bugün

yıllardır süre gelen bir tartışmaya parmak basmakla kalmayıp eşeliyoruz
aslında aşk denilen sanrı bile beynimizin bir ürünüdür.
insanları fikirleri yürütür...
hissettiğimiz duygularda kalpten değil beyinden gelir.
her şey beynin fonksiyonları ve komutları dahilinde işler.
elimizi kaldırmak bile...
beynimiz hükmeder her şeye
nöronlarla sinir sistemiyle iletir ve elimizi kaldırırız.
kalp kan pompalayan bir organdır.
kirli kanı temiz kana dönüştüren bir hamamdır.
bilimde de böyledir.
bir insanın beyin ölümü gerçekleştikten sonra kalbi dilediği kadar atsın o insan yaşıyor sayılmaz.
tıpta buna bitkisel hayat denir.ama insan hiç bir zaman uyanmaz beyni durunca hayatı sona erer.
her şeye beyin karar verir.
peki o zaman aşık olduğumuzda neden kalbimiz acır neden böyle hissederiz.
çünkü hepsi bir sanrı.
evet hayal kırıklığı yaşadığınızı zıt fikirler düşündüğünüzü biliyorum.
ama böyle.
hissetme işleminin beyin tarafından verilen emirlerle salgılanan hormonlar tarafından gerçekleştirildiğini bilmeyen kişinin soracağı soru.
Bende kalp diyorum, bilim bir sanrı maneviyat ise kah büyük bir acı kah bir yaşam kaynağı.
kalbin yönlendirme kabiliyeti olmadığı ancak kişiyi yaşatmak için belirli zaman diliminde kendine biçilen görevi yerine getirerek tik tak tik tak attığı düşüncesindeyim.
bir gün vücut içindeki organlar aralarında bir patron seçme kararı almışlar. toplantı yaparlarken beyin çıkmış ortaya "ben patron olucam, hepinizi ben yönetiyorum" demiş. buna karşı çıkan kalp ise "ben kan pompalamasam, size kan yollamasam hiç biriniz yaşayamazsınız" demiş. Götte patron olmak istemiş. sonuç olarak beyini seçmişler. Götte sıçmamaya başlamış. iş böyle olunca atıklar içerde kalmış. vücut kokmaya ve bozulmaya başlamış. daha sonra beyin bakmış olmuyor. patronluğu götü vermiş. o günden sonra vücutlarıda dünyayıda hep götler yönetirmiş.
(bkz: beyaz yakalı şeytanlar)
Tamam belki yanlış şık ama benim canım çok acıyor,başlarım böyle sanrısına beyin hükmedemiyor kalp acıyor, gözler yaşarıyor kolumu kaldıracak emri veriyorum da inerken yer çekimi indiriyor acıya dur desem kan akmaya devam ediyor ah ulen ahh.
bilimsel bir açıklama getirmek gerekirse beyin insanı yönetir. pekala binlerce yıldır ve hatta günümüzde neden kalp bizi yöneten organ gibi görünür?

bu yanılgının sebebi binlerce yıl boyunca kalp durunca; ölümün gelmesi ve ruhun bedenden ayrıldığının düşünülmesidir. oysa kalp gibi bir pompa diğer vücut organlarını besleyemediği için beyin durup ölüyor ve gerçek ölüm gerçekleşiyor. kalp bizi yönetiyor olsaydı zaten kalp nakli yapıldığında tüm benliğimizi kaybederdik. oysa beyin nakli diye bir şey yok, olsa bile beyin nakli demek yanlış olur çünkü tüm kişiliğimizi belirleyen özellikleri beynimiz belirler. beyin nakli yerine total vücut nakli demek daha doğru olur.

kalbin değil beynin yönetici olduğu 1800 lü yıllarda ancak anlaşılmış. daha önce insanlar beyni içi kan dolu vücudun önemsiz ücra bir köşesi olarak görmüşler. hatta kafayı açtıklarında ortaya çıkan beynin kıvrımlarını barsağa benzetmişler. yüzyıllarca "kalbin yönetici ve duyguların oluştuğu yer" yanılgısı olması edebiyata ve diğer dallarda hep kalbin ön plana çıkarılmasına neden olmuş ve tüm dillere yerleşmiş. kalbi temiz, seni tüm kalbimle seviyorum, kalp gözü kapalı, kalbi kara, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer, hep kalbimin sahibi olacaksın, kalp kırmak v.b tonlarca deyim veya cümle bulabiliriz. beyin ise insanlara antipatik gelir. işe yaramaz, yenmeyecek bir et parçası olarak görülen beyin için kimse güzel duygular hissetmez. kalp deyince onun bir et parçası olmaktan çıkartır ulvi meziyetler yükleriz.

binlerce yıl sonra insanlar dönüp bir zamanlar insanlar cahildi kalbi beyin zannederlerdi diye götüyle gülecek. ha bende yanılıyor olabilirim. beyinde olmayabilir. kafatasının içinde öyle organlar var ki beyinden çok kişiliğimizi onlar ortaya çıkartıyor. ama hareket etmemiz, konuşmamız düşünmemiz, fikir üretmemiz beyinde oluyor. pekala beyne bunları yap diyen organ var mı? elbette var ama bilim o kadar gelişmedi, hangi organ daha önce gelir bilemiyoruz. sonuç olarak insanı yöneten kafada bulunan organlardır. vücut ise uyarılarıyla başa yön verebilir ancak gönderdiği bilgilerle yönlendirebilen alt kademede yapılar olarak kalır.

eski mırıs'da mumyalama sırasında tüm organlar korunurken sadece beyni parçalayıp atarlarmış. diğer tüm organlar tekrar yaşamda ihtiyaç duyulan bir organ olarak düşünülürken beyni hiç korumamışlar. bununla ilgili bir yazıyı okuyabilirsiniz.
http://girgin.org/ansiklopedi/misirdamumyalama.htm
duygular söz konusu ise kalpken, mantık ve geri kalan herşey için beyin ön plandadır.
beyin olum bu kadar kasmanıza gerek yok.
(bkz: biyolojik)
yönetmek sözcüğünün geçtiği yerde beyin sana el sallar.
Bu sorunuzun cevabı için 'Danıel Goleman - Duygusal zeka ' kitabını öneririm.Salt zeka ile duygusal zekanın arasındaki, kısacası kalp ve beyin'in mükemmel iletişimini anlatan bir kitap.Aslında bir psikolojik araştırma kitabı olsa da, çok net, ve herkesin anlayabileceği şekilde yazılmış.Sıkmadığı gibi öğrendiğiniz şeyler karşısında resmen aydınlanıyorsunuz.

Kitaptan alıntı:Duygular sizi ele geçirdiğinde çabalamak boşunadır.Mantık işleyemez hale gelir ve düşünemezsiniz.

Özbilinç:Kişinin duygularından haberdar olma hali:şuan çok sinirliyim, biraz dışarı çıkıp yürürsem sakinleşebilirim.

Kısacası bu kişinin kendisiyle alakalı bir durum.Bu durumdan ötürü her iki tarafında söz sahibi olduğu noktalar vardır.Bu yüzdende sorunun cevabı basit:iki tarafta.
Fakat kimde hangisinin daha ağır bastığına göre değişen şeylerdir.
(bkz: beyin)
Beyindir.
Bazı noktalar da insanlar kalbini dinle vb şeyler söylese de. Kalbi dinlemek diye bir şey yoktur.
Çünkü kalp düşünemez.
Kalbinin sesini dinleyen beynini dinleyemez, ama beynini dinleyen yeri geldiği zaman kalbini de dinler.

Bence yani.Takılın.
görsel
Beni penisim yönetiyor beni bir tek o anlıyor.
Beyin arkadaşım beyin.

Kalp yönetse bu kadar gurur yapmazdık.
Analitik zeka ile duygusal zeka arasındaki orana bağlıdır. Gerçi zeka deyince beyinden bahsederiz ama işin içinde duygusal da var. Fazla şey etmemek lazım. Yaşıyoruz işte.
Bence ortada kalplik bir durum yok alt tarafı kan pompalayan bir organa neden böyle bir görevi varmış gibi davranılır anlamış değilim. Bence kimi insan duygusal bakar olaylara kimiyse mantıksal bakar. Örneğin bir kız bir adamı seviyordur. Ama adamın da kötü huyları filan vardır. Duygusal kısım der ki bir şey olmaz o da seni seviyor, mutlu olursunuz, belki bir gün değişir. Ama mantıksal olan kısım der ki adam kaç yaşına gelmiş senin sevginden değişecek hali yok ya. zaten bu ilişki uzun vadede mutluluk veremez. o yüzden yol yakınken vazgeç. Bunun gibidir. Ben mantıktan yanayım. Çünkü bazı şeylere duygusal yaklaşmak kişiye zarar verir ve hayal kırıklığına uğratır.
Kalp diye bir şey yok arkadaşlar mecazi o. Bir de heyecanlanınca, kaygılanınca, sevinince, üzülünce ve sair farklı hislere göre kan pompalama hızı değişiyor, ondan kalbimizde hissediyoruz, kalbim diyoruz, ama hep beyin o,

Hepsi beyin.
kalp aracılığıyla beyin yönetir. saygılar.
Ozaman buna murat çelik abimizin bir sözüyle cevap vereyim. "Aklınızla kalbinizin kesiştiği yere dikkat edin, elimizde bir tek o kaldı". Bizi yöneten çoğu zaman işte tam da murat abimiz dediği bu yerdir , yani vicdanlarımızdır.
kişiden kişiye değişir ama beynin verdiği kararların cezasını kalp çeker.
Midedir. ikisinede giden yollar yemekten, mideden geçiyor. yalan mı?