bugün

içerisinde bulunduğumuz yüzyılı düşünürsek, pollyannacılık oynamak ya da çoğunlukla küçük detayları sevmek demektir. yaşamın çok küçük bir kısmından büyük ve yaşanılası bir aşk çıkarmaya çalışmak.
bu sevgi hayati bir sevgidir.
(bkz: hoş cocuk hayati)
gördüğümüz en güzel düştür hayat....unuttuğumuz en güzel anıyı hatırlamak için bile hayatı sevmek zorundayız. Yani sadece anımsayalım ...
bilinçsizce yapılan bir eylem.
biraz düşünüldüğünde ne kadar saçma olduğunu farkeder insan.
"ne zaman öleceğim?" iç ses "mutlaka bir gün"
hasta olup, hayata sıkı sıkıya sarılanların yanında, herşeyi kabullenip ölümü bekleyen (özleyen) insanların sayısı da küçümsenemeyecek kadar çoktur.
işte onları anlamak, hayatı anlamaktır. evet, sağlıklıyım amına koyayım. hemde öküz gibi.
ölmüyorum, çünkü onun da yaşama bir üstünlüğü yok.
nedendir bilmem bu aralar yoğun bir şekilde hissettiğim duygudur.
hayati sevmek,her şeyi allah için sevmek demektir. denemesi bedava.
(bkz: aşıksın di mi)
*
yaşamayı sevmek. yaşadım diyebilmek için her anı dolu dolu yaşamak.
yaşam lütfunu güzel bir şekilde kullanmanın ilk kuralı.
kendini sevmekten geçer.
Çok basit bir eylemdir. Kendinizden kötü durumda olanları düşünerek başarabilirsiniz bunu. *
hayatı severiz; fakat yaşamaya değil sevmeye alıştığımız için.
Her sabah kalktığımda yaptığım şeydir.
Can ver ve besle. Üret ama sahiplenme.
Ver, ama beklentisizce. işte uyum bu...
Yola sarılırsan, sarmalanırsın.
Sakince nefes al, yeniden doğarsın.
Zihnini arındır, sen de arınırsın.
Yüreğini aç, kabul görürsün.
Dünyayı kabul et, Yolu görürsün.
21. asırda zor iştir. sabah kalkarsın her yan gri amk. güneş bile gri açacak nerdeyse. akşam yatarsın her yer yine gri ulan. renksiz dünyanın amk.
Gökyüzü, yaz, kitaplar ve Eddie Vedder' dır hayatı sevmek.

Edit: benim için hayatı sevme nedenlerim bunlardır, çok görecelidir ve eksilenmeyi de haketmiyordur diye düşünüyorum.
işin en garip bulduğum kısmı, bir zamanlar yoktuk. ve bir baktık ki etrafı ağaçları, gökyüzünü, güneşi görmeye başladık. kendimizin farkına vardık. yokluktayken yokluğu sevmeme gibi bir lüksümüz yoktu. hayattayken insan seçmeyi öğrendi. kimi basit kimi zor nedenlerden dolayı kendini toplayamadı. hayatı sevmedi. ne olursa olsun, başa ne gelmiş olursa olsun hayat sevilmelidr. sıkıca tutunulmalıdır. acısıyla, tatlısıyla yaşanılmalıdır. milyonlarcası kolu kopuk, bacağı kopuk, gözü görmeyen binlercesi yaşıyorsa sıkıca bağlanıyorsa hayattaki tek bağlarına sımısıkı tutunup hayatı ne olursa olsun seviyorlarsa ben o hayatı severim. sevmek zorundayım. basittir hayatı sevmek aslında. oturduğun yerden kalkıp yürümektir. bacaklarını kullanmaktır tek yapman gereken. evet bu belki kendinizi hünzünlü hissedip, bir ton derdinizi düşünüp her saniyesinden nefret ettiğiniz bu hayatı sevmek basittir. sadece hissetmek, nefes alıp, tatlı bir tebessüm kondurun yanaklarınıza ve basit bir şekilde hissederek sevin bu hayatı.
sevden üst kısımda olan insanlara bakıp mutsuz olma, senden alt olan insanlara bakıp şükret.
alt derken hangi anlamda sözlediğimi anlamışsınızdır umarım
Hiç gerçekleştirmediğim eylem. BeNi Hedefim dışında hayata bağlayan bir şey yok. Zaten Hiçbir şeyden korkmadığım gibi Ölümden de korkmuyorum.