bugün

''Aşk, bir kuyunun kıyısında susuzluktur. Aşk çiçektir, meyve değil''

Amin Maalouf - Afrikalı Leo
iz bırakanlar unutulmaz.
"uygun şartlar altında kaybolmak mümkündü, olanaklar sonsuzdu, ve insan hayattayken de ölebilirdi."

franz kafka - milena'ya mektuplar.
artık görünmeyen kızın topuk seslerini bir müddet beraber dinledikten sonra güvenlikçi kendini özetleyen tek cümleyi söyledi:
"finans müdürü skiyo bunu."
tıknaz, sık saçlı güvenlikçiye göre, o ve feridun denyosu haricinde bu şirketteki herkes, birbiriyle sevişiyordu.
ona göre bu şirket hiç iş yapmıyor, kimse çalışmıyor,
sadece bedenler dört nala sevişiyordu.

umut sarıkaya - benim de söyleyeceklerim var
"hala seni düşünüyorum."
yıllar önce okuduğum bir romanın son cümlesiydi. kitabı kapattığımda gözümü bir noktaya odaklayıp uzun süre yerimden kıpırdamadığımı hatırlıyorum. neden bu denli etkilendiğimi anlayabilmeniz için kitabı okumanız gerekiyor elbette.
(bkz: psiko analist)

bir de murat renay'ın kitabında okuduğum bu paragraf beni çok düşündürmüştü;
"herkes dünyanın sonunu getirmeye nedense çok meraklı. oysa unuttukları bir şey var: herkesin kıyameti kendi içinde zaten. bir gece yatağa yattın ve sabah kalkamadın. hayat senin için zaten bitti. dünyaya gök taşı çarpmış ölmüşsün ne yazar, yer yarılıp içine düşmüşsün ne yazar?"
(bkz: söylenmeyen)
"azrail'e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerini az tutacaksın bu hayatta."
kütüphane masalarındaki insanlar daha yabancı, çalışanlar çok yabancı, iletişim çıkar dışında hiç yok. Bir sessizlik kılıfının altında insanlar kendi zırhlarını örüyorlar birazdan sokakta verecekleri yalnızlık muharebesi adına. Ve düşünüyorum da insanoğlu kitaba hiç olmadık anlamlar yüklüyor son birkaç yıldır. Yabancılığın sembolü oldu artık kitaplar ve onları tutan bir çift el. Cafelerde, otobüslerde banklarda. Hatta yalnızken bile yalnızlığını pekiştirme ihtiyacı duyabiliyor insanlar kitap okuyarak. Kütüphaneler de dolayısıyla yalnızlığın ibadethaneleri oluyor artık.
Düşlerimiz... Arzularımız... Tutkularımız...
Ne kadarını gerçekleştirebiliyoruz isteklerimizin? Planladıklarımız gerçekleştiğinde ne kadar aslına benziyorlar? Kararlarımızın başında ve sonunda rastlantılar, zayıflıklar ve pişmanlıklar nereye kadar kontrolü elinde tutuyor?
Sende ki beyni kuşa atsak, kuş uçamaz.
Başını eğmiş zalimleri dinlersin
Dersin 'lokmam ellerinde'
Filistin bir sınav kağıdı
Her mü'min kulun önünde

(bkz: cahit zarifoğlu)
bu kitabın yazılmasın da emeği geçen teyzeme, yengeme, baldıza ve ananeme teşekkürü bir borç bilirim.
kalbim bugün parçalı bulutlu.
kursad olmustu fakat attan dusmemisti . olmustu fakat yenilmemisti.
böyle buyurdu zerdüşt- nietzsche

Bölüm: Yüreklilik üzerine

"... ama yüreklilik öldürendir. saldırgan yüreklilik, ölümü dahi öldürür o, ve der:

- bu muydu yaşamak? peki öyleyse, bir daha!..."
Gönülden sevmeler gerek bize.
Temiz ve hesapsız.
john karda yalın ayak sığınağa doğru yürüyordu.

(bkz: anasını sikim çok iğrenç espiri)

(bkz: ama kendimi tutamadım)
There are times when I still was un happy . As if not enough but , i feel addicted to myself . Michelle and baby are there and suddenly i remember that I'am not alone .

-

Hala mutsuz olduğum zamanlar var . Sanki yetmiyormuş gibi . Ancak daha çok kendimi bağlanmış hissediyorum . Michelle ve bebek oradalar ve aniden artık yalnız olmadığımı hatırlıyorum .
maria puder merdiven basamağına
atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle, fakat tane tane:
''burada bir daha belirtelim ki, Türkiye'nin geri kalmışlığı bir Afrika yahut bir Latin Amerika ülkesinin geri kalmışlığı değildir. Koskoca bir geçmiş ve geleceği olan, uygarlığı olan, sağlam temelleri hala direnen ve kendini ileriye götürecek birikimi çeşitli alanlarda gerçekleştirmiş bir toplumun, geri bıraktırılmışlığıdır bu.''

(bkz: türkiye de geri kalmışlığın tarihi)
Olmayanın derdi kendi kadar, olanın derdi dağlar kadardır. (Leyla ile mecnun-nusret özcan)
"bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti."

(bkz: orhan pamuk)
(bkz: yeni hayat)
Bi kere kahvaltıdan sonra 'dur lan kaç zeytin yemişim bi sayiim' diye düşünüp saymıştım da tamı tamına 22 tane zeytin çekirdeği saymıştım.
işte başımdan geçenlerin ilginçlik seviyesi bu kadar.
umut sarıkaya - benim de söyleyeceklerim var
ona demeliyim ki: bırak beni içimde öyle sert ve bükülmez bir çekirdek var ki beni değiştiremezsin. beni didik didik edebilirsin canıma okuyabilirsin fakat düzeltemezsin beni.

tutunamayanlar.
telafisi en güç şey dikkatsizlik sonucu kırılan kalplerdir.
iş işten geçtiğin de bütün mazeretler tedavülden kalkar, kıran da kırılan da piç gibi orta da kalır.
kalbin ayarı yok ki az sev diyelim.