bugün

yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizişi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin; hala soğuk biralar oluyor ve bazen güzel kızlar. ama yamurdan sonra saçlarını kurulaman gibi olmuyor. O KALiBREDE SEVDA GÖRMEDiM, ÖPTÜM AMA iÇiME ÇEKMEDiM.
yazacak çok şey var ama nedense bu kitaptan bunu yazasım geldi : "galip biz egeli değiliz"
şu entry'i birkaç gün önce yazmıştım;

(#21796004)

bugün kitabı alıp okumak nasip oldu. kitabı aldım 20 25 sayfa civarı okuyup galip'in hikayesine geçtim. hikayenin bitiminde ise gerçekten de ''şok''a girdim. bir hikaye bu kadar güzel olamaz.
-o da seni seviyor mu?

+hayır ne münasebet.
"Maddi bir kayıp olmadan manevi bir yükselişin imkanı yok.Yoga kurslarının aylık ücretlerine bakın en basitinden."
bitirmesi kolay ama bitirmek istemeyecek kadar güzel bir kitaptır.emrah serbes abimiz yine paramparça hikayeleriyle darmadağın etti.yanlış mıyım galip?
izafi olguları bulduğum kitaptır.
güzeldir harikadır.
tutunamayanların arasında bitirdiğim 8. kitap olma niteliğine sahiptir. ve afilli filintalar hep olması gerektiği gibi iken emrah serbes de yeterince güzel örnekler vermiştir. başka kitaplar da bekliyoruz.
kaybolduğu iddia edilen kitabımdr.

sen gittin ve herkes ölmeye başladı.

elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. perdeyi kaldırıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.

sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
aslında afilli filintalara (bkz: http://www.afilifilintalar.com/) yazdığı hikayelerin derlenip kitap haline getirilmiş halidir.ticari bir kaygıyla yapılıp yapılmadığı aklımda soru işareti bırakan bir durumdur. ancak beni çok etkileyen kısımları vardır.özellikle şu kısmı, kitabın arka kapağında bulunan, çok efsanedir sizinlede paylaşmak isterim saygıdeğer sözlük;

"annemin öldüğünü anlatma, onun etkisi altında olduğum için kendisini sevdiğimi düşünmesin.”
“tamam galip.”
“karanlıkta uyuyamadığım için gece lambasını açık bıraktığımı anlatma, beni ottan boktan korkan biri zannetmesin.”
“tamam galip.”
“ilk defa âşık olduğumu anlatma, beni bu konularda tecrübesiz biri zannetmesin.”
“tamam galip.”
“geçen sene el frenini çekmeyi unutup kartal’ı boklu dereye yuvarladığımızı anlatma. malının kıymetini bilmeyen biri olduğumu düşünmesin.”
“tamam galip.”
“babamın orospu çocuğu olduğunu anlatma. onu bizzat ben anlatmak istiyorum.”
“tamam galip”.
Romanlarda anlattılar filmlerde öpüştüler. Anneannemin fısıldadığı öyküler var bir de durağına hiç uğramamış otobüsler. Başkaları sevişirken gıcırdayan yatak yaylarına kulak kabarttın mı hiç. Apartman önlerinde çekirdek çitleyen çocuklara dikkat ettin mi. Yüksek sesle konuşan alçakları dinledin mi yeterince. O zaman çoraplarını çıkar çünkü aynı saftayız.

Anlatıla anlatıla yalama olmuş hatıralar var çok şükür. Başka hatıraların arasına karışıp bambaşka hatıralara dönüşen hatıralar. Ve hiç yaşanmamış hatıralar var bence en güzelleri. O zaman ellerini ceplerinden çıkar çünkü kahve söyledik.

Gitmek istemediğin şehirlerden geliyorum geceleri. Rüyalarında kuruyan nehirlerden geliyorum. Bir kaplumbağanın kalbiyle geliyorum. Bir kaplumbağanın kalbini sökersen o kalp bir saat daha atar. Bir dere elli sene sonra taşar bir telefon yüz yıl çalar. ne öğrendik bu aşktan: insan bir gün herkesi unutabilir. O zaman hayaletlere inan çünkü onlar hep dokunabilir.
yarın alıp okuyacağım kitap. çok efkarlandım sözlük öyle böyle değil.
Okunacak bir cok kitabin arasinda, romanlarin, siirlerin arasinda en one koyup,yarin gidip alacagim kitaptir.
"Sen gittin ve herkes ölmeye başladı" cümlesi ile bende büyük iz bırakmıştır.
güzel denemeyecek bir kitap. içinde farklı farklı hikayelerden oluşuyor ve biri iyiyken diğeri berbat oluyor. üç berbat üst üste gelince de okumayı bırakıyorsunuz.
Öyle aman aman bir etki yaratmayan kitap. Yani ne bileyim kürk mantolu madonna'yı okuduktan sonra pek bi hafif geldi. Vurucu cümle çok ama öldürücü değil...
--spoiler--
ayşenur’un ablası

Ayşenur’un ablası ilgisizlikten öldü. 36 yaşında. Bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken görmüştüm onu. Alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. Bir mezar başında ağlamak çok daha makuldür, kimse neden diye sormaz. Piknikte çekilmiş bir fotoğrafı kaldı, kalmasa daha iyiymiş, yapıştırılmış gibi duruyor, sanki yok.

işler yolunda gitmiyorsa mazi denilen şey bir enkazdır ve hatıraların da son kullanma tarihleri vardır. Küflenirler, kokuşurlar, bozulurlar. Mezunlar derneğine pilav yemeye gidenlerin çoğunun halinin vaktinin yerinde olması tesadüf olamaz. Ancak şimdiki halinden memnunsan geçmişi hatırlatacak organizasyonlardan keyif alırsın. Hatta geçmişin ne kadar boktan olursa aldığın keyif de o kadar artar. işler yolunda gitmiyorsa hiçbir yere de gidemezsin. Ardında bırakacak bir şey yokken kim gidebilir. Hiçbir yere doğru uzun bir yürüyüş, bunu kim göze alabilir.

Ayşenur, gizemli, kindar ve çok güzel bir kızdı. Sahilde görmüştüm, seneler önce, kapkaranlık bir gündü, okullar kar tatilindeydi. “Benim yüzümden mi?” diye sormuştu. Ablasının kendi yüzünden öldüğünü düşünüyordu. Mahcup, tereddüt içinde, avutulamaz. “Evet,” diyemedim. Böyle durumlarda dürüstlük insanı en çok yaralayan şeydir. Bir soru sorduğumuzda dürüst bir cevap beklemeyiz. Bizi hayal kırıklığına uğratmayacak bir cevap bekleriz. “Hayır,” da diyemedim. “Boş ver,” dedim.

Yağmur durur ama saçaklardan ve ağaç dallarından damlamaya devam eden taneleri kalır. Hiç kimse bıçakla kesilmiş gibi terk edemez bu dünyayı. Bir insanın tam manasıyla ölmesi için onu hatırlayan hiç kimsenin kalmaması gerekir. Bu memlekette milyonlarca ölü yaşıyor bu hesapla bakarsak. Kimsenin siklemediği insanlar. Ateşböcekleri gibi, görünmek için karanlığa muhtaçlar. Belki bir gece nezarethaneleri andıran demir parmaklıklı zemin katlardan çıkarlar ve ışıltılı bir mezarlık mahallesi kurarlar. Sonra da silahlanıp gelirler ortalığın anasını sikerler. Herkesi öldürürler. Herkes öldüğü için de herkes unutulmuş olur. Böylece eşitlik sağlanmış olur. Bir Tanrı varsa eğer o gece kendini de bağışlamak zorunda kalır.

Bir insan pencereyi açıp sokağa atlayabilir ama hiç kimse pencereyi açıp “Bana acıyın,” diye bağıramaz. Ayşenur’un ablası dördüncü kattan atladı, hastanede öldü, bir hafta sonra. Onu hatırladıkça Görünmez Adam filmi geliyor aklıma. Görünmez bir kadın görünmez bir duvara çarptı ve kimse bunu görmedi.

--spoiler--

canımdan can alan bölüm, kitap bitti ben defalarca bu sayfayı açıp tekrar tekrar okudum.
Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun.
Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık.

Ben de o günlerde bir yerde çakıldım işte.