bugün

çoğu insanın bir an yapası gelir bu eylemi.
acılı olup olmaması hep önemsenegelmiştir. halbuki ikisi arasında gerçekte hiç bir fark yoktur. sonuç aynıdır ve ölüm sonrasında, acısız olanını seçmenin mutluluğu ya da acılı olanını seçmenin pişmanlığı veya sizde kalacak olan bir izi, yarası olmayacaktır. bir intihar ne kadar acılı olursa olsun, ölüm anıyla birlikte yokluğa karışacaktır. acı, sadece ölmek üzere olduğunuz o an için geçerli olacaktır ve sınırlı kalacaktır. bunun dışında hiçbir anlamı ya da önemi yoktur. zaten ölmeyi amaçlayan biri için, acı çekerek kendini öldürmenin hiçbir önemi de olmamalıdır. önemli olan sonuçtur.
ama gariptir ki, intiharı düşünen ve kurgulayan pek çok insan, acısız olanını seçme eğilimindedir. şu kısacık, çabucak geçecek olan yaşamda, ölmek için acele etmek niyedir? kısa bir süre sonra kaçınılmaz olarak tecelli edecek olan ölümü beklemenin sabırsızlığı mıdır yoksa intihar? ya da acılara olan tahammülsüzlüğe karşı bir aşırı tepki midir?
tavsiyem şudur: bu aslında saf bir seçim meselesidir. ama kendini öldürmenin eğlenceli tarafı nedir ki? defalarca intiharın eşiğinden dönmüş biri olarak söylüyorum: yaşama devam etme seçeneğini seçmek, sana aslında hiç birşey kaybettirmez beli bükülmüş zavallı insan. inatçı ol! bak bu sana neler hissettirecek.
kişinin kendisini küçümsemesi ve onu sevenlere ihanet etmesidir.
hayatınızı film şeridi şeklinde tekrar izlemek için ideal bir yöntemdir. özelliklede yüksek bir binanın tepesinden atlamak bire bir. * *
ölüm olarak adlandırılan şeyi yaşayacağını zamanı bilmektir.
yüksek bir binanın üzerinden atlamak, sizin için iyi olabilir fakat toplum için kötüdür. çekeceğiniz anı saniyenin yüzde biridir belki ama, yerle bütünleşeceksiniz, yani karpuz gibi parçalanacaksınız. tabutunuza tam olarak doldurulamayacaksınız. etraftaki insanlar kısa bir anatomi dersi görecek. lütfen belirtilen yöntemleri takip ediniz.
intihar etmek.intihar etmek.intihar etmek..

böyle ardı ardına söyleyince o uç, o içi dopdolu eylem ufalıyor insanın şirazesinde.dengelenmese de küfeler hareket etmeye başlıyorlar.ters yönde.(korkmayın o "-de" ler tesadüf oldu manzum filan değil bu yazı.ıyy)
güçtür lan bir kere.öeeeah yeter lan! diye bağırmaktır.s.ktiri çekmektir tek yenilmeze.ya..ak gibi adam* almaz onun büyülü kokusunu.Ötenaziyi bile tartışan korkağa intiharın kıyısında yaşamayı,yaşayabilmeyi nasıl anlatırsın?

Evet fazla yüz veriyor insan hayata.Köpeği oluyor.Akıllı olmalı hayat. Bilmeli ki her türlü restini görebilecek bir adamdır karşısındaki.Bilmeli ki; çakma forsunun, kapkara ışıltısının sahteliğini bir anda gözler önüne seriverir bu ucuz fani.Düşünün bilinmezliğini,karanlığını akıl almazlığını lan.Bir kez bile intiharı düşünmemiş adamın hayatını sikeyim ben.
Ölüleri kıskanacak duruma gelmek. Evin karşısında bir cenaze kalkarken içindeki meftanın yerinde olmak istmek.
kendini öldürmek, bir anlamda, melodramlarda olduğu gibi içindekini söylemektir. yaşamın bizi aştığını ya da yaşamı anlamadığımızı söylemektir...isteyerek ölmek, alışkanlıkların gülünçlüğünün, yaşamak için hiçbir derin neden bulunmadığının, acı çekmenin yararsızlığının iç güdüyle de olsa benimsenmiş olması gerekir. albert camus-sisifos söyleni
artık katlanamamak.
hayatında tutunacak şeyleri olmayan insanların yapması çok doğal. neden yaşıyorum ki? sorusuna cevap bulamazsa insan, bunun çok yakınında gezer. herkesin bi şekilde devam eden hayatı, devam etmiyorsa aslında hayatta daha fazla kalmanın anlamı nedir yani? bi insan eksik bi insan fazla da yaşar dünya. hem çevreye de yük olması işin cabası. ötenazi. devam edilen hayat devam etmiyor işte. o devam etmeyince daha fazla da devam etmenin anlamı kalmıyor.
kimilerine göre korkaklıktır intihar etmek, hayattan, gerçeklerden kaçmakmış...miş...

insan bedeni nasıl ki hastalanıyor ve sonucunda ölüyor işte intihar etmekte ruhun hastalanması ve iyileşememesidir. nasıl yaşamak, yaşamın içinde seçimlerden ibaretse; ölümde son derece doğal bir seçimden ibarettir. doğaldır.
Her insanın içindeki bulunan bu dürtüyü dinleyerek kendi yaşamına son vermek.
zorluklarla dolu, artık zevk almadığınız hayatınızdan cesaret isteyen kaçış yolu.
"intihar dusuncesi buyuk bir avuntu. o dusuncenin yardimiyla insan pek cok kotu geceyi atlatmistir." friedrich nietzsche
saçmalıktır , yaşayarak ölmek daha zevkli yada yavaş yavaş ölmek .
hızlı yaşa genç öl felsefesini zorla ugulamaya kalkışan kişi.
kolaya kaçmak mı zora kaçmak mı olduğu hala tartışılan eylem..
genelde ergen bünyelerin pesimist düşüncelerinden dolayı yapmak istemesiyle vuku bulur. ne kadar zor hayat yaşansada, bu durum beyni kurcalasada, imanı kuvvetli olan bireyin dini korkularının ağır basmasıyla, sonunda nereye varacağını bilip vazgeçmesine neden olmuştur.

allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez..
insanoğlunda hayatta kalma içgüdüsü en temel ve baskın içgüdü olduğundan, intihar etmemekten daha zor eylemdir.
belki de kaçmak değil yakalamaktır.
benim gibiler için kurtuluştur, ama yapılamıyor işte anne baba olmasa bir dakika düşünmem ama onlara kıyamıyor insan.
merak ettiğim şeylerdendir, bir binadan atlarken ne hissedilir?, boynuna ipi geçirirken elin titrer mi? bileklerini keserken kan birden fışkırır mı?, kafandaki silahın tetiğine basınca patlama sesini duyar mısın?... aslında merak ettiğim acılardan kurtulmak için kalkıştığın intihar canını daha çok acıtır mı?
alternatiftir, belki de alternatiflerin en acıtanı.
çocukluğunuzun birlikte geçtiği, yeni yetme ergenken aynı kişilere takıldığınız, en yakın arkadaşınızın sevgilisinin, başka bir arkadaşınızla otururken durup dururken ben artık ölmek istiyorum diyerek balkona çıkıp aşağı atlaması, orada hayatını kaybetmesi, herkesin donması, hayatın donmasıdır. size kalan ise psikologlarla yapılan bitmek bilmeyen seanslar, beyninizde ona dair birkaç resimdir, simsiyah saçlarının kokusudur.
sorumsuzluktur.