olan külleri topladım. Bir isteği olursa zile -otel resepsiyonlarında olan cinsten- basmasını hatırlattım. Ve odama döndüm.
Televizyonu açmamla küfretmeye başlamam nerdeyse aynı saniyeye tekabül etmişti. Savaş, cinayet, hırsızlık, seviyesizlik... Evrende acaba insan kadar aciz bir varlık var mıydı acaba? Ne gibi sebepler olabilirdi ki bu kadar insanı katletmek için? Petrol, para, güç, hırs... Peki bunlara sahip olmayan ve sahip olmak da istemeyen insanlar niye dur diyemiyordu buna? Birilerini daha iyi öldürmek için silah geliştirmenin adının teknoloji ve ilerleme olduğu bir çağda yaşadığımızı düşündüm. Ne kadar gülünç. insanları öldürmek için ''vatan, millet aşkıyla'' bir araya getirilmiş insan toplulukları -namı diğer ordular- geldi aklıma. Ve halklarının oylarıyla seçilmiş siyasetçiler. Ne kadar muğlak bir sistem. Savaşın başka bir nedeni olabilir mi diye düşündüm. ''A'' ülkesinde doğmuş insanlar, ''B'' ülkesinde doğmuş insanlara tarihin getirdiği bir kin, bir nefret besliyor. Birbirlerini bir kaşık suda boğmak istiyorlar. Neden? Tahammülsüzlük. Hoşgörüsüzlük. Din savaşları geldi aklıma. Beynimi çatlayacak gibi hissediyordum. Benim gibi düşünen birileri daha var mıydı acaba? Düşündüklerimin mantıklı olduğuna o kadar emindim ki. Fakat bir o kadar da insanların değişmeyeceğine. Babamın çaldığı zil dünyaya geri dönmemi sağladı.
Kalktım ve odasına gittim. Tuvalete gitmek istediğini işaret etti. Onu tuvalete götürdüm ve sonra odama çekildim. En iyi yaptığım şeyi yapmak için. insanlığın en iyi yaptığı şeyi yapmak için. Uyumak.
her yeri karaya boyayan kişi.
insanın bazen daha doğrusu genellikle, nedensizce ruhunun meşgul olmasıdır. Sanki kafasının üstünde koskoca bir soru işareti var ve hiç gitmiyor. Bazen kulaklık takar öyle dolaşır bazı tonlar bazı melodiler onu anlatır, bazı şarkıların teması onu yansıtır aslında anlatılacak değilde yaşanacak bir durumdandır bu. Mesela karamsar olan birisi en derin acılara karşı koyabilecek güçtedir, en mutluluğuda en acı durumuda kavrayabilecek bir ruh yapısı vardır, optimist ruh halli kişiler en acı durumlarda yıkılırlar psikolojik hastalıklardan fiziksel hastalığa doğru ilerleme durumuda vardır. Ama dediğim gibi tam anlamıyla karamsar kişiler bunun gibi durumlara göğüs gerebilir çünkü sürekli içinde bir fırtına kopuyor sürekli gözleri bir kargaşanın içinde çıkma yolları arıyordur. Hüzün gölgesi gibi peşindedir her bireyin.
Herşeye kötü tarafından bakmanın özetidir. Karamsar olma Evren'e olumlu mesaj gönder geyiğine inanmayanlar, karamsardırlar. Ne söylerseniz söyleyin, saçma bir umuda sürüklenmezler.
bunlar güzel günlerimiz daha beter olacak her şey diyen kişidir.
https://www.youtube.com/watch?v=qsqeRdgySiI
https://www.youtube.com/watch?v=qsqeRdgySiI
Karamsarlık, herşeye kötü yönden bakmak, eksik yanını görmek ve ümitsizliktir.
Bu duyguya sahip kişiye karamsar denir.
Bu duyguya sahip kişiye karamsar denir.
Kötü düşünen kişi. Evet.
Hayata küser.
Karamsarlık dış etkenlerden ziyade içsel bir ruh halidir. Kime güveneceiğini ve bedelini ödemeyi bilirsen sıkıntı olmaz. Ayık ol!
Aşşağı tarafı büyük bir boşluk olan bir ipte yürürken o ipten geçiş süresini ağır bir çekimde yaşamak ve burdan kesin düşeceğim yok yok kesin düşmeyeceğim kavgasını veren kişi.
Hayatta farkındalığı sağlayan insanlardır karamsarlar, beyinin salak gibi çalışmasındansa farkındalık yaratıp düşünmek en büyük hissi yaratacak eylemdir. Mutlu olamayız abi çünkü mutluluk o kadar ulaşılamaz bir yerde ki hayatta bize sunulan sistem bunu yasaklıyor zaten herşey den önce birileri bize bu yoldan ilerliceksin asla şaşmıcaksın diyor ama birilerinin bize dediğini biz istemiyoruz kendimize yol yapmak istiyoruz ama sistem buna engel hayır diyor benim dediğimden ilerliyeceksin çünkü güç bende senin varlığını bu dünyada ben yöneteceğim işte buda hayvanlar kadar özgür olmadığımız anlamına geliyor. Aslan vahşi olabilir ama doğası gereği ne isterse onu yapabiliyor özgürlük ve mutluluk budur aslında.
Hayatta farkındalığı sağlayan insanlardır karamsarlar, beyinin salak gibi çalışmasındansa farkındalık yaratıp düşünmek en büyük hissi yaratacak eylemdir. Mutlu olamayız abi çünkü mutluluk o kadar ulaşılamaz bir yerde ki hayatta bize sunulan sistem bunu yasaklıyor zaten herşey den önce birileri bize bu yoldan ilerliceksin asla şaşmıcaksın diyor ama birilerinin bize dediğini biz istemiyoruz kendimize yol yapmak istiyoruz ama sistem buna engel hayır diyor benim dediğimden ilerliyeceksin çünkü güç bende senin varlığını bu dünyada ben yöneteceğim işte buda hayvanlar kadar özgür olmadığımız anlamına geliyor. Aslan vahşi olabilir ama doğası gereği ne isterse onu yapabiliyor özgürlük ve mutluluk budur aslında.
güncel Önemli Başlıklar