bugün

cennet ehli arafı bir cehennem sanırken,
cehennemin ehli için
arafda bir cennetdir.

Sedi şirazi.
Onu seviyorum ama bu geçer.
Geçmesi gerek.
Geçmemesine olanak yok.
Hatta geçiyor bile, hissediyorum..

Dostoyevski - Beyaz Geceler.
kararınız ne olursa olsun, ama bir gün, bu sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacaktır ey halkım, unutma bizi.
umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır, nedensiz düşmanlık gütmesem de, olur olmaz şeye sevgi beslemem ben.

haktan yanayımdır ve hakikatten. bu yüzden sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım.

hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.

bab-ı esrar.
ahmet ümit.
***
" hayat zor, ömür kısa, ama yine de insan olmak güzel! "

" suallerle yürümeyen cevaplara varamaz. "

" burnun, yağmurlu bir günün kokusunu unutalı yıllar oluyor. "

" hayalindeki dünyayı hangi gözünle görüyorsun? "

" kaç derecedir pişman bir kalbin ortasında yanan ateş? "

" bir zamanlar çocuktun, görürdün. büyüdün , kör oldun.
sana bir çocuk dili gerek, 'niçin' diye soracak.
evvel zaman içinde çocuktun, sorardın. büyüdün, unuttun. "

(bkz: sana hayret yakışır)
Gayet iyi biliyordu ki, hüzün denilen şey tıpkı siyah, dalgalı bir saç teline benziyordu. Hüzün, kopardıkça çoğalıyor, çoğaldıkça arsızlaşıyordu.

Elif Şafak - Şehrin Aynaları.
manzaradan değildi cam kenarını sevmesi, yanında bir insan daha az olması demekti. öğreniyordu derda; ne kadar az o kadar iyi.
(bkz: hakan günday-az)
... ve aşk ruhun şizofreni geçirmesidir vardır aslında ama sahtelikten arınmadan ortaya çıkmaz.
" kimlerin girebileceğini bile belirleyemediğiniz bir oyunda asla tekrar şansınız olmadan yer almak zorundasınız. "

" ve belki de o anda , yıllarca farkında olmadan aradığım şeyle yeniden karşılaştığımı anladım."

" ama aslında bu kadar basitti işte: birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın. "

" evet, sözcükler güçlüdür. ve kadınların kalbine giden bir yol varsa, inanın bana, sözcüklerden geçer.
hatta o yol sözcüklerle döşelidir. başka hiçbir şey doğru bir söz dizimi kadar bir kadının başını döndüremez.
tıpkı tılsımlı sözcüklerin masalların kapısını açması gibi... "

" yüzlerce yıldır herkesin birbirine söylediği bir sözü 'o' söylediği zaman birden bire bütün hayatınız değişiverir. "

" birini sevmek için nedenlerin yoksa onu gerçekten seviyorsun demektir. "

kürşat başar.
başucumda müzik.
Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum biliyor musunuz?
sırf böyle en tabii hakları imiş gibi insandan birçok şeyler istedikleri için.. beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil.. erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini farketmemek için kör olmak lazım. herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir.
kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçemiyorlar. bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek… biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey veremeyiz… ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum.

Kürk Mantolu Madonna
bir işte başarılı olabilmek için kadınların söylediğinin aksini yapın!

siyasetname(nizamülmülk)
insanlar kulelere çıkmış bağıra bağıra şarkı söylüyorlar.
paulo coelho - simyacı.
eklemeyi unuttuğum ayrıntı sanırım eksileri toplamama vesile olan şey. bunu söylediği yer kuzey afrikada bir islam ülkesi ve şarkı dediği şey de ezan oluyor haliyle. ne bileyim okumayan yoktur bu dünyada sanıyordum.
"Her şey iğrençti. insanlar arasında temiz, rahat hiçbir şey olamazdı. insanoğlu saadetin düşmanıydı. Onu nerede görse, nerede hissetse oraya hücum ederdi."
"Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz."

Ahmet Hamdi Tanpınar
"nasılsa dönecek" diye düşündü o an... o gün... o hafta...
"galiba gelmeyecek" diye kaygılandı o ay sonu...
"gitmeseydi keşke" diyip durdu o mevsim...
ve yıl sonu, "keşke hiç gelmeseydi"ye döndü hissiyatı...
" Settarhan bambaşka birinin kaderine bağlandığını o an anladı. O düşünmeden biri düşünmüş ve karar
vermişti sanki kendi yerine çünkü insan sadece kendisinin değil
başkalarının kaderinden de
sorumluydu. Hatta bazen insanın kaderi başkalarının üzerinden yazılıyordu. Şu anda Settarhan'ın kaderi, sadece Sarafim'in kaderi için ve ancak o kadar vardı. Sanki bugüne kadar yaşadıkları, bütük kazaları belaları, atlattığı bütün badireler, düştüğü bütün kuyular şu an içindi. iran'ı bu yüzden terketmiş, Sofya biraz evvel
odasına bu yüzden gelmiş, Settarhan onu bu yüzden reddetmiş, bu yüzden kaçarcasına çıkmıştı o odadan. Bütün yaşadıkları bir yıl evvel sadece iki kez görüştüğü, yüzü
gözü kan içindeki şu adam içindi. " nazan bekiroğlu - nar ağacı.
Her gidiş bir bitiştir, bunu biliyorum
ama her bitiş bir başlangıç değilmiş, öğreniyorum.
Gelmeyeceğini bile bile, bir daha sana asla dokunamayacağımı bile bile özlüyorum. Delilik işte...
-benı bır tek ask aldatmadı kitabindan-
carpediem kitaplarını son sayfasındaki yazı gerçekten manidardır:

oku çünkü ben okundukça kitap sen okudukça insansın.
"Tolstoy, düşündüklerinizi yazmaya değer bulmuyorsanız yazmayın, diyor. Siz öyle bulamazsanız, gerçekten yazmaya değmezmiş. Tolstoy’a karşıyım. Yazıyorum. Bu, ancak beni ilgilendirir. Bu, beni ilgilendirir ancak. Hepsini birden dinledik zamanında ve hiçbirine yaranamadık. Eksik olsunlar artık."
"Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor. Bu karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. Hepsi bağımsızlığını kazandı albayım, pardon, doktor…"
"Kayboluyorum. Yaşamak, ölmek gibi değil.” … “Ölümü bilerek yaşamak istemiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum."

Oğuz Atay
, yıldızlara bakıp nedir bu kainatın mucibesi diye düşünmemişiz gibi. unutmanın acısı, ayrılığın acısından
farklı. ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin
kasvetinden bahsediyorum. birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından
bahsediyorum. o kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. belki de neden
bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız kader.
...Jose Arcadio Buendia, sabaha dek Prudencıo Aguilar'la sohbet etti. Birkaç saat sonra uykusuzluktan bitkin halde Aureliano'nun işliğine gidip, Bugün günlerden ne? diye sordu. Aureliano, salı olduğunu söyledi. Jose Arcadio Buendia, Ben de öyle sanıyordum, dedi, ama bir de baktım ki, dünkü gibi daha hala pazartesi değil miymiş. Gökyüzüne bak hele, duvarlara bak, bugün de pazartesi...
Gabriel Garcia Marquez-Yüzyıllık Yalnızlık.
"Önce Kelime vardı," diye başlıyor Yohanna'ya göre incil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı . Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insannın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
ana:maksim gorki
göbek büyük olacak ki vicdan küçük olsun
Gökten kafana ne yağarsa yağsın asla küfretmeyeceksin. Buna yağmur da dahil.
Yukarıdan üzerine ne düşerse düşsün, kabulün olmalı. Sağanak ne kadar şiddetli, tipi ne denli dondurucu olursa olsun, bulutların biz aşağıdakilere reva gördüklerine sövemezsin. Böyledir bu düzen. Bunu herkes bilir.
"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
Sabahattin Ali
gerçekçi bir etki yaratabilmek için belli şeyleri ayıklayabilmek gerekir. "holmes"