bugün

kafamıza dert ettiğimiz, önemseyip gözümüzde büyüttüğümüz, kendisini üstün gören tüm insanlar da sıçıyor ve çatır çatır osuruyor.
cok sevilmek.
birkaç saat önce yaşadığım gülüm gülüm gülümseten hayata dair bir detaydır.

komşumuzun bebeği emeklemekten çıkıp ilk adımını atmış. annem ve babam bu genç çiftin ziyaretlerine giderken
benim de gelmemi istediler. ben önceleri gitmek istemesem de, sözlük yazarlığı içgüdülerim gitmem gerektiği
yönündeydi. çünkü; elden, parmaktan, tırnaktan, ayaktan, nickten, tipten, inişten, binişten, memişten, sayfalar
dolusu yazılar çıkartan bir sözlüğün yazarıydım. bu bebişten de güzel bir yazı çıkabilirdi. hem sonra bir bebeğin
kendisi bile başlıbaşına gülümseten bir detay değil miydi? ben de gittim. neyse uzatmayayım. çaylar içildi, börekler
afiyetle yenildi. annesi, uykudan uyanan bebeği yanımıza getirdi. kendisi bebekten birkaç metre uzağa diz çöküp
bebişe gel gel yaptı. bebek önceleri şaşkın şaşkın bir bize bir de annesine bakıp durdu. sanki yürümeye niyeti yok
gibiydi. hepimiz ayağa kalkıp yürümesi için tezahüratta bulunduk. türlü çeşitli hareketler yaptık. hepimiz çocuklar
gibiydik. bu ara ben de coşup ''yürrüüüüüü be koçuummm'' dediğimi hatırlar gibiyim. nihayet çocuk durumu kavrayıp
yerinden yaylanarak kalktı; düşmekle sendelemek arasında çığlık çığlığa sevinç sesleriyle birkaç adımda kendisini
annesinin kucağına attı. annesi de onu öyle bir kucakladı ki...görülmeye değerdi ve orada bulunan herkesin yüzünde
hayata dair gülümseten detaylar vardı.
aklından geçirdiğin kişinin mesaj atması.
atım bu sabah yavrusunu dünyaya getirdi. minik mi minik, tatlı mı tatlı bir şey. hoşgeldin hayatımıza fernando...
alt kattaki 5 yaşındaki miray'In ''annem kek yaptı da bu da sizinmiş'' diye kapıya gelmesi.
kekle birlikte kendilerini de yemem sonucu, eve geç kaldı.
eşşoğlubeşkulak seni.
Illinoislu amerikali bir arkadasimla, birsey icin mesaj atmam gereken amerikada yasayan turk kizinin ayni sirkette calismalari ve yakin arkadas olmalari.

sabah sabah "ben bu networkle cinde bile rahat rahat yasarim" dememe sebep olmustur
Suna abla 37 yaşında bir hasta.

Onu gördüğümde gözlerinden mutluluk nedir sorusunun cevabını anlayabiliyordunuz.

Doğuştan yumurtaliklari olağandan ufak olduğu için ilk adeti aldığı ilaçlarla gerçeklesmek zorunda kalmış. Bir anne olamayacagi ta o yaşlarından belliymis aslında. Doktorlar cok zor demişler. .

Evlenmis suna abla. Görücü usuluyle. Belki de bu problemden bahsedilmemistir diger aileye. evlendiğinden beri doktor doktor dolaşmışlar hamile kalamadığı için. tam 15 sene boyunca komşularının çocuklarını sevmiş, onlara bakarak imrenmiş. belki de evinde eşinin suçlamalarıyla karşılaşmış ve bu yüzden kaç gece gizlice ağlamış. belki diyorum ya inşallah öyle değildir.

suna ablayı görmüştüm. doktor ultrason ekranına bakarak gülümsüyor dudaklarından "bu bir mucize" cümlesi dökülüyordu. ultrasonda 6 haftalık bebeğin kalp atışlarını dinledi annesi. odada çıt dahi çıkmıyordu. suna ablayı bıraksanız ekrandaki ufaklığı sevecek okşayacaktı..

yıllardır belki ilk kez bu kadar mutlu oldum.. bir süre yeter bu mutluluk bana.
Ağlarken kedimin gelip gözyaşlarımı yalaması... işte böyle böyle bütün dertlerim, yerini gülümsemeye bırakıyor.
dikkatimi verdiğim işten kafamı kaldırdığımda hayatımdaki en sevecen bakışları onun gözlerinde gördüm, kalbim diyorum kalbim parmak uçlarımda attı adeta. yüzümü avuçlarının arasına aldı, küçücük kaldım iyice. sonra baktı öylece suratıma; öyle bakış mı olur, öyle kaş göz mü olur? nasıl bu kadar güzel olur? her şeyi unutan ben bunu nasıl unuturum, unutabilirim?

ben... ben ölsem unutmam.
Notuna çalisilmayan konunun finalde cikmayacagini öğrenmek.

Sevindirir, çığlık attirir.

Hoş çalıştığın nottan cikan sorulari yapabiliyor musun ki diye sorsaniz cevabim hayir.
ilk kez bu güzergahta otobüs kullanan şoförün bir anlık dalgınlıkla yanlış yola sapmasına gereksiz ve abartılı tepki veren kadınların* inecekleri durakta düğmeye basmayı unutma dalgınlığına düşmeleri. Şoför insaflı çıktı da indirdi kadınları durak değil burası falan demeden. Ne güzel olay ya, insanın içinin yağları eriyor. *
ne olursa olsun yanında olan arkadaş.
mutfaga ihlamur kaynatmak icin gidilir ve odasinin kapisi biraz aralik duran arnavut komsumun odasindan turkce sesler duyulur, sasirilinir, evde gibi hisssedilinir. biraz daha kulak kesilinir ve televizyonundan "muhtesem yuzyil" seyredildigi anlasilir.
(bkz: türk dizilerinin balkanlarda sevilmesi)
bir grup çocuğa ''dünyayı köpekler yönetse nasıl olurdu'' hayal edin bakalım dedim.

en orjinal cevap şuydu;

-dünyayı ısırırlar.

*gerçek.
Yarım saat olmadı daha yaşayalı.

Yatağımda uzanmışım, kitap okuyorum. Babam geldi odaya cam kenarından avucuna kar toplamış, suratımın ortasına yapıştırdı bir muzurlukla. Çocuk gibi kaçmaya başladı onu kovalarım umuduyla.

Önce bir sinirlendim. Saçlarım suratıma yapıştı ıslak ıslak. Makyajım bozuldu. Bağırdım ' baba napıyosuuunnn, çocuk musun? '. 28 yaşındayım ben. Büyüdüm. Çocukluğum çok gerilerde kaldı. Hele ki babamın en mesafeli, soğuk kızıyım ben. Diğer kız kardeşlerimle mıç mıç olabilirler ama benle asla. Sevmem ben bi kere böyle şeyleri!

Saçımın bozulduğuna mı yanayım, makyajımın aktığına mı, beni ıslattığına mı derken.. koştum cam kenarından bir avuç kar'ı aldım elime, çıktım odamdan. Mutfağa annemin arkasına kaçtı, diğer kız kardeşimde girdi devreye el birliğiyle avucumdaki kar'ı soktum gömleğinden içeri. Bir kargaşa, gülüşüp kovalamacalar evin içinde. En sonunda her birimiz su alıp ıslatmaya başladık birbirimizi.

Velhasıl çok eğlendim. Eğlendik. Ne kaybettin diyorum şimdi kendime? - hiç bir şey. Aksine ufacık şeyden mutlu oldum, mutlu olduk.
kedidir kedi.

yolda giderken mal mal bir şeye odaklanırlar. sizi merak ettirirler bu kedi niye bu kadar şiddetle oraya bakıyor diye. sizde mal mal oraya bakarsınız. ama bir şey göremezsiniz. *
Doğancıları bilirsiniz belki, genç nüfus azdır. Olan da öğrenciydi bizim gibi. Üsküdar'ın en nezih en huzurlu yerlerinden. Dogancıları bilen 12yi de bilir kendisi yaş ortalaması en yüksek olan iett hattıdır. Biz de ev arkadaşımla (kendisine burdan çok Kocaman sevgiler) bol bol kullanırdık. Bi sabah yine okula gidicez, öğrenci evi aynamız yok tabi durağın camında saç baş düzeltcez diye uğraşıyoruz. Bi teyze geldi yaşı en az 65tir. Çok güzelsiniz çok, Dedi döndük gülümsedik. Hep gülün insallah dedi gençlere en cok o yakışır. Öpeyim mi sizi Dedi biraz genclik bulaşsın bana da. Öptük teyzeyi bir güzel sarıldık, sonra otobüs geldi, yolcu etti bizi, tuttuk okulun yolunu.

Senin sevgi dolu yüreğine sağlık be teyzem Allah sana nice uzun ömürler versin.
Birkaç hafta önce kahve aldığım amcanın tekrar gittiğimde beni hatırlayıp bişey söylemeden orta şekerliydi di mi demesi.
gülümsemek ; hüzünle karışık bir eylem. her olgunlaşma eylemimde gülümserim çünkü acı ile gerçekleşir.
tedarikçilerimden birisinin edindiği sarı(!) adını verdiği garfield kılıklı kedisi.

normalde kedilere pek yaklaşamazdım, işyerinde kucağımda gezdiriyorum artık, göbüşünden tutup. ehehe.
Böyle gençleri gördükçe boktan hayatımızı gülümseten detaylardır.

görsel
http://www.bursasporluyuz...asanan-guzel-olay-n21526/
Karda yuvarlanan mutlu panda.görsel
Bugun basima gelen ilginc ve beni gulumseten olaydir.

sahilde yuruyus icin disari ciktim. Yuruyus bittikten sonra bir kac cocugun oynadigi parkta oturup cocuklari izlemeye hem de biraz daha kendi kendime dusunmeye karar verdim. Oturup cocuklari izlemeye, konusmalarini dinlemeye basladim derken kucuk bir kopek yavrusu parka geldi. Cocuklardan birisi uzerindeki montu cikardi kopege dogru montunu savurmaya basladi. Cocuk montu kopege yaklastirmaya calistikca kopek rahatsiz olup kaciyordu ve belli hayvancik rahatsiz oluyodu. Icimden cocuga kizdim hayvana vurmaya calisiyo, rahatsiz ediyo diye. Sonra dayanamadim ve cocuga kibarca yapma oyle bak korkutuyosun kaciyo, neden korkutuyosun hayvani dedim. Cocuk bana hayir abla korkutmuyorum, hava soguk, usur, uzerini ortmeye calisiyorum, usuyup hasta olmasin diye dedi.

Cocuk oyle diyince yuzumde bi gulumseme belirdi, icimden yanaklarini isirmak gelmisti.