bugün

Guillaume Canet in Julien rolünde yıldızlaştığı mükemmel bir yapım.
sonunda kendilerini çimentoya neden gömdüklerini anlayamadığım kısmı hariç genel olarak güzel bir filmdir.
tutkulu bir aşkın masalsı anlatımını konu alır. henüz çocukken başlayan ve dudakların birleşmesiyle son bulan inat gerektiren bir oyunu oynar kahramanlar. son nefeste, son kez mor dudakların tadında bir ölüm.
Film otoritelerinin film hakkında yorumu:

--spoiler--

şimdi filmin sonunda ne oluyor onlara?

--spoiler--
gnde en az 1 film izlemeden uyumayan bırı olarak izlediğim -işlenişi bakımından da begendıgım- sayılı ask filmlerinden.. fransızcaya olan tutkumu katkat daha arttıran film.. oyucular,filmin konusu,işlenişi hersey cok guzel..
sonradan pişman olmamak için başının pür dikkat izlenmesi gereken film.
sonunda dolu dolu ağlatan film. aşk filmi mi istiyorsunuz? 500 days of summerlar falan çerez. sadece bunu izleyin yeter.
bugüne kadar izlediğim en kaliteli filmlerden biridir.filmin havasıda böyle.
birazcık hüzün,biraz komedi falan.dublajlı izlememe rağmen etkilendim.
*
izlerken insana keyif veren birbirlerine olan aşklarını oyunlarla sınayan bir çiftin hikayesi.gerçekten insanın içini sızlatan ya da kahkalar attıran güzel sahneleri var.filmin sonu izleyiciye bırakılacak şekilde iki sahneden oluşuyor.filmin güzelliğine rağmen anlamadığım bir şey var madem 10 yıl sonra buluşup birleşiceksiniz ne diye kendinize aşılması zor engellerle dolu hayatlar kurarsınız.ikisi de bu on yıllık süreçte evlendi.birisinin çocukları oldu.sonra aşk her şeyden kutsaldır diye kahramanlarımızı seven resmi eşler ve çoluk çocuk ortada bırakıldı.onları düşünen yok tabi.asıl oyun onlara oynandı.
şizofren bir genç ile gerizekalı bir kızın hikayesini anlatan filmdir.
aşkın ne kadar cesaret istediğini anlatan deli dolu, saçma sapan bir aşk hikayesi. gelmiş geçmiş en iyi aşk filmlerinden biri.
fransız sinemasının en iyi 10 filminden biridir.
arkadaş tavsiyesiyle izlenilmiş film.
2 ay boyunca farklı ülkeler ve farklı şehirlerden dolayı görüşemeyen bir çiftin 2. buluşmasında izlemesiyle daha bir güzel hale gelen film. ve sevgiliye alınan hediyelerden biri filmde geçen atlı karıncalı oyuncak ise o filmi izlerkenki psikolojiyi siz düşünün. ayrıca filmi tavsiye eden çift filmin dvdsini ve büyük boy posterini de hediye etmiştir. yani bir ilişkinin filmidir.
fransız sinemasının farkını açıkça ortaya koyan mükemmel bir örnek.

sinemada ve tiyatroda anlatabileceğin konu sayısı bellidir, daha önce hiç işlenmemiş bir konu bulamazsın, bundan sonra da kimse bulamayacak.
burda önemli olan, seçtiğin konuyu izleyiciye nasıl anlattığındır ve işte bu noktada, fransız sinemasının mahareti inkar edilemez.

oha amk o kamerayı nereye koydun, o senaryoyu kime yazdırdın, o kurguyu kime yaptırdın arkadaş ya... diye diye izlersin bu filmi de...
bu filmi izlemeden ne aşk yaşadım demeli ne de aşk filmi izledim demeli.müthiştir.nasıl anlatılır.her an aşk,her an heyecan,her an duygu..
-arabanın üstünde öpüşme sahnesi kalbimi söktü alır resmen.
-büyüdükleri ilk sabah julienin odasında o sahneler filmin en tatlısıdır.
spoiler içerir

finaliyle kusursuz aşkın tanımını yapmış, manga' nın ' bir kadın çizeceksin ' şarkısını akla getirmiştir. ( saklayıp gömeceksin, kimseler sevemeyecek )

spoiler içerir
sürekli birbirlerine ve başkalarına zarar verdikleri için kendilerine ölümü layık gören bir çiftin hikayesidir. hastalıklı, obsesif bir çift hikayesidir hatta. kusursuz aşkı kim neresinde gördüyse tebrik ediyorum zira beş altı yıl önce izlediğimde-ki ergenlikten çıkışa doğru duygusallığın tavan yaptığı zamanlardı şahsım için- bile biliyordum bir kişinin diğerini öldürmeye çalışmasının hastalık olduğunu ya da bir kişinin diğerinin hayatını mahvettikten sonra gelip tekrar mahvetmesinin hastalık olduğunu. bu tür şeyler ne ara aşk olmuş...sanırım o ara kitap okuyordum, kaçırmışım. her sakallıyı hacı sanmak gibi olsa gerek; her öpüşerek öleni mükemmel aşık sanmak.
arıza bir aşk hikayesi.*
ilişki başlatıcı filmdir.
güzel bir filmdi. Biraz komedi, biraz romantizm içerikli filmlerden hoşlananlara şiddetle tavsiye edilir.
en yalın, en acımasız, en saf, en masum, en güvensiz, en bağımlı, en sınırtanımaz, en korkunç, en iğrelti, en acıtan, en umutlandıran, en unutulmaz, en can sıkan, en yaralayan, en sevindiren, en özleten haliyle aşkı anlatan, son derece zekice hazırlanmış kurgusu ile masal havasında kendini seyrettiren fransız yapımı. yönetmenin ilk filmi olsa da oldukça başarılı bir sinematografiye sahiptir. ayrıca filmin iki sonla bitmesi hem kelamını daha iyi anlatmasına, hemde çoğu insanın filmden bir şey almamasına sebep olmuştur da denebilir.

izlenesi, kendinize aşık etmek istediğiniz biri varsa mutlaka izlettirilmesi gerekir filmidir.
çevirisi "cesaretin var mı aşka?" olmayıp, "çocuk oyunu" olan filmdir.
ayrıca,
cap ou pas cap repliğinden sonra;
-Büyüyünce ne olacaksın?
+Ben diktatör olacağım ya sen?
-Ben de turta olacağım. Bir pastanenin vitrininde, kayısılı.
repliğiyle beni benden alan film. marion cotillard güzelliği ve oyunculuğunun yanında, fransız sinemasına ilgi duymanızın başlıca sebebi olabilecek kadar iyidir.
konusu bu kadar güzel bi filmde bu kadar b.ka bulanamaz ki...öyle saçma abartılar vs varki filmde o güzelim konuyu silip götürüyor...
hayat güzeldir ve the forgotten daki gibi konu süper film g.t gibi...
izlemeyin ya da forward yapa yapa izleyin
annesi kanser ve ölmek üzere olan julien ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan sophie arasında özel bir bağ vardır. bu bağ oynadıkları cesaret oyunu sayesinde güçlenmektedir. oyun icabı her biri sırasıyla, diğerine cesaret gerektiren, sınava sütyenle gitmek, okulun en sert çocuğunu tokatlamak gibi, zorlu görevler vermektedir. zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarınada engel olmaktadır.

başrol oyuncuları;

(bkz: marion cotillard), (bkz: guillaume canet).

hayatımın filmidir. ötesi yok! hem masum, hem tutkulu... hem renkli ve eğlenceli, hem de ağır. dünyanın en başarılı filmlerindendir.