bugün

sosyolog emre kongar'ın bir eseri.

--spoiler--
Cinayet, aşk, serüven, esrar. islâm, Egzistansiyalizm, Diyalektik. Medrese öğrencilerinin kurduğu gizli örgüt. işkence ve entrika. Rakamların sırrı.Bütün bunlar, ünlü bilim adamı Emre Kongar'ın tarihsel roman biçiminde kaleme aldığı, toplumsal eleştiri alegorisinin ögeleri.Keyifle okuyacaksınız.
--spoiler--

giriş kısmında verdiği ilginç bilgilere dikkat ediniz.

değerli yazar emre kongar'ın sitesinden alıntı:

--spoiler--

Hocaefendi'nin Sandukası ve Haldun Taner

Emre Kongar

Hocaefendi'nin Sandukası adlı "postmodern" romanım 1989 aralık ayında yayınlandı.

Ve derhal 1990'ın "en çok satanlar" listesine girdi.

Kitap pek çok simge ve pek çok gönderme üzerine kuruluydu.

Pek çok kişi ve olaya, kimi doğrudan kimi simgesel olarak yaptığım atıflar yanında esas olarak üç yazara doğrudan gönderme vardı:

Umberto Eco, Orhan Pamuk ve Haldun Taner.

* * *
Roman üç bölümden oluşuyordu.

Birinci "Romanın Öyküsü" bölümünde, kitapta aktardığım el yazması mektupları nasıl bulduğumu ve bunları nasıl romanlaştırdığımı anlatıyordum:

Mektupları, Beyazıt'ta Sahaflar Çarşısı'nda şimdi rahmetli olan sevgili dostum Felsefeci Aslan Kaynardağ'ın Elif Kitabevi'nde bulmuştum.

1968 yılında, karlı ve çok soğuk bir havada, 29 Şubat Cuma günü bulmuştum el yazması mektupları.

(Aslında 1968 bir artık yıldı. Yani Şubat 29 çekiyordu. Ama 29 Şubat tarihi bir Cuma'ya değil bir Perşembe'ye rastlıyordu.

Kitabın bu giriş bölümünün de uydurma olduğunu bu gizli şifre ile okura anlatmaya çalışıyordum ama bugüne kadar buna dikkat eden kimseye rastlamadım.

Tam tersine girişteki "Romanın Öyküsü" bölümünde adı geçen olaylar ve kişiler gerçek olduğu için kitabı okuyan pek çok kişi bu bölümün ve tabii onu izleyen mektupların da gerçek olduğunu sandı!)

Aslan Kaynardağ'ın dükkanında o gün benimle birlikte iki yazar daha vardı ve onlar da bazı el yazmaları bulmuşlardı:

Umberto Eco, sonradan romanlaştırdığı "Gülün Adı" romanındaki Adso'nun ünlü el yazmasını bulmuştu.

Orhan Pamuk da, aynı sırada, sonradan Beyaz Kale adıyla romanlaştırdığı "Yorgancı'nın Evlâdını" bulmuştu.

* * *
Romanımın giriş bölümünde bu iki yazara atıf yaparken, Orhan Pamuk'u aramış ve kendisinden izin de almıştım.

Bu açık ve net göndermelerin yanında asıl göndermeyi hem de iki kez, sevgili dostum, rahmetli Haldun Taner'e yapmıştım ama bugüne kadar bunu fark eden ya da yazan olmadı.

Belki de romanımı önemsemedikleri için eleştirmenler okumadılar bile...

Çünkü okusalardı mutlaka biri fark ederdi:

Önce "Romanın Öyküsü" bölümünde Haldun Taner'in sevgili eşi Demet Taner'in "Haldun Taner Öykü Ödülü" dolayısıyla evinde verdiği bir yemekten ve bu yemekte elimdeki mektupların yayınlanmasına ilişkin danıştığım yazar arkadaşlarımdan söz ettim.

Böylece, Haldun Taner'in cenazesinde Milliyet'in sahibi Aydın Doğan'a önerdiğim ve hemen kabul ettiği ödülü anmış oluyordum. (Ödülün öyküsünün tamamı "Yaşamın Anlamı" adlı kitabımda var.)

Ama aslı gönderme, mektuplar yani roman bittikten sonra eklediğim "Tepkiler" bölümündeydi.

Kitabın bu üçüncü bölümünde kitap yayınlandıktan sonra geldiğini söylediğim, ama kendi yazdığım okur mektupları yer alıyordu.

Hemen hemen her mektup bir görüşü ya da bir dostumu simgeliyordu.

işte bu bölümü doğrudan doğruya Haldun Taner'in "Ayışığında Çalışkur" adlı kitabından esinlenerek yazmıştım.

Cumhuriyet tarihinin en büyük yazarlarından biridir Haldun Taner!
--spoiler--

kaynak: http://www.kongar.org/rem...dukas_ve_Haldun_Taner.php