bugün

acı bir gerçek. herkesi kendin gibi sanıyorsundur. insanların dinlediğin şarkıya senin kadar duygulandığını, okuduğun kitaptan senin kadar etkileneceğini, baktığın ormana, dağa senin duygularınla baktığını sanarsın ama gerçek aslında öyle değildir. bir eşya bulsan sahibini ararsın, birisine yardım etmek, merhamet vb. duygular hâlâ içindedir ama herhangi bir eşyanı beş dakika başıboş bıraktığında ve çalındığında o yanındaki kalabalığın hiç de öyle olmadığı gerçeği yüzüne tokat gibi çarpar. yardım etmek istediğin insan bile seni ilk gördüğünde aklından "ben bunu nasıl sikerim?" diye geçirmektedir.
dışarıdayken kimse böyle söylemez ama böyle düşünürler. ve bunu en çok sosyal medyadaki insanların yorumlarından fark edersin. bildiğin kötüdür insanlar. ne acı.
"Yeni tanıştığım insanlara artık ilk fırsatta "Herkesin seni bir gün satabileceğini biliyorsun di mi?" diye soruyorum. Bak hatta ona kıyak olsun diye yönlendirme de yapıyorum, "Bu böyledir, di mi?" kalıbıyla soru sorarak boş kaleye gol attıran orta saha oyuncusu edasıyla asist yapıyorum. Bundan sonra ona kalan sadece tek bir dokunuş. "Hayır ya, ben insanlara güveniyorum" minvalinde bir cevap alıyorsam pek ısınamıyorum ona. Tamam diyorum, bu dayak yememiş. Yediyse de boş yere yemiş. Zira dayak yemek sadece üzerinden ders çıkarılırsa faydalıdır. Çektiği acılarla övünen insanlardan da nefret ederim zaten, tamam o acıyı çektin de ondan sonra neyi değiştirdin amcık ağızlı? Yaşıyla övünen insanlardan da bu yüzden nefret ederim.

Yok vazgeçtim.

Ben bildiğin insanlardan nefret ediyorum."