bugün

buram buram sergio leone kokmaktadır.

film kişisel bir sebepten ötürü oldukça hoşuma gitmiştir, şöyle ki;

tüm kaçma girişimleri sonuçsuz kalan, bir köşeye kıstırılmış kalabalık insan grubunun üzerine, bir mermisi bile boşa gitmeden psikopatça ateş açma fantezim sinemada da olsa gerçekleşmiş, quentin yine ruhî orgazmın doruklarına çıkarmıştır.

bu sahne için bile izlenmeye değer...

ayrıca,

--spoiler--
reservoir dogs dan aşina olduğumuz kimin kime mermi boşalttığı belli olmayan sahnenin bir benzerinin mahzen barda tekrarlanması oldukça müthiştir.
--spoiler--

gidin izleyin efendim; tarih yeniden yazılmaktadır bu filmde.

haa unutmadan +15 izleyici kitlesi içindir.
Tarantino bu sefer zamanı 2. Dünya Savaşı'na, mekanı Fransa'ya kuruyor. Nazi üst yönetiminin ortadan kaldırılması için eline uygun bir fırsat geçen Soysuzlar Çetesi adındaki özel bir tim ve sinemasına konuk olan Nazi üst yönetimini ortadan kaldırmak isteyen Yahudi kökenli Fransız kızın aynı anda harekete geçmesi sonucu Tarantino'vari bir sona akan şiddet kurdelası..

En çok barda ekibin teğmen Aldo Raine'i beklerken gestapo binbaşısı ile yaşadıkları diyalog izlenmeye değer. Filmin uzun süren, ağdalı ve son derece elit, kibar diyalogları bir şiddet sarmalına entelektüel zarafet katıyor. Özellikle Fransız kırsalında konuk olduğu evde Albay hans landa'nın Fransız köylüsüyle konuşması bir Nazi subayından çok bir salon centilmeni düzeyinde. Tarantino, filmi tarihsel gerçeklerden uzak tutarak bitiriyor; Hitler ve Goebbels yaylım ateşinde ölüyor, bütün bir sinema yangınla kül oluyor vs. Olanı değil olmasını dilediğini gösteriyor filmde, Yahudi genç kız bütün sinemaya haykırarak onları öldürüyor, çete üyelerinin yukarıdan yağdırdığı kurşunlar da cabası.

Gerçek olmayan sonuyla baştan beri çok dengeli gitmeyen senaryo iyice su koyveriyor sonda. Gene de bir tarantino filmi her zaman ilgiye değerdir ve orjinaldir ama yönetmenin form düşüklüğü gözümüze battı iyice. Soysuzlar Çetesi ise evvelki filmlerini tekrar eden ve çekilmek için çekilmiş bir film hissi uyandırıyor insanda. Filmin en büyük kozu albay hans landa rolünde Christoph Waltz ki, oyunu Cannes'da en iyi erkek oyuncu ödülüyle karşılanmış durumda. brad pitt de korkunç aksanlı ingilizcesiyle Waltz'ı yalnız bırakmıyor. Vaktinizi doldurabileceğiniz orta karar bir seyirlik ama tarantino'nun kariyerine bir şey katan film değil.
Film'in chapter 1'i "once upon a time in the west" ve "the good, the bad and the ugly" filmlerinin basina acayip benzemektedir.

brad pitt filmde pek fazla gözükmese de saglam rol kesmis, til schweiger (benim icin) sürpriz bir sekilde rolünü cok iyi oynamis. yalniz filmde bir karakter var ki o'nun yeri ayri: hans landa rolü ile christoph waltz, manyak is cikarmis.

ne demis hitchcock usta: "bir filmde kötü karakter ne kadar iyi olursa, film de o kadar iyi olur."

edit: unutmadan, film bana biraz kesilmis gibi geldi. fragman'da görünen bir kac sahneyi sinema'da aramadim desem yalan olur.

--spoiler--
misal:
- brad pitt'in "yes, yes, yes, yes" dedigi sahne.
- bir basterd'in taramaliyla ates ederek kostugu sahne.
- fragman'da cikaramadigim bir karakter'in kafasinin masaya vuruldugu sahne gibi.

ayrica ultvich adli karakteri ne zaman ve nerede yakalayip brad pitt ile ayni kamyona koydular, anlamadim.
--spoiler--

herhalde dvd'de bi extended cut bizi bekliyor.
--spoiler--

filmin beni düşündüren tek kısmı o kadar kurnaz ve zeki nazi albayı'nın filmin sonunda amerikaya kanması ve silahları teslim edip, üstüne bir de ellerini kelepçelettirmesi oldu.. o kadar parlak kariyerli.. hitlerin gözdesi bir adam birkaç ev ve bir madalya için böyle birşey yapmazdı.. o kısım daha iyi bağlanabilirdi..

--spoiler--
tarantino nun kill bill den önce gündeminde olan bir kurgu. yine yapmış yapacagını tarantino ve süper bir film ortaya çıkarmış. müzikleri, görselligi, oyunculuğu ve göndermeleriyle gerçekten pek güzel olmuş. izlenesi, izletilesi film.
sırf christoph waltz'ın oyunculuğu için izlenesi, hatta arşivlenesi filmdir. aynı şekilde michael fassbender oldukça kısa bir rolde yakın çekimlerde kendine hayran bırakmıştır.

mèlanie laurent ise önümüzdeki yıllarda kendinden fazlaca söz ettirebilecek kapasiteye sahip bir yıldız adayı...
2. dünya savaşı sırasında alman işgalindeki fransa da geçen başarılı bir dönem filmi. tarantino şiddet öğesine herzamanki gibi detaylıca yer vermiş, ancak akıcı anlatımı ve doğru oyuncu seçimiyle keyifli bir yapıma imza atmıştır. gidin derim, ama iftardan sonra gidin.
--spoiler--
alternatif tarih yaratmak için hitleri sadece iki korumayla bir locaya sokan film olsa da brat pitt'in de filmin sonunda dediği gibi bir baş yapıt olarak kalbimizdeki yerini alan filmdir.
--spoiler--
sabırla izlenmesine karşın insanı sıkmayan, upuzun diyaloglarına rağmen her saniyesinde heyecan barındıran bir tarantino başyapıtı.

--spoiler--

film yaşanılan zamanı karakterleri ve kişilikleriyle tam da istenildiği gibi lanse etmekte. üstelik aksanlarıyla birlikte herkesin kendi dilini konuşuyor olması da filme oldukça gerçekçi bir hava katıyor. ingilizce, almanca, fransızca, hatta bir bölümde italyanca * * geçen konuşmalar ve bunların aksanları üzerine yaratılan öyküler oldukça etkileyici. hatta almancayı aksanıyla konuşamamasından ötürü çatışmaya sebep olan bir asker öyküsü bile mevcut filmde.

çetenin kafa derisi yüzdüğü sahneler vahşet dolu olmasa dahi gerçekçi; hatta dozunun tam ayarlandığı bile söylenebilir. bir tarantino filmine göre daha az kan sıçramış perdeye, özellikle de kill bill serisine göre oldukça az. yine de finalde görülecekler bu beklentiyle * * koltuğa oturanları tatmin edebilecek seviyededir sanırım.

ayrıca beş bölümden oluşmakta inglourious basterds. teker teker incelemek gerekirse * ilk bölüm etkileyici, ikinci bölüm oldukça keyifli ve güzel, üçüncü bölüm bence gerektiğinden uzun, dördüncü bölüm sona hazırlayıcı, beşinci bölüm ise vurucu nitelikler taşıyor. oyunculuklar mükemmel, diyaloglar oldukça manidar ve son aslında hemen hemen herkesin istediği kadar vahşi ve gerçek.

kısacası alman olup bu filmi izlemek yürek ister.

--spoiler--
henüz gitmedim fakat natural born killers'daki gibi entryler okuyorum ve bu beni çok korkutuyor.

tamam hepiniz sanattan ileri derecede anlayan insanlarsınız fakat özel mesaj yoluyla bile olsa samimi tavsiyelere ihtiyacım var.
tarantino'nun "tarihi baştan yazma" fikrini ortaya koyan son filmi. izlemeye değer.
senenin en iyi filmi bana göre.. muhteşem.. harika.. glorious.. hatta glourious..

ya arkadaş her sinemasever der: tarantino'dan ya tiksinirsin, ya ona taparsın.. ben yeminle arasındaydım.. severek izlerdim her tarantino filmini, adamdaki yadsınamaz dehayı görürdüm ama asla ''lan son tarantino filminin gösterime girmesine sadece 548 gün kaldı!'' diyen adam olmadım, olanı da tokatladım.. bugüne dek ama.. şu anda bir sonraki tarantino filminin gösterime girmesine kaç gün kaldığını araştırıyorum bir yandan bu satırları karalarken..

beni yarattığı b movieler ilgilendirmiyor.. ama bir insan bu kadar mı akılda kalıcı karakterler yaratır? derinlik 0, ama çok vurucu, çok iyi oynanan ve çok eğlenceli karakterler.. bir nevi b karakter.. inglourious basterds'ta da brad pitt'in canlandırdığı aldo raine ve christoph waltz'un hayat verdiği ('canlandırmak' ayıp kaçar abimizin performansı için) hans randa, hatta bilimum yan karakterde de (özellikle eli roth'un oynadığı donny donowitz ve til schweiger'ın oynadığı hugo stiglitz'de) bu müthiş karakterlendirme görülüyor.. donowitz'in görüldüğü her sahnede o keş gibi büyümüş simsiyah göz bebeklerinden ürperdim, adama neden yahudi golemi dediklerini anladım.. inceden spoiler'a girmeye başladık..

--spoiler--
filmde her sahne normalden uzun çekilmiş ama bu kesinlikle hikayeye bir çizgi-roman havası katıyor bana göre.. ve hele de arka plandaki mizansen, oyunculuk ve diyaloglarla da, kesinlikle sıkıcı değil bu hava.. yalnız birkaç eleştiri okudum filmle ilgili.. hem de basbaya kelli felli sinema eleştirmenlerinden.. diyorlar ki; brad pitt'in oyunculuğu ve aksanı zorlama olmuş.. e be pazar eki kumruları, siz bu zamana kadar tarantino sinemasını öğrenememişseniz, size burdan edeceğim küfürler manasız kalacaktır.. adamın bütün sanatı zorlama, kör gözün parmağına filmler ve karakterler üzerine, brad pitt de bu çizgi-filmsel karakteri müthiş yansıtıyor.. bir de filmi ''amerikan-semitik işbirlikçi bir siyasi propoganda'' olarak değerlendiren mallar gördüm ekşi sözlük'te.. lan biraz aklı olan herkes hikayedeki 'nazi canavarı' kadar hatta belki daha da fazla ürkütücü bir 'yahudi canavarı' olduğunu görür.. hatta almanları kötü göstermekten çok biraz karikatürize etmiş tarantino.. hitler'in devamlı sinirli olması, goebbels'in führer onun filmini beğenince ağlaması.. her şeyi geçtim ölümü hiçe sayarak vatanını koruyan bir alman general sahnesi var.. bu mudur anti-alman propogandası? tabi bir de amerikan zekası üzerine ince göndermeler mevcut..
hikaye aldo raine'in galibiyetiyle bitse de gönüllerin şampiyonu kuşkusuz raine'den hep bir adım önde olan hans landa.. filmin en güzel sahnesi de bu ikilinin karşı karşıya geldiği bölüm.. burada landa'nın raine'e göre bariz bir zeka avantajı olduğunu görebiliyoruz ama basit ve pervasız amerikan aptallığı yine de hem bu muharebeyi, hem savaşın kendisini kazanıyor.. ama ben yine de raine'e olan sempatimden olayın salaklıkla değil de umursamazlıkla alakası olduğunu düşünmeyi yeğliyorum..
landa'nın iki kuruş için saf değiştirdiğini düşünmek de yanlış olur.. landa sadece savaşın geleceğinin bariz bir germen yenilgisi olacağını çok önceden öngörmüş ve yılan zekasıyla kendini sağlama almıştı.. sadece zaten gece sinema ve içindekilerin imhasıyla sonlanmışken, landa'yı hala neden hayatta tuttuklarına dair bir sorum var senaristlere.. vur gitsin yavşağı.. ama herifin cazibesinden ve zekasından onlar da etkilendiler herhalde..
bu arada filmin landa'nın başında kendisine 'the jew hunter' denmesinin hoşuna gittiğini söylemesi, ancak sonunda bu lakaptan nefret ettiğini belirtmesi de dikkatlerden kaçmadı..

landa'nın raine ve ekibiyle italyanca konuşması gerçekten çok komikti.. yalnız en çok filmin sonundaki, raine'in landa'nın yanındaki adamcağızı çat diye vurmasından sonra yaşanan şu diyaloğa güldüm:

***

landa: Are you mad? What have you done? I made a deal with your General for that mans life!

aldo: Yeah, they made that deal, but they don't give a fuck about him, they need you.

landa: You'll be shot for this.

aldo: Raw I don't think so, more like I'll be chewed out. I've been chewed out before.

***

yalnız hiçbir şeye üzülmem de shosanna ve marcel'in lüzumsuz fedakarlığına yanarım.. zaten patlayacaktı sinema, bok yoluna gittiler.. gerçi alev alev yanan ekranda shosanna'nın ''işte bu, yahudi intikamının suratıdır!'' diyen hırslı sureti ortaya sinematik bir hava kattı ama olsun, değer miydi be?

film christoph waltz'ı göklere çıkartacak belli.. gerçekten muazzam bir oyunculuk.. ama sanki ben onun gözüktüğü her sahnede bir theodore bagwell kokusu aldım.. günahını almayayım da özelliklerde mimiklerde ufak bir esinlenme olabilir robert knepper'dan.. tarafımdan son bir alkış da filmin başında perrier lapadite olarak ufacık bir resital sergileyen denise menochet'ye..

--spoiler--

gidin görün abi 10 numara film.. yalnız sakın bana gelip de tarihsel yanlışlıklardan söz etmeyin sonra.. film ''once upon a time in nazi-occupied france'' diye başlıyor lan.. olayın masalsılığını daha ne kadar gözünüze soksun tarantino?

son olarak:

--spoiler--
this might be my masterpiece!
--spoiler--
imdb top 250 listesinde 38. sırada olan film.
filmde alınlarına çizilen nazi svastikasıyla, almanların hiç bir koşulda, "führer" i ve alman halkının onun ardından yürümelerini, hayatlarının hiç bir döneminde, toplumsal bilinçaltından çıkaramayacakları gerçeğine değinilmiştir. simgeselleştirilmiştir.
quentin tarantino'nun son çılgınlığı olarak nitelendirilebilecek film.

148 dakika boyunca eğlence ve paranızın tam karşılığını almış olmanın hazzıyla sinemadan ayrılıyorsunuz. tarantino bir ayak sahnesi koymayı da her zamanki gibi ihmal etmemiş. fetişi var garibimin, vurmayın. hiçbir şey için olmasa sadece brad pitt'in aksanını dinlemek için filme gidebilirsiniz. gerçekten mükemmel bir oyunculuk sergilemiş. ama bıyığı yakıştıramadım nedense. olsun brad pitt her haliye döktürüyor.

tabi tarantino filmlerinde artık signature haline gelmiş kanlı sahneler de var. olmasaydı paramı bizzat tarantino'dan geri isterdim "bu ne biçim film, nerde senin meşhur sahnelerin?!" diye.

konu biraz dağınık gibi görünse de aslında her şeyiyle bir bütün. izlemeniz lazım. özellikle en son salon katliamı sahnesinde çok etkilendim. bunu demesem ölürdüm.

bir de "yahudi ayısı" karakterini oynayan adam, heroes'un sylar'ı zachary quinto'ya feci benziyor. o kadar ki, en başta cast'ı gösterirken söyledi de ben mi kaçırdım diye şüphe ettim kendimden bir an.

tarantino, bu filmle kendisine olan sarsılmaz güvenime bir cila atmış oldu. izleyin ve izletin.
Filmden notlar:
*nazilerin italyancayla aralarının olmadığını söyleyerek ,Hemmersmark 'ın almanya doğumlu yahudileri nazilerin içinde bulunduğu sinemayı patlatmak için galaya sokmaya çalıştığı sahnede Hans landa karakterinin çatır çatır italyanca konuşmaya başladıyıp çete başı brad'i dumur ettiği sahne tek geçilir.
*Christoph Waltz almanlardan bir kere daha nefret etmemizi sağlayacak kadar iyi performans çıkarmıştır.
*intikam mottosuyla , renkleriye, açıklayıcı işaretleriye film tipik tarantino şaheseridir. izlenmelidir
Christoph Waltz oynadığı rolde kendini aştığı filmdir.
tarantino nun yeni oyuncağı. yanlış hatırlamıyorsam doksanlarda sinema filmlerinin seyrine bırakılması ve farklı sonlara sahip olması gibisinden düşünceler vardı, sonrasını takip edemedim tabi. ilk defa yıllar sonra bu filmde aklıma geldi bu hadise. misal olarak sizden bir sahnede bir ölüm şekli seçmeniz isteniyor seçenekler arasında silahla ölüm, yanarak ölüm, patlayarak ölüm, ezilerek ölüm, boğularak ölüm sunuluyor. sırayla hepsini deniyorsunuz, sonra farklı kombinasyonlar deniyorsunuz, daha sonrasında maymun iştahınız kabarıyor ve hepsini istiyorsunuz. tabi gerçek anlamda böyle bir durum yaşamıyorsunuz, ama tarantino size ölüsüne sıkma bonusuyla birlikte bunların hepsini fazlasıyla veriyor ve oyuncağını sizinle paylaşıyor.
bu gün gidip bir kez daha gördüğüm filmdir. pişman mıyım? hayır.. aslında 2 kez sinemaya gitmek hiç adetim değildir ama bu filme değeceğini düşünüyorum.. gerek arada giren sahneleriyle gerekse gelişen komik durumlarla (landa'nın hatunun yalanına yarılması gibi veya aldo tam şampanyasından yudumlayacakken nazilerin üzerine çullanması gibi) kesinlikle bir başyapıt.. ayrıca müzikleri de harika.. son olarak "Grazie".
Quentin tarantino'nun yardırdığı filmdir. Cinebonus'da öğrenciye 8 lira verip 2 kere izlediğim, paramı ziyadesiyle helal ettiğim, kült olacak bir film.
Türkçe isim çevirisi Soysuzlar çetesi olan quentin tarantino filmidir.

Ancak direkt çeviri usulü ile çevrlidiğinde bu söz öbeği şerefsiz piçler anlamına gelmektedir.
(bkz: col hans landa)
(bkz: Christoph Waltz)
soysuzlar çetesi adıyla şu sıralarda sinemalarda oynayan qeuntin tarantino nun süper filmlerinden birisi daha.*
bu kadar beğenilen bir filmin istanbulda nasıl bu kadar az sinemada gösterime girer? dedirten film.
Fight Club'dan sonra hayranlıkla izleyebiliceğim bir film.