bugün

ben baştan söyleyeyim de sonra demeyin bu malmış diye. başımdan geçen kısa bir hiç tanımadığım birisi ile yaşadığım aşk hikayesidir. bu anlatacağım hikayede gerçekten andavalım. neyse efendim anımıza gelecek olursak;
sabahın bir körü gayet rahatsız bir uçak yolculuğundan sonra (insanın boyu 50 metre olunca sığamıyor o koltuk aralarına) bagajlar alınmış e-6 ya binilmek üzere otobüs duraklarının oraya doğru gidilmiştir. e-6 nın önünde gayet güzel (hani anlatılamayacak derecede güzel denir ya hah ondan işte)bir kız vardır. bir süre sonra otobüse binilir karşılıklı oturulur. sürekli göz teması ile birbirinin gözleri içinde kaybolunur. sabiha gökçen'den levent'e kadar böyle sürmüştür ve asla unutmayacağım bir otobüs yolculuğudur. levent'e geldikten sonra otobüsten inilir fakat bu hanımın valizini indirmesine de yardım edilir çünkü valizi ordan indirememektedir. bu hanıma "ben yardım edeyim isterseniz" denilip ilk kontak kurulmuş olur ve 4.levent metro durağına inilir. gültepeye doğru geçilir valizler taşınarak yol boyunca muhabbet edilir. gülünür tebessüm edilir. görülen bir cafede kahvaltı edilir. en son bu hanımın evinin önüne kadar valiz taşınır. ayrılırken hanım kişisi zaatalimi öpmek suretiyle ayaklarımı yerden kesmiştir ki olayda burada kopar zaten. O anki sabah sersemliği üstüne bir de bu aşk sersemliği eklenince bu kızın ne numarası alınır ne de mail adresi vesaire bir tek adını bilirim ki onu da burada zikretmeyeceğim. işte böyledir hiç tanımadığın birisine bir anda aşık olmak.
tanıyınca geçer.
her erkeğin başına kısa süreli de olsa otobüste, dolmuşta vb. bir şekilde gelmiş olaydır.
bir boşluğun bir mükemmelle ve bilinmez , hatta ulaşılmazla, kusursuz ,noksansız, hayallerdeki gerçekleşebilecek ölçüsünde hayata dahlidir.
aşkın tamamen dış görünüş ile ilgili olduğunun ispatıdır.
olabiliyor bu. tanımıyorsun, görüyorsun, aşık oluyorsun, iştahın kesiliyor, tanımak için her yolu deniyorsun, tanıyorsun, konuşuyorsun, çok güzel muhabbet ediyorsun, gördüğünde çok mutlu oluyorsun, iki sene bu halde dolanıyorsun, alışıyorsun, artık eskisi gibi hissetmiyorsun ama daha iyi muhabbet ediyorsunuz, sonra sonra iyice arkadaş moduna giriyorsun, ve zaman aşımı, ama en sonunda bir şekilde nefret ettiriyor kendinden o kötü.
görünüşe, şekile aşık olmaktır. küçümsenecek bir şey de değildir. bir insanın dış güzelliği, iç güzelliğinin dışa yansımasını kabul eden insanlar çoğunluktadır. tanıdığın bir insana aşık olmaktan farkı, süprizlerin de bol olmasıdır. kısacası keyiflidir.
aslında tanımadağın fakat,hayalinde tanıdığın o kişiye aşık olursun ha tanıyınca hayallerindeki gibi değise çok büyük hayal kırıklığına uğrarsın.
'ben sana aşk sınır tanımaz diyorum,
sen bana hiç tanımadığın birine aşık olmak diyorsun.' aşkın gözü kördür.
olası olan durumdur. "tabi ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız." demiş adam biri acaba ne demek istemiş?
aşka aşık olan insanlar için doğal bir durumdur; bir nevi playboy ya da playgirl duruşu, bir göz çapkınlığı anında bakışların saplandığı yerde saplantılı bir şekilde tutulması ve hedefi hafızaya alması durumu diye tanımlanabilir. Aslında olması gereken karşındaki insana onu tanıdıkça aşık olmandır, lakin aşkın matematiği, kimyası bazen tersinden çalışır ve o insanı tanıyamadıkça ona daha çok aşık olursun. Aşk kavuşamamaktır derler ya, eh işte aşk biraz da böyle aşktır; ya tanıdıkça ve ona dokuna dokuna aşık olursun ya da tanıyamadıkça, mesafeler arttıkça yani velhasılı kelam kavuşamadıkça aşık olursun. Maksat aşık olmak istemekse, her türlü mapusluk mübahtır bu yolda.
Gordugun insana degil asil kendini aevmek asik olmaktir.
her zaman yaşanandır. herkesin aşık olduğu kişiyi tam olarak tanıdığını zannetmiyorum herkesin sırları vardır ve olmalıdır.

aşkların en güzelidir ayrıca herşey hayalgücünüze bağlı.
(bkz: scarlett johansson)öyle pek bir tanışmışlığımız yok emme, uğruna bir sürü peçete ziyan oldu.
(bkz: aşık olduğun kişiyi hiç tanımadığını farketmek)
günümüz toplumunda güvensizlik oldukça arttı. buna paralel olarak paranoya da oldukça gelişti.
birinden hoşlanıyorsun, gözlerini yakalamaya çalışıyorsun ancak o sana jack the ripper ya da ted bundy' i görmüş gibi bakıyor.
böyle şartlarda, hiç tanımadığın birine aşık olmak imkansızdır. her insan kendini rahat hissettiği bölgeden - okul, iş, dershane, sıkça gidilen kafe - birine aşık olmayı seçer.
hatta tanınan birine aşık olmak bile zordur. insanlar kafalarında, siz konuşmayıp kendinizden bahsetmedikçe, sizi bir canavara dönüştürebilir. bu saçma önyargılardan dolayı da kalbiniz sürekli boş kalır.
tanıdığın birine aşık olmaktan daha heyecan vericidir.
Fotoğraflardan, arkadaşlarının onu anlatmasından ve facebook iletilerinden aşık olunan kişidir. Muhtemelen tanıdıkça aşık olunan kişinin o kadar da kusursuz olmadığı anlaşılacaktır.
saçma geliyor şu anda evet *ama yine de;
--spoiler--
ne zaman anlaşmış ki kalple beyin?
--spoiler--
Sonunda deli gibi ağladığım olaydır. Halbuki hayatımda 2-3 kere ağladığımı bilirim. Yav kızı tanımıyor etmiyorum. Sadece 4-5 kere gördüm diye nasıl bir aşktır bu arkadaş. Neyse cesaretimi toplayıp konuştum fakat tokat yemişe döndüm. Olay taze daha 1 ay olmadı, daha fazla yazarsam kötü olacağım...
macera ve sürprizlerle dolu bir yolculuk olması muhtemeldir. karşındakinin cinsiyetinden de haberin yoksa risk büyük demektir.
genelde otobüs/metro/vapur gibi toplu taşıma araçlarında başlayıp gidilecek durağa geldikten sonra unutulan aşk modelidir.
bu hesapla haftada 5 kere aşık oluyorum. tanımadığım için ondan soğuma durumum da yok, temiz iş.
zaman zaman (bkz: olabiliyor efendim durduramıyoruz).
ihtiyaç demek ki!..
bazen en güzelidir tanımadan aşık olmak peki ya tanıdıkça aşık olmak nasıl birşey?
Belkide en güzel aşktır.