bugün

nevizadeye gidip sağlam içmiştim o akşam. nevizadenin şimdiki gibi it uğursuz dolu olmaığı yıllardı tabi.
2012 mayıs ayı 15 i Daha kartlarımız çıkmamış ama hesap cüzdanlarımız var. 9 arkadaş bir heves ile ziraat bankasına girdik. 59 günlük maaş alacağız. Veznedeki ibneyi hiç sevmiyorum oda beni sevmiyor. O zaman maaş 1.600 TL hesapta 3.200 lirayı görünce sen ne iş yapıyorsun diye sordu bana. Bende ziraat bankasına müfettiş oldum diye cevap verdim.

Küçük dilini yuttu pezevenk yalan tabi biz kim müfettiş kim. Ama bu yolla ondan 3 senenin intikamını almıştım. Muhasebeci iken az çektirmemiş. Ekstreler için az yalvartmamıştı it.
görsel
mutsuz hissettirdi. bu mu dedim?
bu mudur geçen o 30 zor günün karşılığı?
ilk maaşın hissettirdiğinden daha çok ilk maaşın sonu bende etki bırakmıştır.
Yaş 21, üniversite yeni bitmiş, tecrübe edinmek için büyükşehre gelmişsin bir kurumun misafirhanesinde kalıyorsun.
Bi Allahın kulunu tanımıyorsun, hem yeni şehre hem iş hayatına alışmaya çalışıyorsun, ay sonu cebinde iki lira var sabah 2.maaşı alacaksın ancak dikmen caddesindesin beşevlere gitmen lazım. iki lirayı harcarsan sabah nasıl ulaşacaksın kuruma. Oradan beşevlere yürüdüm, genelkurmay kavşağında şöyle yukarı dönüp baktım ey hayat başlıyor muyuz?
O gün öğrenciliğin kıymetini anlamış olabilirim, 14 yıl olmuş ve hala yürüyorum maraton uzun.
Yıllarca kendi işinizi yapıp daha sonra maaşlı bir işte çalışmaya başlamışsanız kötü hissettirebilir.
Kanatlandırır.
ilk maaş genelde vasat olduğu için gelişi ile gidişi bir olur. hoş hala bişey değişmedi; tl olarak artıyor ama dolar bazında sabitlenmiş gibi. ben de maaşı katladık diye seviniyordum geçen farkettimki dolar bazında maaş neredeyse sabit.
ilk maaşımı aldığımda ben: maaşımın üçte birini harcarım, geri kalanını biriktiririm.
şu an ben: maaş diye bir şey yok, sayılar var. ve bu sayılar sürekli yer değiştiriyor. çalışmaya başlayınca para değil borç kazanılıyor.
şehrin yarısını satın almaya az kalmış gibi hissetmiştim. sonra şehir beni satın aldı. evet. teşekkürler.
görsel

yüzüklerin efendisindeki şu sahne gibidir. hepiniş beni seveceksiniz ve korkacakşınızzzzz.
günlük işler ve geçici işlerden kazandıklarım pek bir şey hissettirmemişti açıkçası ama ilk düzenli işime girip, ilk bir ay çok fazla zorlanıp, ayın sonunda işi becerebilmeye başladığını hissettiğin anla eşdeğer yatan maaş anı çok özel bir duyguydu. tabi bu özel olma durumu ilüzyon gibiydi çünkü pek çokları gibi tonla borcun içinde çalışmaya başlamıştım. gidecek bir yeri vardı paranın. bunu düşününce canın sıkılıyor çünkü o parayı ilk gördüğünde bu sarfettiğin emeğin karşılığı olarak güzel bir ödül duygusu da beraberinde geliyor. tabi asıl özel olan bu emeğin sonunda kazandığın parayla biriktirdiğin borçlarını kapatabilmek hissi. en az bunun kadar güzel olan da borçlarını kapattıktan sonra yatan ilk maaşın hissettirdiğidir ama o başka bir başlığın konusu.
Ailemden yol da dahil haftalık 30 TL falan alırken memuriyette maaş peşin verildiğinden başlayış yapar yapmaz aynı gün 900 TL maaşım yatmıştı. Daha önce hiç o kadar param olmamıştı. Şimdi o heyecanın beşte birini bile hissetmek için neler vermezdim.
olduğu gibi kredi kartına yatırmıştım. o yüzden pek bir şey hissettirmedi.
Uzun zaman oldu.. çocuktum o zamanlar elbette beni bi hayli mutlu etmişti.
özgürleştirici ve güzel bir histi, yani istediğim her şeyi kendi paramla alabilirim diye düşünmüştüm. istediğim de üç beş şeker, süs/makyaj malzemeleri ha, bir de orada burada özgürce gezerek çay içmek ve dondurma yemek. evet çocuktum...
Staj paramdı. Tüm parayı bir çift ayakkabıya vermiştim. Hâlâ pişman değilim çünkü ayakkabı tanıdığım herkesten daha güzeldi. Çok heyecanlıydım. büyümüştüm güya.

Aradan 10 yıldan fazla zaman geçti. Şimdi maaş öncesinde ödeme yapılacaklar, satın alınacaklar, satın alınma ihtimali olanlar, borç verilebilecek para miktarı, yol parası, arkadaşlarla bir yerlere gitmekler, farklı şekillerde harcanacaklar diye kalem kalem hesap yapıyorum ve ancak öyle maaşı harcamaya başlıyorum. Kendimi artık gerçekten büyümüş hissediyorum ve hayatı o kadını şu hale getirdiği için kınıyorum.
sene 2007 asgari ücretin 420 tl olduğu zaman. ne büyük para gelmişti be yarısını eve bırakıp kalan yarısıyla eve erzak almıştım. şimdi aldığım 10 katı maaş yetmiyor amk.
ilk maaş, son maaş fark etmiyor; aileden varlıklı değilseniz hep hissedilen şeyler aynı: hüsran.

ilk maaş aldığımdan beri düzenli yaptığım tek şey borç ödemek.

ama ahım var ev kredisi bitsin, 1 maaşıma hiç dokunmayıp, canım sıkıldıkça açıp hesabıma bakacağım.
Öğretmen olarak devlet tarafından yatırılan ilk maaşımı aldığında tarih 15 şubat 2006 idi.850 TL ilk maaşımı almamın heyecanıyla 14 subat 23.55'te evden cıkmış 00.04'te ilk maaşımı çekmiştim. Kardeşim benden heyecanlıydı, ne heyecandı. Ilk maaşım ile kredi cekmis ve 98 model bir ford mondeo almistim. KOMPLE BOYALI aracı kakalamışlardı, 12.500. Beynimi.. si..yim.ne bok var borca girecek, git harca, catur çutur ye. 1 sene 400 liradan FAZLA kredi ödedim. Aman
Biraz kilo verdiğimden kıyafetlerimi değiştirmiştim.
ilk maaşımı almadan önce aile bireylerine verdiğim sözler vardı ;
Maaş günü geldi çattı,
Maaşla beraber hediyeler alındı, Nihayetinde herkesi mutlu etmenin mutluluğu ilk maaştan kalan en güzel anıydı.

Ayrıca Umutlu hissettirmişti;
Zira artık geleceğini kendi ayakların üzerine durarak, kendi emeğinle inşa edebileceğini düşünmek güzel bir histi.
Insana kendini özel hissettirir çünkü emeğinin alın terinin karşılığını almışsındır ama onu harcamaya korkar hale sokar adamı.
birtakım duygulardır. ilk önce anneme babama harçlık vermiştim. gizlim saklım olmamıştır onlardan, ardından şu kadar da bana kaldı demiştim. ve sonra babam bombayı patlatan sözü geldi. " hepsini harcamak zorunda değilsin". swh.
kafam tinerden öyle bi uçmuş ki hiçbir şey hatırlamıyorum.

çocuk işçidim sanayide. :(

leğende tinerle karbüratör temizliyodum.