bugün

16. adana altın koza film festivali'nde siyad ve yılmaz güney ödülü'nü kazanan türk filmi.
film, genç bir öğretmenin uzak bir kürt köyünde geçirdiği bir ders yılını ve hiç türkçe bilmeyen öğrencileri ile kurduğu ilişkiyi anlatıyor.
23 ekimde sinemalarda.
bu ülkede yaşayıp fakat 'bu' durumdan bihaber olan birçok insana çok sey anlatacak olan filmin ta kendisidir.
kültür bakanlığı sinema destekleme kurulunun 50 bin lira ile destek olduğu film. Filmin oyuncuları Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan rol yapmadık kendimizi oynadık demişler. Haksızda sayılmazlar hala güneydoğu da ve Anadolulun birçok yerinde Türkçe bilmeyen ve öğrenciler var ve okumak istiyorlar buna ışık tutan tüm öğretmelerin elini öpmeli.
es geçilmemesi gereken bir filmdir. destek vermek lazım.
46. altın portakal film festivalinde yarışacak, ardından da nihayet vizyona girecek olan film.
08 - 17 ekim'de abu dhabi'de gerçekleşecek uluslararası ortadoğu film festivali'nde belgesel bölümünde yarışacak olan film.
film yerine hayat denilecek yapıttır.
ikinci dili öğrenmeye vakti kalmamış ceylan önkol'a gitti filmin ödülü.
filmi 70dk'ya nasıl indirdiler merak ediyorum. film bitince doymuş olmuyor insan "e daha, dahası yok mu diye soruyor". bu ülkenin çocuklarına aşık olmadan çıkmak mümkün değil filmden. galası herhalde en dolu olan belgesellerdendir (ki taştı salon ve ayaktakiler başka bir salonda izledi filmi). filmi izleyin, eşinize dostunuza ailenize izletin.
bugün vizyona girmiş olan filmdir.
bu hafta itibariyle vizyona giren film.
samimi, doğal ve çok sade bi film. içinde belirli bi ideolojiyi alttan dayatma yok, sonu belli aşk hikayesi yok, vurdu yok kırdı yok. ana dilde eğitim meselesinin insanlar için, çocuklar için ne kadar önemli bi durum olduğunu anlatıyor sadece. horoz kentli emre ile türkçe bilmeyen bi sınıf dolusu kürt çocuğunun hikayesi.

şimdi söyleyeceklerim de all of theminize gelsin.
sözlük karşısına geçip kürtler niye isyan ediyor yahu, dağdan inenler geri dönsün demekle ve hatta sosyalizmi sözlüklerden yaymakla, sözlükte devrim yapıp deniz gezmişçilik oynamakla olmuyor bu işler. bi ara çıkın, izleyin bu filmi. masum çocukları görün, ceylan önkolları hatırlayın..
öğretmen: peki yazın kitap okıycan mı sen?
öğrenci: ... hayır.
öğretmen: ne demek okımıcan lan!

fragmanıyla gülümseten, samimi hisler barındıran. ortak duyguları yansıtan filmdir.
ankara'daki galası 23 ekim 2009 cuma günü kızılırmak sineması'nda gerçekleşmiş ve bu galaya ismail beşikçi hoca, sırrı sakık ve akın birdal katılmıştır.

akın birdal çok güzel bir konuşma yapmış ve zamanında ihd'de kürtçe konuşma yapan vedat aydın'ı anlatan çok güzel bir konuşma yapmıştır. ilginçtir gerçekten ki zamanında ihd'de bile kürtçe konuşma yapılmasının yarattığı debdebe, salonun terk edilmeleri bizim türkiye soluna sirayet etmiş ırkçı yüzü örneklemektedir.

sonra vedat aydın'ın katledilmesi ve cenazesine katılan binlerce insanın üzerine ateş açılması...

iki dil bir bavul'un çizdiği portreye gelene kadar insanlık skalasının alt katmanlarında neler yaşanmış bu ülkede kürtler ve kürt kimliği ile ilgili? bunu öğrenmek için biraz insanlık ve vicdan sahibi olmak gerekiyor. elbette mide bulandıran gerçeklere kusmadan dayanabilecek sağlam bir de mide...
sakin ve belgesel tadında bir film.
--spoiler--
denizli den gelen ve ilk görev yeri dogu bölgesinde bir köy okulu olan emre aydın ögretmenin zorluklarını anlatan bir yandan yöre halkının sorunlarına da yer veren sessiz sakin bir yapım. ara ara espirili olaylara deginilmesi ile çok zaman kısmın yoklugu, yoksullugu ve unutulmuşluguna da deginen bir film
--spoiler--
severleri için ideal ama tarzı olmayan kişiler için aşırı sıkıcı gelebilir. izledigim şekilde bir çok bölüm dogal görüntü olarak çekilmiş. yönetmen şunu yapın bunun yapın demedigine inanıyorum çünkü çocuk oyuncular da dahil olmak üzere yöre halkının oynadıgı bölümlerde durum sonucu kamera ile göz göze gelme durumu oldukça çok. bir bakış atılıyor oldumu yönetmenim gibisinden. montaj da buna önem verilmesi iyi olurdu diye düşünüyorum. filmin kahramanı çocuk oyuncu zülküf yada babasının dedigi gibi zilkif.

--spoiler--
emre hoca: zülküf senin ailen varmı?
zülküf: yok
emre hoca: nasıl yok lan.

emre hoca: zülküf yaz tatilinde ne yapcan
zülküf:?
emre hoca: yaz tatilinde ne yapcan zülküf ders çalışcan mı ?
zülküf: hayır
emre hoca: ne demek hayır lan.
--spoiler--

kısaca film içinde de geçen söz filmi tam olarak anlatıyor. '' hiç bişey yok ya''.
kürt çocukları üzerindeki asimilasyonu çarpıcı şekilde anlatan film.
bir öğretmenin çektiği sıkıntıları anlatan film- miş. bence yeterli değil çektiğim sıkıntının 10 da 1'ini göremedim ekranda. fragmanı izlemek yeterliymiş öğretmenler için. öyle izlerken gülmekten yarılmadım, ağlamadım da.
fragmanından mutlaka izlenilmesi gereken bir film olduğu anlaşılıyor. malesef o genç öğretmenin yaşadıkları acı gerçekler. yıllardır terörü kürtlerin taleplerini bastırmanın bir aracı olarak kullandılar, şimdi de işte türkçe bilmeyen, okuma yazma dahi bilmeyen, aşiret düzenin kölesi cahil insanla karşılaşıyoruz.
izleyicinin tadını damağında bırakan belgesel tadında bir film. sinemalarda alışık olduğumuz 15 dakika ihtiyaç molasının filmin 70 dakika olmasından dolayı olmaması da bir garip geliyor. spoiler vermek gibi olmasın ama; filmin en çarpıcı sahnesi, emre aydın adlı öğretmenin kürt ailesinin evine misafir olduğunda aile reisiyle yaşadığı diyalogtur.

--spoiler--
form verdiler bana doldurdum. konuştuğunuz diller yazıyordu ben türkçe ve kürtçe yazdım. kürtçe'yi dilden mi sayıyorsun dedi ve fahişe gibi güldü. benim yabancı dilim türkçe.
--spoiler--
çok hoş bir fragmanı olan film. sahneler çok doğal görünüyo. fragmanda ki zülküf isimli öğrenci ise tam bi bomba.
kurguyla belgesel arasında gidip gelen film. filmdeki tüm karakterler gerçek ad ve soyadlarıyla anılmaktadır. muhtemelen sınıfta farklı açılara yerleştirilmiş sabit kameraların kullanımıyla öğrencilerin doğal hallerinin yakalanmasında büyük ölçüde başarı sağlanmıştır.
istanbul'daki galasına katılma fırsatı yakaladığım, amatör oyuncular ile ustaca işlenmiş bir konuyu içinde barındıran film.

(bkz: ibret i alem)
güzel bir film ancak fazla karamsar. güneydoğuda türkçe okur-yazarlık son yıllarda çok arttı bu nedenle bu derece karamsar olmaya gerek yok. yine de doğunun ve insanlarının sorunlarını ele alan hümanist güzel bir film.
güzel olmasında karşın nedense bir türlü tam anlamıyla işte beklediğim film buydu diyemedim ne yazıkki. ne yazık ki diyorum çünkü; konu çok iyi bir konu olmasına karşın istenildiği gibi kullanılamamış. ömrü hayatında ankara'dan öteye geçmeyen ben ve benim gibiler için o bölgeyi gözlemlemek bir nebze olsun insanı hoşnut edebilsede kurgudan çok sadece bir mesajı iletme kaygısı taşıdığı için * yetersiz bir film.
lan dedim bu kadar ödül almış bir izleyeyim şu filmi nasılmış diye.

tek kelimeyle açılım bokuna ödül almış diyebilirim. sinem diye değil gerçek diye izledim ben o filmi. ve bana hiç de yabancı gelmedi. bir an ilk okul yıllarımı gördüm okulda.

karma sınıfı çoğu bilmez şehirdekilerin ama ben de köyde okudum ilkokulu. 5 sınıfın aynı derslikte öğrenim gördüğü öğretmenin bir ona bir ona birşeyler anlattığını iyi hatırlarım. hatta öğretmen diye gelen vekil öğretmenin lise mezunu olduğunu, 3 ay kalıp gittiğini yerine yenisinin gelene kadar okulda köydeki ablalardan birinin öğretmenlik yaptığını iyi hatırlarım. pat pat derler bir taşıma aracaı vardır bizim oralarda su motoruna 4 tekerlek bağlanmasıyla oluşturulan bu araçla da gezdirdiğini hatırlarım yine o vekil öğretmenlerden bir tanesinin. o öğretmenin oturduğu oda ahırdan okula döndürülen yerin hemen yanında tek göz bir yerdi.
bu anlattıklarım bu filmdekilerin birebir aynısı saddece yeri farklı. ben ankaranın 60 km batısında bir köy okulunda yaşadım bunları ve 3 sene öncesinde taşımalı öğretim sistemine geçene kadar küçük kuzenim de yaşıyordu.

manzaradaki tek fark benim babam ben "a" yazamadım diye eşşek sudan gelene kadar dövmüştü beni. buradaki çocukların babası annesi okula göndermekten kaçıyor. ben korkudan a yazamayıp yine dayak yerken o çocuklar tarlada çalışmaya başlıyor arkasından gelen 6 kardeşine de bakabilmek için. benim babam öğretmenler bu çocuk okur buralarda hiç olmasın dedi diye köydeki işini gücünü bırakıp ankara'ya taşınırken onların babaları ne kadar çocuk o kadar maraba anlayışı kendilerini bu kadere iten anlayışın kurbanı oluyorlar.

filmin ilk sahnelerinden birinde ne kadar zorlama, ne kadar ısmarlama bir senaryo olduğunu görüyorsunuz. ben batıda büyüdüm koca koca apartmanların içinde diyor başroldeki arkadaş suyunun akmadığını vurgularken. anneanem 65 yaşında elinde güğümlerle yarım kilometreden evine su taşır hala yaz kış demeden. nerede batı-doğu farkı?

işin özeti hazır açılım yapılıyor, kürtçe kanal açılmış bir delik bulduk genişletelim batıya kendimizi ayrılıkçı değil de ezilmiş gösterelim filmi.

yapımcılığında ve diğer kısımlarda önemli roller almış yabancı isimleri gördükçe kaşıyor pezevenkler bulmuşlar bir yara demekten de kendimi alamıyorum! diyarbakır büyükşehir belediyesi'nin ismini de görünce hah tamam dedim kremayı da hazırlamış bunlar!

(bkz: ACITASYON)